Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Güneş ve denizin eşlik ettiği plajda, seyahat kitapları sizi keşfe çıkarırken ruhunuzu da dinlendirecek.
Plajın sakin atmosferinde, güneşin ve denizin ritmiyle uyum içinde ilerleyen bir okuma deneyimi, seyahatin ruhunu daha da derinleştirebilir. Plaj çantanızda taşıyacağınız seyahat kitapları, sadece uzak diyarlara açılan kapılar olmakla kalmaz; aynı zamanda zihninizi ve hayal gücünüzü besleyen küçük keşifler sunar. Yazının devamında yabancı ve Türk yazarlardan seçkin eserleri keşfedin.
D.H. Lawrence’ın Sea and Sardinia adlı eseri, yazarın 1921 yılında gerçekleştirdiği Sardinya gezisini anlattığı özgün bir seyahatnamedir. Kitap, Lawrence’ın Akdeniz’in sakin ama çarpıcı doğasıyla iç içe geçmiş deneyimlerini, ada halkının geleneksel yaşam tarzını ve kültürel dokusunu canlı betimlemelerle sunar. Lawrence, sadece coğrafi bir yolculuğu değil, aynı zamanda insan doğası ve toplumsal yapılar üzerine derin gözlemlerini de okuyucuya aktarır. Eserde deniz, sadece arka plan değil, yaşamın, özgürlüğün ve doğanın sembolü olarak önemli bir temadır. Sardinya’nın mistik havası ve doğal güzellikleri, Lawrence’ın anlatımıyla adeta bir karakter gibi ön plana çıkar, böylece okuyucu hem fiziksel hem de ruhsal bir yolculuğa çıkar. Bu eser, Lawrence’ın diğer romanlarındaki gibi doğa, insan ve kültür arasındaki karmaşık ilişkilere ışık tutan önemli bir metin olarak görülüyor.
Flaneuse: Women Walk the City, Lauren Elkin’in modern kentsel yaşam ve kadın kimliği üzerine etkileyici bir deneme kitabıdır. Kitap, 19. ve 20. yüzyıllarda erkek egemen şehir kültüründe “flâneur” (gezen, gözlemleyen adam) kavramının kadın versiyonu olan “flâneuse”yi merkeze alır. Elkin, kadınların şehirde yürüme pratiğini, bu eylemin özgürlük, direniş ve kimlik oluşturma açısından taşıdığı anlamları derinlemesine inceler. Tarih boyunca kadınların kamusal alanlardaki görünürlüğü ve hareket özgürlüğü üzerine sosyal, kültürel ve politik engelleri tartışırken, Virginia Woolf’tan Simone de Beauvoir’a, George Sand’dan Jane Jacobs’a pek çok figürü kitabın içinde ustalıkla harmanlar. “Flâneuse”, kadınların şehirle ve kendileriyle kurduğu benzersiz ilişkiyi keşfederken, aynı zamanda yürüyüşün bir direniş biçimi ve kendini ifade etme aracı olarak nasıl evrildiğini gözler önüne serer. Bu eser, hem feminist düşünceye hem de modern şehir kültürüne dair önemli bir kaynak olarak kabul edilir.
Jan Morris’in Among the Cities adlı eseri, çağımızın en önemli gezi yazarlarından birinin uzun soluklu yazarlık serüvenine ışık tutan etkileyici bir retrospektif sunuyor. Kitap, Morris’in 1950’lerden günümüze dek kaleme aldığı ve birçoğu ilk kez kitaplaştırılan 37 makaleyi bir araya getirerek okuyucuyu Çin’den Peru’ya, Beyrut’tan Houston’a, Leningrad’dan Manhattan’a uzanan geniş bir coğrafyada benzersiz bir yolculuğa çıkarıyor. Her bir yazı, Morris’in zarif dili, keskin gözlem gücü ve içten tutkusu sayesinde, sadece şehirlerin fiziki yapısını değil, aynı zamanda onların ruhunu ve karmaşık kişiliklerini de yansıtıyor. Tanıdık kentler dahi yazarın kaleminde yeniden keşfedilirken, egzotik yerler sıradanlıktan sıyrılarak canlı birer karaktere dönüşür. Morris’in kitabın önsözünde dile getirdiği “dünyanın hayrete düşürme gücü” teması, metnin geneline sinmiş bir duyarlılık olarak karşımıza çıkar.
Elizabeth Gilbert’in otobiyografik romanı Eat Pray Love, yazarın bir boşanma sonrası yaşadığı kimlik bunalımı ve içsel yolculuğunu üç farklı ülkede – İtalya, Hindistan ve Endonezya’da – geçirdiği bir yıl boyunca anlattığı etkileyici bir kişisel dönüşüm hikayesidir. Kitap üç bölüme ayrılır: İtalya’da yemek ve haz peşinde koşarak bedenini iyileştiren Gilbert, Hindistan’da bir ashramda inzivaya çekilerek ruhani bir disipline girer ve meditasyon aracılığıyla iç huzuru arar. Endonezya’nın Bali adasında ise hem dengeyi bulmaya hem de yeniden aşkı keşfetmeye çalışır. Dili samimi, mizahi ve içten olan bu eser, sadece bir seyahat günlüğü değil; aynı zamanda modern kadının kimlik arayışı, özgürleşme süreci ve kendiyle barışma çabası üzerine derinlikli bir anlatıdır.
Saffet Emre Tonguç’un İstanbul Hakkında adlı kitabı, kentin tarihi, kültürel ve mimari zenginliğini hem yerli hem de yabancı okurlar için etkileyici bir dille sunan kapsamlı bir rehber niteliğindedir. Deneyimli bir rehber ve tarih tutkunu olan Tonguç, bu eserde İstanbul’un bilinmeyen yönlerini, efsanelerle iç içe geçmiş tarihini ve semt semt gezilebilecek rotalarını canlı anlatımlarla aktarıyor. Kitap, Ayasofya’dan Kapalıçarşı’ya, Boğaziçi yalılarından surların ardındaki gizemli yapılara kadar uzanan geniş bir perspektifle şehri tanıtıyor. Görsellerle desteklenen bu çalışma, hem İstanbul’a ilk kez gelen gezginler hem de şehri yeniden keşfetmek isteyen İstanbullular için keyifli bir başvuru kaynağı olarak öne çıkıyor.
Özlem Avcıoğlu’nun 2024 yılında yayımlanan Geziyorum Öyleyse Varım adlı kitabı, yazarın İstanbul–New York arasındaki hayatından aldığı ilhamla, dünyanın dört bir yanındaki seyahatlerini, mimariye ve sanata dair gözlemlerini içten bir dille anlatan bir gezi-izlenim kitabıdır. Kitapta, Arizona ve Utah’tan Japonya’ya, Finlandiya’dan Yunan Adaları’na kadar uzanan rotalar; yazardan seyahat planlama ipuçlarıyla birlikte paylaşılırken, okuyucuya “oraya aitmişim gibi hissettiğim topraklar” tanımını yaşatan anekdotlar sunulur. Yazarın reklamcılık ve fotoğrafçılık geçmişine de dayanan bu eser, arka plandaki kültürel araştırmayı kendi estetik yorumuyla harmanlayarak seyahat anılarını derinleştiriyor.
Şavkar Altınel’in Güneydeki Ülke: Avustralya’ya Bir Yolculuk adlı eseri, ilk kez 1996’da yayımlandı. Yazar, kırkıncı doğum gününde çıktığı Avustralya yolculuğunu, şair kimliğiyle özdeşleştirerek, kendisiyle, geçmişiyle ve yaşamının bu güney yarımküresinde yeni bir aşamaya girmiş olmanın getirdiği iç hesaplaşmayla yüzleştiği bir anlatıya dönüştürüyor. Kitap, yalın ve duru bir dille kaleme alınmış; gözlemlerini hem bir yabancı hem de bir yerli gibi süzerek, Avustralya’yı sanıldığından daha yakın ve tanıdık bir “güney ülkesi” olarak hissettiriyor. Yaklaşık 128 sayfalık bu yeniden düzenlenmiş basım, bir gezi rehberi olmaktan ziyade içsel bir yolculuğu da içeren, şiirsellik ve gözleme dayalı özgün bir gezi-deneme türünde ele alıyor. Şavkar Altınel’in bu eseri, sıradan bir seyahatin ötesinde okuyucuya zaman, kimlik ve mekan üzerine düşünme imkanı sunuyor.
Fikret Adil’in Beyaz Yollar Mavi Deniz adlı eseri, Türkiye’nin benzersiz coğrafyasını ve kültürel dokusunu, özellikle Ege ve Akdeniz sahillerini gözler önüne seren derinlikli bir seyahat ve keşif kitabıdır. Adil, yalın ve akıcı diliyle okuyucusunu sadece bir gezi rehberine değil, aynı zamanda tarih, mitoloji ve yerel yaşamın iç içe geçtiği zengin bir anlatıya davet eder. Kitap, beyaz kumsalların, mavi denizin ve sakin köylerin arasında dolaşırken, bölgenin doğal güzelliklerinin yanı sıra insanların yaşam tarzlarına, geleneklerine ve tarihsel izlerine de dokunur. Adil’in gözünden Ege’nin ve Akdeniz’in büyüleyici atmosferi, okura hem huzur hem de keşif duygusu yaşatırken, yerel hikayeler ve anekdotlarla renklenir.