Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Aynı manzaraya bakan iki insanın hissettiklerinin farklı olması gibi; imgelem gücümüzün derinliği, herhangi bir görüntüye atfettiğimiz fikirler yaratıcı yönümüzün bize birer armağanı.
Fotoğraf: The Jousseaume © Librairie Jousseaume
Düşünme şeklimiz ve buna bağlı olarak aldığımız aksiyonların hayatımızın ivmelenmesindeki etkisi malum. Eylemlerimiz ve zihnimizden geçirdiklerimiz, neye dönüştüğümüzü ve karşılaştığımız durumlara nasıl tepkiler verdiğimizi belirliyor. Aynı manzaraya bakan iki insanın hissettiklerinin farklı olması gibi; imgelem gücümüzün derinliği, herhangi bir görüntüye atfettiğimiz fikirler yaratıcı yönümüzün bize birer armağanı.
Mart ayı okuma listeniz için yaratıcılığa atfeden kitapları listeledik.
“Düşündüklerimiz ya da inandıklarımız nesneleri görüşümüzü etkiler.” diyor John Berger, Görme Biçimleri kitabında.
Bizi çevreleyen dünyayı algılama şeklimize dair tanımlamaların ve farklı bakış açılarının bulunduğu kitap, görmenin çok daha ötesinde bir deneyimi yaşamak için yeni kapılar açıyor.
Varmanın yolculuğun kendisi olduğunun altını çizen Sanatçının Yolu kitabı yaratıcılığın merkezine gizemi ve sürekli gelişimi koyuyor. Sadece sanat oluşumunu değil hayatın yolunu da farklı yöntemlerle anlatan Julia Cameron'ın kitabı, birçok insanın başucu kitapları listesinde yer alıyor.
Bazen yola çıkmak için başkalarının geçtikleri yolları ve o yollarda karşılarına çıkanları görmek gerekir. Her sanat okulunun en önemli ilk 5 eseri arasında yer alan Sanatın Öyküsü alıp baştan sona okumak için değil, dönem dönem sayfalarını açıp yeni dünyalara geçiş yapmak için tercih edilebilecek ansiklopedik değere sahip yapıtlardan biri.
Sanat konusunda okuma yapmayı seven ve okuduklarıyla kendisine yeni bir bakış açısı kazandırırken bilgi veren kitabın hem içeriği hem de sonucu yaratıcılığa atfediliyor.
“Öğrenmenin sonu yoktur sanatta. Keşfedilecek yeni şeyler vardır her zaman. Büyük yapıtlar, her önünde durduğumuzda, değişik görünürler.”
“İnsan, düşleme sanatı sayesinde, ıstırap çekmeye ve ölüme son verebilir.”
Konusu yaratıcılık olmasa da insanın kendi içine dönüp yapabileceklerinin sınırlarını yeniden sorgularan bir eser olarak tanımlanabilir Tanrılar Okulu. Tek çıkış yolunun insanın kendisi olduğunu vurgularken aslında yeniden başlama, değiştirme ve yaratma gücünün de içeriden geldiğini bir kez daha dile getiriyor.
“Dünya, senin onu düşlediğin gibidir; o bir aynadır. Dışarıda kendi dünyanı bulursun, yarattığın, düşlediğin dünyayı. Dışarıda kendini bul! Git ve kim olduğunu gör... Diğerlerinin, senin içinde taşıdığın yalanın, uzlaşmanın, cehaletinin yansıyan görüntüleri olduğunu keşfedeceksin... Değiş... ki dünya değişsin.”
Bugün kullandığımız birçok teknolojinin ilk kıvılcımını ateşleyen isimlerden Steve Jobs, yaşama ve çalışma biçimi olarak çağdaşlarından farklıydı. En ileri tasarımlar üzerine çalışırken basit düşünmek ve yaşamak konusunda ilham veriyordu. Nitekim çoğu kişi sadece aynı kalıp jean ve siyah t-shirt, kazak kombinlerinden oluşan bir gardırop konusunda oldukça mesafelidir.
Ünlü mimar Mies van Der Rohe’nin ‘Less is more’ sözünü kendine tasarım felsefesi haline getiren Jobs, düşünme biçimleri ile de yaratıcılığın farklı pivot noktalarının üzerinde durmayı tercih ediyordu.
''Her sabah aynada kendime bakıyor ve şu soruyu soruyorum: 'Bugün ömrümün son günü olsa, yapmak üzere olduğum şeyi yapmak ister miydim?' Ve eğer çok uzun bir süre boyunca 'Hayır' cevabı veriyorsam, bir şeyleri değiştirmem gerektiğini anlıyorum.''