Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Kahvenin enerji veren özellikleri hakkında birçok araştırma yer alırken birçok kişi bu içeceğin bağırsak sağlığını koruduğundan ve iltihaplanmayı azalttığından bir haber. İsterseniz her sabah büyük bir keyifle içtiğiniz kahvenin faydalarına hep birlikte göz atalım.
Bağısak florasını düzenler
Hepimiz kahvenin kafein içerdiğini biliyoruz ancak bir bardak portakal suyundan daha fazla lif içerdiğini ilk kez duyuyor olabilirsiniz. Sindirime ve vücudun önemli besinleri emmesine yardımcı olan çözünebilir lifin yanı sıra, kahvenin doğal prebiyotik oranı da oldukça yüksektir. Dietitian Fit beslenme uzmanlarından Karine Patel, "Kafein, bağırsaklarımızdaki iyi bakterileri beslemeye yardımcı olan bir tür prebiyotik olan polifenollerden oluşuyor" açıklamasını yapıyor. Zoe Projesi tarafından yakın zamanda yapılan önemli bir çalışma, sade kahve içenlerin içmeyenlere kıyasla daha fazla iyi bağırsak bakterisine ve dolayısıyla daha sağlıklı, daha çeşitli bir mikrobiyoma sahip olduğunu ortaya koymuştur. Ayrıca kahvenin bağırsaklar üzerindeki uyarıcı etkisinin de bakteri seviyelerini dengede ve kontrol altında tutmaya yardımcı olabileceği düşünülmektedir.
Enflamasyonu azaltır
Kahve, yüksek polifenol içeriği sayesinde mükemmel bir antioksidan kaynağıdır. Birçok bitkide doğal olarak bulunan polifenoller, vücudunuzdaki serbest radikaller ve antioksidanlar arasındaki dengesizlik sonucu oluşan oksidatif strese karşı vücudu koruma altına alır. Böylece kalp ve otoimmün rahatsızlıklarının oluşma riskini azaltarak vücuttaki enflamasyonun azalmasına yardımcı olur. Kahvesini sütlü sevenler için de iyi haberlerimiz var. Yeni araştırmalar, kahvedeki polifenollerin süt gibi bir proteinle eşleştiğinde anti-enflamatuar etkisinin arttığını gösteriyor. 2023'te yayınlanan çalışmaya göre, polifenol ve protein moleküllerinin kombinasyonu, tek başına polifenollere kıyasla iltihapla mücadelede iki kat daha etkili.
Beyin sağlığını destekler
Birçoğumuz uyanık kalmak ya da uyanmak adına hemen bir fincan kahveye uzanırız ancak kahvenin beyin sağlığı üstündeki etkisi bundan çok daha fazla. İçeriğindeki antioksidanlar ve biyolojik bileşenler beyin sağlığını koruyan nöroprotektif özelliklere sahiptir. Beyin dokularıyla damarlarını serbest radikallere karşı koruma altına alırken beyindeki serotonin ve aseltilkolimn gibi nörotransmitterlerin aktivitesini de arttırmaya yardımcı olur. 2007'de Avrupa çapında yapılan 10 yıllık bir araştırmaya göre, kahve içen katılımcılar içmeyenlere kıyasla daha az kognitif bozukluğa sahip olduğu bildirmiştir. Ancak burada tüm görev sadece kahve içerisindeki kafeine düşmüyor. Portekiz’deki Minho Üniversitesi’nde görev alan bilim insanları yayınladıkları bir araştırmada kafeinin yanı sıra kahvede bulunan diğer bileşenlerin de bilişsel olarak çok daha verimli olmanıza da yardımcı olduğunu açıklıyor.
Karaciğer hastalıklarına karşı korur
Son yıllarda oldukça artan rahatsızlıklardan biri Pulmoner fibrozis. Akciğerlerde ortaya çıkan; bu organın dokusunda kalınlaşma ve yara gelişimiyle kendini göstermeye başlayan bu rahatsızlık akciğerin eskisi gibi fonksiyonlarını yerine getirmesine engel olurken vücuttaki oksijen oranının azalmasına da neden oluyor. Kahve içerisindeki kafein vücut tarafından sindirildiğinde, paraksantin adı verilen ve pulmoner fibrozise neden olan yara dokusunun büyümesini yavaşlatan bir kimyasal üretir. Bu kahvenin kronik karaciğer hastalıklarına karşı vücudu koruma altına aldığını gösterirken, Dünya Sağlık Örgütü de ılımlı kahve içmenin karaciğer kanserini önlemeye yardımcı olabileceğini doğruladı.
Kahvenizi nasıl içtiğiniz önemli
Günde tek bir fincan kahve içiyor ve bu kahve tüketiminizde optimum lezzet ile aroma arıyorsanız, çekirdeklerin mümkün olduğunca az oksidasyona maruz kaldığından emin olmanız gerekir. Aynı şey besin değeri için de geçerlidir. Bu nedenle mümkün olduğunca çok faydayı korumak için her zaman taze öğütülmüş çekirdeklerle demlemek en iyisidir. Kavurma türü de önemlidir. Etiyopya, Orta ve Güney Amerika gibi yüksek rakımlı iklimlerde yetişen çekirdekler en yüksek polifenol seviyelerini içerirken daha az yoğun ısı işleminden geçer. Bu da hafif kavrulmuş çekirdeklerin doğal olarak daha fazla sağlıklı bileşene sahip olduğunu gösterir. Ayrıca bu çekirdek vücuttaki iltihabı azaltırken metabolizmayı hızlandırır.
Çekirdeklerinizi nasıl öğüttüğünüz de bu noktada oldukça önemli. Çekirdeklerdeki polifenollerden maksimum antioksidan fayda sağlamak için, espresso’da olduğu gibi ince bir öğütmeye ihtiyacınız vardır. Suyun sıcaklığı da dikkate alınması gereken bir husustur. Eğer su çok sıcak olursa çekirdekleri yakabilir çok soğuk olursa içerisindeki önemli besin maddelerinden fayda sağlamayabilirsiniz. İdeal sıcaklık kaynamanın altında veya 90 ile 95 derece arasındadır.