Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
24 saatte Mikonos’u keşfediyoruz.
"Güzellik, karmaşığın yalın olanla ortaklığına bağlıdır." John Heinrich Fussli
Güzellik beden ölçüleri ile belirlenebilecek bir kavram değil, bunda hemfikiriz. Güzellik kişiye ve duruma göre değişir ve biz bu platformda güzelliğin her türlü halini destekliyoruz. Daha doğrusu birbirinden farklı her şeyin kendi güzelliği olduğuna inanıyoruz. Büyük beden veya sıfır beden güzellik tanımımızda bir ölçüt değil. Bütün bunlarla birlikte Atina - Mikonos uçağına bindiğimde kendimi Yunan tanrı ve tanrıçaları ile bir arada bulmuş gibi bir yandan da güzelliği neyin belirlediği hakkında düşünürken buluyorum. Kabin görevlileri müzelerde gördüğümüz o Yunan heykellerinin canlanıp uçağa binmiş halleri. Seyahat ettiğim yerel havayolu basılı yayınları uçuşlara geri getirmiş, uçağın dergisini elime alıp kapağı açtığımda gördüğüm ilk çekimin ismi “Zeus Titanlara Karşı”. Yunan mitolojisine göre bizim birazdan iniş yapacağımız, Mikonos olarak bildiğimiz adanın üzerinde zamanında Zeus ve Titanlar arasında bir savaş gerçekleşmiş.
Bu savaş sırasında Herkül tarafından öldürülen devlerin taşlaşmış hali ise adayı oluşturan büyük kayalarmış; rivayet böyle diyor. Bu kayaların sonradan adanın mimarisine de ilham verdiği söyleniyor. Böylece adanın adı da bu zaferi taçlandırmak için Zeus’un torununun isminden gelmiş: Mikonos. Kendisi Apollo’nun da oğlu. Şimdi, Mikonos seyahatimin sonrasında düşünmeden edemiyorum: acaba Mikonos’ta geçirdiğim 24 saat boyunca gördüğüm Yunan tanrı ve tanrıçalarını taklit eden vücutlara sahip ziyaretçilerin sebebi buranın tarihini onurlandırmak mı? Bu belki de buraya gelenler için o savaş sonrasında taşlaşmış heykelleri de bir şekilde anma biçimidir. Ne yazık ki ben bu onurlandırma seremonisine katılamıyorum. Vücudum buna el vermiyor. Belki seneye.
Mikonos’a gitmeden önce Mikonos’a ilk defa gittiğimi söylediğim herkes büyük bir şaşkınlık yaşadı: "Nasıl oluyordu da Mikonos’a hayatımda ilk defa gidiyordum?" Peki insanların bu kadar şaşırmasının sebebi neydi? Mikonos’un dilere destan gece hayatı, adanın yazın mutlaka gidilmesi gereken yerler listesinin başını çekmesi veya yeme içme konusunda son zamanlarda kazandığı ün mü? İlk önce adı Mikonos ile anılan, adanın geleneksel duraklarından bahsedip yapılacaklar listesine bir tik atalım: Kiki's Tavern ve de Spilia. Kiki's Tavern neredeyse her zaman önünde beklemek zorunda olduğunuz, sırası ve lokal lezzetleriyle meşhur olan adanın elektrik olmayan ikonik restoranı. Restoranın sahibi sizi dışarıda kendi elleriyle sıraya sokuyor ve beklerken ev yapımı şaraplarından ikram ediyor. Mayonuz yanınızda olsun, beklerken restoranın bulunduğu koyun nefis denizine girebilirsiniz. Tabii sıranız kaçarsa telafisi yok.
Spilia ise birçoklarına göre adanın en iyi yemeğini sunuyor. Kayaların içindeki restoran böylece Herkül'e de selam veriyor.
Mikonos demokratik bir yer. Yerel yönetim eğlence sektörünün bir tekel haline gelmemesi için adanın belki de bir numaralı kulübü olarak gösterilen Scorpios’ta müziği gece yarısı olmadan bitiriyor. Diğer küçük işletmeler de iş yapabilsin diye.
Scorpios içinde yer alan pazarda Caravanaland’de İrina VX: “Burada kıyafetleri bir araç olarak kullanıyoruz, insanlar buraya geldiklerinde onların üstünde onların ruhunu yansıtan kumaşı ve kesimi bulmaya çalışıyoruz” diyor. Arkasını dönüp kabine doğru giderken bana sesleniyor: “Sen gelmeden önce bu üç parçanın seni anlattığını düşündüm, özellikle de geçen ay telefonda bana anlattıklarından sonra, gel de bunları bir dene.” diyor. Yalınlık Caravanaland’in ilkelerinden biri. Tek renkler ve sade kesimler markanın ruhunu oluşturuyor. Ama marka da insanların karmaşıklıklarıyla işbirliği yapıyor, kendini onlara uyarlıyor.
Adadan son zamanlarda koyulan Instagram hikayelerine denk geldiyseniz çoktan görmüş olabileceğiniz birkaç durak var: Nammos ve Alemagou. Bu iki mekan yemek ve eğlence konusunda trendler. Kendimizi şimdilerde adanın en iyi restoranlarından biri olarak gösterilen Pere Ubud’da buluyoruz. Buradaki tarama dünyadan yiyebileceğiniz en iyi taramalardan biri olabilir. Yemeklerde kullanılan malzemelerin hepsi her sabah özel gastronomi uzmanları tarafından seçiliyor.
Adada konaklayacağız birçok seçenek var. Biz seçimi Kalesma’dan yapıyoruz. Sosyal Etki köşemiz ile keşfettiğimiz bu oteli yakından görmek bunun en büyük sebeplerinden biri zira burası bir sürdürülebilirlik dersi. Otelin ısıtması yenilenebilir enerji ile çalışan bir düzenekle sağlanıyor.
Otel kinetik enerjiyi kullanarak bütün otelin enerji ihtiyacını karşılayan bir düzenin üzerine inşa edilmiş. Yerleşkenin inşaatında kullanılan bütün ürünler karbon ayak izini en aza indirebilmek için otelin inşaat alanına en yakın tedarikçilerden temin edilmiş.
Sade detaylar oteli sarmış durumda; banyolarda Kalesma için özel olarak hazırlanmış Frederic Malle ürünleri ve manolyalı sabunlar da buna dahil. Otel lobisine girdiğinizde ise sizi Rick Owens tasarımları karşılıyor. Burası yalınlıkla yapılan işbirliğinin de canlı örneği. Ve oteldeki bütün odalar birbiriyle aynı, dolayısıyla aklınız hiçbir zaman "Acaba otelde daha iyi bir oda var mıydı?"ya gitmiyor.
Belki buraya hayatımda ilk defa geldim ama ister istemez Mikonos’a dair duyduklarım kafamda bu adaya karşı bir görsel yaratmıştı. Bu imajın bir kısmında Le Corbusier and Antonis Benakis gibi isimlerin sessizliğe kaçtığı durak da olsa burası fazla hareketli, biraz gösteriş odaklı ve renkliydi. Yanlış anlaşılmasın ada fazlasıyla kalabalık, gösteri ve gösterişe dair detaylar çok. Gelen ziyaretçiler, adanın maruz kaldığı İtalyan etkisi, farklı kültürlerin burada bıraktıklarıyla karmaşık bir referanslar bütünü adada hakimiyet kurmuş.
Burada yeni inisiyatifler kurmuş farklı milletten bir sürü kişi ve kurum var, dolayısıyla onlar da buradaki kültüre katkı sağlamış. Ama buna rağmen bütün bu noktalar yalınlıkla doğal bir işbirliği yapıyor. Karmaşıklık adanın yalınlığının önüne geçmiyor. Verdiği hizmetlerle bu inisiyatiflere örnek Orizon Living de bu konuya iyi bir örnek, firma sizin için en doğru ve doğal konaklama ve şehir içi seyahat olanaklarını araştırıyor.
Assouline’in Mykonos Muse kitabı adanın ruhunu özetliyor. Mücevher tasarımcısı Eugenie Niarchaos ada için şöyle diyor: "Buranın ruhunu tanımlamak için mutlaka bazı referanslara sahip olmanız gerekiyor; denizden yüzünüze esen rüzgar, adanın sade çizgileri, arkadaş kahkahaları ve de tuzlu su".
Niarchaos'a ekleyecek olursak Mikonos’u gerçekten tanıyabilmek için yapmanız gereken üç şey var, sabah erken veya akşam gün batarken (güneş sizi perişan etmesin diye) adanın sokaklarında kaybolmak, adadaki küçük kiliseleri gezmek ve de gece eğlencesinden çıktıktan sonra “Eski Şehir”deki meşhur dönerden yemek.
Bu seyahati sonlandırmadan önce dönüş yolunda Atina havalimanında yaşanan sahneyi sizinle paylaşmam gerekiyor. Ben, yanımda 3 Dior mağazası çalışanı, 1 polis, 2 havalimanı görevlisi ve bir gümrük çalışanı yan yana, havalimanındaki memur benim hep 100 ml sandığım ama aslında 150 ml olan Dior Oud Isfahan parfümümün şişesini bezlere sarmış, çekiçle şişenin üst tarafını kırmaya çalışıyor. Bavulum çoktan uçağa gitti diye parfümümü kurtarmak için her türlü çareyi aramadan ona veda edemezdim. Bu sahneden alınan iki ders var, Dior parfüm şişelerini pek de kırılamayan camlardan yapıyor, siz siz olun uçarken parfümünüzün mililitresini iki defa kontrol edin.