Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Geçtiğimiz sezonu görkemli otel ve restoran açılışlarıyla tamamlayan Paris bu yaz salgın sonrası attığı adımlarla yer yer kendini aşıyor, değişiyor, dönüşüyor…
“Paris gece mi daha güzel yoksa gündüz mü, bir türlü karar veremiyorum” repliğiyle sinema tarihine geçen Woody Allen’ın Midnight in Paris filmi, mesele hayattan keyif almak olduğunda Fransızları eve hapsetmenin neredeyse imkansız olduğunu çok güzel anlatır. Salgın nedeniyle son iki yılı kapalı kapılar ardında geçiren başkent Paris, belki de yaşananlardan intikam almak istercesine, yeni sezonda hayata kollarını ardına kadar açtı. 2022’ye görkemli bir giriş yapmak isteyen Işıklar Şehri, her gün yeni bir otel, restoran ya da kafe açılışını kutluyor. Pandemiyle esneyen sınırlar, değişen lüks anlayışı ve revize edilen hayat planları, dünyanın en romantik şehrine yepyeni bir çehre kazandırmaya hazırlanıyor.
Cheval Blanc Paris
KONAKLAMA
Lüks imparatoru LVMH Moët Hennessy Louis Vuitton’un saygın otel grubu Cheval Blanc, projesine yaklaşık üç yıl önce başlanan Paris otelini geçen Eylül ayında hizmete soktu. Şu anda şehrin en güzel oteli olarak tanımlanan Cheval Blanc Paris, pandemi sonrası Fransızlara adeta bir hediye gibi geldi. Renovasyonu tam 14 yıl süren tarihi alışveriş merkezi La Samaritaine’e bitişik 10 katlı Art Deco stili binada açılan 72 odalı butik otel, günümüzün değişen lüks anlayışıyla uyumlu olacak şekilde sade ve zarif bir atmosferde karşılıyor konuklarını. Beyaz, bej ve altın tonlarıyla hayat bulan odalarının Eyfel Kulesi’nden Montmartre’a, Notre-Dame’dan Centre Georges Pompidou’ya uzanan manzaraları ve şu an şehrin cazibe noktaları olan restoranlarıyla Cheval Blanc Paris, uzun yıllar şehri ziyarete gelenlerin ilk tercihleri arasında yer alacak.
Geçen ay kapılarını açan Madame Rêve, Paris’in tarihi binalarından Louvre postanesinin renove edilip otele dönüştürülmesiyle hayat buldu. Yaratıcısı, çıktığı seyahatlerden esinle bir otel yaratmaya çalışan ünlü işletmeci ve sanat direktörü Laurent Taïeb. Tasarımın ön plana alındığı 82 oda ve süitin dekorasyonunda ahşabın bin bir tonu, yüksek kalite kadifeler, retro çizgiler, özel tasarım mobilyalar ve antikalar dikkat çekiyor. Eyfel Kulesi’nin içindeki ünlü Le Jules Verne restoranının Henryot & Cie 1867 imzalı muhteşem sandalyelerine otelde yer verilmesi, buna en güzel örnek.
Bulgari Hotels & Resorts
İtalya’nın dünyaca ünlü mimarları Antonio Citterio ve Patricia Viel’e emanet edilen Bvlgari Paris, kentin heyecanla beklenen zarif proje otellerinden. Lüks markanın Bali ve Roma gibi dünyanın farklı noktalarında işlettiği görkemli otelleri seyahat tutkunları yakından bilir. Aynı çizgiyi sunması beklenen Bvlgari Paris de kısa sürede şehrin simgeleri arasındaki yerini alacak. 360 derece Paris manzaraları sunacak 76 oda arasında en fazla ilgi çekmesi beklenen, bin metrekareye yayılan ve terasında devasa bir bahçe yaratılan Bvlgari Penthouse olacak.
Son olarak birkaç hafta önce misafirlerini ağırlamaya başlayan Soho House Paris… Üyeliğe dayalı hizmet anlayışıyla ayrıcalıklı karakterinin her zaman altını çizen Soho House grubu, dünyanın en romantik şehrinde de benzer ayrıcalıkları yaşatmaya hazır. Mekan olarak kendine seçtiği 19’uncu yüzyıldan kalma tarihi Paris apartmanı, bir zamanlar ünlü Fransız yazar Jean Cocteau’nun eviydi. 36 yatak odası, fitness salonu, havuzu ve kabaresiyle üç kata yayılan otelin eski Paris’i yansıtan Art Deco çizgilerine yer yer Jean Cocteau’nun Provence’daki yazlık villasının güneşli öğeleri eşlik ediyor. Soho House Paris’in bir diğer farkı da hemen her köşeye serpiştirilen 150 parçalık muhteşem sanat koleksiyonu.
Maison Russe
GASTRONOMİ
Paris tatilinizi geçireceğiniz otele karar verdiyseniz bu kış şık bir öğle ya da akşam yemeği için rezervasyon yaptırmanız gereken popüler adresleri de paylaşalım. Paris’in şu anda en çok konuşulan restoranlarının başında, muhteşem bir Rus mutfağı seçkisi sunan Maison Russe geliyor. “Paris’teki Rus” olarak adlandırılan mekan, Rus İmparatorluğu’nun şaşaalı saraylarını andıran dekorasyonuyla şehre sıra dışı bir hava katıyor. Havyarın başrolde yer aldığı menüde Rus mutfağına dair tüm gastronomik sırlar ifşa ediliyor. Mekanın üst katlarındaki lounge’lar özel davetler ve romantik kutlamalar için ortam sunarken, girişteki gurme butikte Rus mutfağının lezzetleri şık paketlerde satışa sunuluyor.
Paris’te farklı tatlar arayanların denemesi gereken Balagan, gerçek bir Levanten restoranı. İsrail’in süperstar şefleri Assaf Granit ve Uri Navon’un Paris’teki imzası olan Balagan’ın menüsünde baharat ve otların hakimiyeti göze çarparken, Doğu Akdeniz ülkelerinden değişik tatlara yer veren şarap listesi, görmeye alışık olduklarımızın oldukça dışında bir çizgi sergiliyor. Rahat ve neşeli atmosferiyle sıcak bir ortam arayanların tercihi Balagan’da İran baharatları, Irak sebzeleri, Lübnan mezeleri, Filistin ekmekleri ve Suriye yemekleriyle donatılmış bir masa sizi bekliyor.
Geçtiğimiz yaz açılan Mun, Paris’in yaldızlı adreslerinden. Champs-Élysées’de şehre tepeden bakan bir çatı katında hizmet veren restoran, Paris’in sükseli mekanları Giraffe, Monsieur Bleu, Apicius ve Perruche’yi işleten Paris Society’nin yeni projesi. Çiçek desenli kadife koltuklar, parlak renkli halılar, fenerlerle sağlanan yumuşak ışıklar ve oryantalist detaylarıyla çok konuşulan Mun’un Japon mutfağı ağırlıklı olduğunu söyleyelim. Güneşli günlerde mutlaka terasta yer ayırtın, çünkü Mun şu an en güzel Paris manzaralarının sergilendiği mekan olarak bekleme listeleri oluşturuyor.
Cafe Laperouse
Son önerimiz, Cafe Laperouse… Parisli MoMa Group’un bu sımsıcak projesi, geçen ay kapılarını yeniden açan Paris’in en zengin tarihi eserlerinden Hôtel de la Marine’in brasserie’si olarak kısa sürede ünlendi. Dior Maison’un artistik direktörü Cordelia de Castellane tarafından yaratılan mekanın dekorasyonu, konuklarda rüya gibi bir atmosfere giriş yaptıkları hissini uyandırıyor. Mekan, bu kış özellikle kahvaltı ve öğle yemeği için Parisli kadınların bir numaralı adresi oldu. Bu arada tarihi önemi büyük Hôtel de la Marine’den de bahsetmek gerek. Mini Louvre olarak adlandırabileceğimiz Place de la Concorde’daki bu anıt yapı, 1757 ve 1774 yılları arasında Place Louis XV olarak bilinen, dış cephesini Kral’ın baş mimarı Ange-Jacques Gabriel’in yaptığı muhteşem bir tarihi yapı. 2015’e kadar Fransız donanmasına ev sahipliği yapan ve bu yüzden otel olarak anılan bina, 158 milyon dolarlık bir renovasyon sonrası geçtiğimiz ay halkın ziyaretine açılarak Paris’e kazandırıldı. Napolyon’un uzun yıllar dillere destan partiler düzenlediği, Marie Antoinette’in ölüm fermanının imzalandığı Hôtel de la Marine, 2022’den itibaren Paris’in en önemli sergilerinin düzenleneceği bir anıt müze olarak kullanılacak.