Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Gelecek vaat eden Polonyalı tasarımcı Paulina Pyszkiewicz ile markası LeBrand'ın vizyonu ve geleceği hakkında konuştuk.
Gelecek vaat eden Polonyalı tasarımcı Paulina Pyszkiewicz, 2014’te kurduğu markası LeBrand ile sadeliği takdir edebilen ve kendine güvenen kadınlar için işlevsel günlük tasarımlar yaratmayı hedefliyor. Koleksiyonu, seksi kesimlerin ve nötr paletin buluştuğu zarif kumaşlara ve uzun yakalara sahip.
Bize kendinizden ve LeBrand'in hikayesinden bahseder misiniz?
Muhtemelen klişe olacak ama çocukluk yıllarından beri modayla ilgileniyorum. Gençken moda stajyerliği yapardım, her zaman deneyime açtım, her zaman ilham arıyordum. İlk işime 19 yaşında başladım, çok beğenilen bir mücevher markası haline geldi. Sonra bir moda markası yaratmaya odaklanmanın zamanının geldiğine karar verdim. Oğlumu yeni doğurmuş olmama ve giysi üretimi konusunda sıfır tecrübeye sahip olmama rağmen, hayalimin peşinden koşmanın riske değer olduğunu anladım.
LeBrand'ın aslında kadınların en basit şekilde kendilerine güvenmelerini istediğini biliyoruz. Bu misyonunuz hakkında daha fazla bilgi edinmek isteriz.
LeBrand'e başladığımda oldukça gençtim, bu yüzden başlangıçta potansiyel iş ortakları tarafından çok da ciddiye alınmadım. Böylece moda, kendimi ifade edebileceğim bir yol haline geldi. Kim olduğumun bir yansıması oldu; kendinden emin, çalışkan ama yine de genç ve eğlenceli. LeBrand için yarattığım kıyafetlerimin bunu yansıtmasını istedim. Kadınlar olarak birçok önyargıyla yüzleşmekten ve çoğu zaman çelişen beklentileri karşılamakta zorluk çekiyoruz. Bence moda tüm bunlarla yüzleşmenize yardımcı olabilir. Moda bir zırhtır, bir güven aracıdır. Tasarımlarımın da kadınlara bu hissi vermesini istiyorum.
LeBrand’i Polonya'daki diğer kadın giyim markalarından farklı kılan nedir?
Markayı kurduğum dönemde diğer Polonyalı markalar çoğunlukla kırmızı halı önlükleri veya basit tişörtler ve eşofmanlar sunuyordu. Bir değişimin peşine düştüm ve ofis giyiminden gündelik kullanıma kadar zahmetsizce giyilebilecek ancak yine de zarif ve zamansız olan hazır giyim markasını kurdum. Odak noktam da uygulama üzerineydi - müşteriye yüksek kaliteli bir tasarımı makul fiyatlarda vermekti. Kalite ve fiyat ilişkisi özellikle LeBrand gibi küçük markalar için gerçek bir zorluk. Ancak her sezon aynı kaliteyi sürdürmek ve aynı zamanda fiyat aralığını korumak için yeni çözümler bulmada başarılı olduğumuzu düşünüyorum. En başından beri sürdürülebilirliği tercih ederek küçük miktarlarda üretim yapıp en çok satan ürünleri yeniden stokluyoruz.
Anavatanım olan Polonya'da üretim yapmak daima aklımdaydı. Polonya'nın imalatta büyük bir geçmişi var ve bunu LeBrand'de kullanmak istedim. 6 yıldan sonra dürüstçe söyleyebilirim ki pek çok harika Polonyalı aile şirketleriyle çalıştığım için çok şanslıyım. Covid zamanında Polonya'da üretim yapmak daha da önemli - iç pazarımızı desteklemek için elimizden gelenin en iyisini yapmalıyız. Deri zanaatkarları gibi harika ustalarla çalışma fırsatım olduğu için gerçekten minnettarım. Uzun yıllar birlikte çalıştık ve parçalarının kalitesine, giysilere harcanan emeğin miktarına her zaman hayret ediyorum. Pek çok parça elle tamamlanır, onları daha da özel kılan budur.
Tasarımın konseptlerini ve tonlarını mevsimlere göre değiştirme eğiliminde misiniz veya bir konsepti tutarlı bir şekilde sürdürmeyi mi tercih ediyorsunuz?
Yaşım ilerledikçe daha tutarlı hale geldiğimi söyleyebilirim ve LeBrand de tabii ki de bundan etkilendi. Başlangıçta daha feminen, daha çok sayıda baskı, açık renkler ve farklı kesimler deniyordum. Zaman içinde tasarımcı olarakta olgunlaştım. Fikirlerimi basitleştirmeye başladım, şekilleri mükemmelleştirmeye ve doğru kumaşları seçmeye odaklandım. Bu aynı zamanda LeBrand'e de yansıyor. Tasarımlar artık daha tutarlı, daha saf, daha detay odaklı. Tabii ki de hala öğreniyorum fakat şimdi sunmak istediğim şey hakkında daha net bir vizyonum olduğunu düşünüyorum. Her sezon ben ve ekibim daha çok deneyim kazanıyoruz ve bunun koleksiyonlarımıza da yansıdığını düşünüyorum.
İlham almak için kimi / neyi arıyorsunuz?
Her yerde ilham bulduğumu söyleyebilirim ama esas olarak sanatta. Sanat tarihinde yüksek lisans derecem var ve benim için dünyayı öğrenmenin en iyi yolu sanattan geçiyor. Sanırım sanatın etkisinin son koleksiyonlarımda bulunabileceğini düşünüyorum; bu aynı zamanda kıyafetleri taze, özel ve zamansız tutan bir şey.
Diğer ilham kaynağım çiçekler ve doğanın organik güzelliği. Covid'den önce çok seyahat ederdim, hafta sonu kaçamağı bile yeni fikirlerin kaynağı olabilirdi.
LeBrand’in estetik anlayışını nasıl özetlersiniz?
Klasik anlayışı modernizmle birleştiren ama buna rağmen farklı köşeleri olan.
Son olarak, uluslararası pazarlarda bir sonraki adımınız nedir?
Organik bir şekilde gelişebilmek adına her şeyi yavaşça yapmaya çalışıyorum. Uluslararası pazarlardaki varlığımızı genişletmeye fazlasıyla hazırız. Müşterilerden, Influencerlar’dan ve basından giderek daha da fazla ilgi görüyoruz ve bunun için gerçekten minnettarız. Bununla birlikte, amacımız LeBrand'i gerçek anlamda küresel bir marka haline getirmek.