Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Nükhet Duru, sanat kariyerinde 50. yılı geride bırakırken anılarını, umutlarını, hayallerini ve inançlarını ilk günkü saflığıyla geleceğe taşımaya devam ediyor.
Anılarla, başarılarla dolu sanat hayatında 50 yılı geride bırakıyor Nükhet Duru. Bir nefes, şiir, güç; ayrı bir beden müzik onun için. Erken yaşta müziğe başlaması, Bir Nefes Gibi, Beni Benimle Bırak, Anılar, Cambaz, Gerisi Vız Gelir, Kulis gibi derin anlamları olan eserlerinin dillerden düşmemesi, yaşadığı her döneme adapte olarak başarısının kalıcılığını sağlıyor. “Tek arzum müzik yapmak” diyen Nükhet Duru ile hem geçmişe uzanıyor hem de günümüze bir bakış atıyoruz.
Yarım asır... 100 yıllık Cumhuriyetimizin en değişken, en çalkantılı dönemine şahitlik ettim. Önce anlayamadıklarımı sonradan öğrendim. Ömrümü sanata ve dünyayı, kuralları daha doğru okumaya adadım. İnsan kalabilmeye, dikkatli ve özenli hareket etmeye, kırmadan dökmeden ilerlemeye ve şımarık davranmamaya, yeni olan her şeye açık ama bana oturan tarafları keşfetmeye çalışarak yaşadım. Maalesef tiraj ve başarı birlikte yürüdüğünden, olması gereken yerde değil derler benim için. Size önce bir değer biçip, ipi göğüslemenizi beklerler. Olmayınca suçlu hissettirirler. Peki ben yarışıyor muyum? Hayır. Kimseyi daha popüler bir müzik yapmak istemediğime ikna edemedim.
Elbette sahnedeki parlak kişiliğim handikap teşkil ediyordu. İlla dört yapraklı yoncaya oturtuluyor, itiraz ettikçe bir de ukala gibi görünüyordum. Benim yolum, benim adresim, benim beğenilerim ve gelişme eğrilerim, kendi seçimim... Saygılı kelimelerle çok saygısız ithamlara maruz kaldım. Zor kararların ve risk almanın bedelini ben ödedim. Hiçbir yapımcıya bana yatırım yap deyip mahcup olmadım. Her prodüksiyonumu genelde kendim karşıladım. Yumuşak huylu olsam ve kırılgan görünsem de içimde yara almayan sert bir zırh var. Hayat ve kariyer yolculuğunda bazen kendimi kendime yalanladım ve küstüm. Kaç kere yeniden başladım sayamıyorum.
Evet, ilk 45’lik plağım müzik otoritelerince bir devrim olarak nitelendirildi. Dinleyici büyük ilgi gösterince radyo, televizyon ve medyanın da ilgi odağı haline geldi. Kendime ve seçimime inanıyordum. Ama bir taraftan şaşkındım. O dönemde hep ünlü yabancı şarkılara Türkçe söz yazılmış aranjmanlara alışıktı kulaklar. Bizimle Türk Hafif Müziği adı benimsendi. Çiğdem Talu, Melih Kibar, Erol Evgin harika bir ekip ruhuyla üretmeye başladılar. Karşılıklı coşkuyla yeni yeni şarkılar çıkarıyorduk.
Bana dönersek, Beni Benimle Bırak ve Gerisi Vız Gelir beste, düzenleme ve benim farklı gelen yorumumla yolumun başlangıcı oldu. Cenk Taşkan, Mehmet Teoman ve Nükhet Duru, Timur Selçuk müzik direktörlüğünde sırasıyla Onno Tunç, Osman İşmen, Atilla Özdemiroğlu, Garo Mafyan bilgi ve dehalarıyla müzikal kimliğimi güçlendirdi. Artık uzunçalar için repertuar hazırdı. Ve ilk prodüktörüm Ali Kocatepe. İlk uzunçalarım Bir Nefes Gibi’yi yayımladı. Acaba tesadüf mü, kalıcı bir başarı gelecek mi şüpheleri de son buldu. Bütün kurumlar En İyi Yorumcu ödülü vermek için yarışır oldular. Nihayet kendime güvenim, daha da iyilerini yapabilme gücüm oluşmuştu. Bir yandan sahnede şovlar, televizyonda özel programlar, fotoğraf çekimleri, yeni beste çalışmaları derken uykuya hasret ama mutlu bir tempoda yaşıyordum. İlk başta kolay anlaşılmayan her şarkı yerini buldu. Şairlerin dizelerini seslendirdiğimde artık eften püften hiçbir şeyin yanında yer alamayacağımı, daima nitelik peşinde olmam gerektiğini anlamıştım. 20’li yaşlar için taşınması kolay olmayan bir başarıydı. Şımarmaktan, sade ve sevecen halimi kaybetmekten çok korkuyordum. Neticede müzik güzelliği, derinliği ve uygarlığı ifade eden bir bilim dalı. Ve bunu erkenden öğrenip kişiliğimi oturttum. Nezaket, dikkat, disiplin, saygı, özveri, öğrenme hevesi hayatımın ilkelerini oluşturdu. Hiçbir zaman star kaprisine kapılmadan kendim gibi kalmaya emek verdim.
Fotoğraf: Mehmet Erzincan
Şarkılarımı seçerken önce zamansız, müzikal bütünlüğü ve derin manaları olan eserler olmasına dikkat ettim. Hadi bu yaz patlatayım bir şarkı dillerden düşmesin diye bir hevesim olmadı hiç. Çok tepki aldım, iyi şarkıcı ama laf dinlemez, akılsız dediler... Halbuki ben yaşanan her duyguyu hesapsız, hissettiğimce, bazen boğazım düğümlenerek bazen haykırarak bazen fısıldayarak bazen de coşkuyla karşıya göndermek isterim. Anlayana, farkı fark edene söylemeyi tercih ederim. Bir şarkıda minik bir tiyatro oynamak ve dinleyicinin duygularına ayna tutmak isterim.
Her hikaye kendinden menkul ve her birini kısa metrajlı bir film gibi düşünürüm. Bu yüzden ayırmak zor. Hele benim başlangıç şarkılarım bire bir yaşantımdan alıntılar: Anılar, Cambaz, Gerisi Vız Gelir, Kulis... Her birinin hikayesi gerçeklerle bezenmiş. Doktora borçlanmak gibi. Anılar, peşin ödedim borcum yok sahne dönüşü aynada terle kendini izleyiş ve rengarenk ışıklardan sonra loş bir yalnızlık...
Evet, en fazla müzikalde rol alan benim... İçimdeki ateşi yakalamak, emek vermek, öğrenmek, gelişmek ve sahne sanatlarında ustalık kazanmaktı hedefim. Seyirci kendine özen gösterildiğini hemen anlar. Çok zor bir durum yoksa, beni izlemeye geleni mutlu etmeden yollamam. Benim aidiyet konularım yanlış yere yuva yapmış ki kendimi sahnede evde olduğumdan daha rahat ve dolaysız hissediyorum. Çünkü orada boş durmuyorum. Amaçsız, boş geçen zaman beni çok kızdırır. Bu yüzden boş oturduğuma pek rastlanmaz. Bazen kendi müzikalimde oynuyormuş gibi mizansenler oluşturur eğlenirim. Dünyaya bakışımın yörüngesi sürekli değişir. Bir oyun kurar, ona inanır ve kendimi de yakınlarımı da meşgul ederim. Bu yüzden de hayıflanmaya, şikayete ayıracak vaktim yok. Kıyafetim, mutfaktaki halim, elbiseleri bozup başka biçime sokmam, sürekli dekor değiştirip yetmeyince taşınmam bu yüzden. Kendime kurduğum oyun alanımda, kendi değişik müzikallerim sahnede olmasa da devam ediyor.
Ufkumun açık olması ve sanatsal beslenme adına neredeyse klasik ya da yeni üretim dünyadaki bütün müzikalleri izledim diyebilirim. Işık, dramaturji ve teknik olarak dekorun kullanımı her birinde büyüler nitelikte. Elbette benim insanım, sanatseverim de bizde yapılabilecek versiyonları hak ediyor. Biraz düzgün yapılmış bir işin nasıl gişe yaptığı defalarca görüldü. Ama futbola harcanan paranın dörtte biri sanat için ayrılsa dünyada ülkemizi güçlü temsil edebilecek sanatçımız çok fazla. Kısırdöngüde ve hep bıçak sırtında gezen, sektör olamamış bir halimiz var. Güvensizlikten herkes kendini kurtarma çabasıyla örgütlenmeden, birbirini korumadan, hak aramadan, günü kurtarma çabasıyla hareket ediyor. Ve her ne olursa sanatçılara tesir ediyor. Halbuki ülkemde opera kurmak için, o yoklukta gayret eden Atamız, Atatürk’ümüz bu varlık içinde bu düzensizliği görse kim bilir ne acı çekerdi... Milletinin hiçbir memleketten daha geride kalmasını istemezdi.
Benim kendimi müziğe ve güzel sanatlara adamam çok erken başladı. İçgüdülerim beni sanki sürekli o tarafa çekiyordu. Engelleyemediğim ve sürekli bir gösteri halinde gezdiğim okul yıllarım. Öğretmenlerim beni dizginlemek için müsamerelerde bana görev verirlerdi. Öncülük ettim mi? Evet, hem de gururla. Bizim gerek Anadolu gerekse büyük bestelerden oluşan TSM eserleri çok zengin anlatımlara sahiptir. Sözler derin ve unutulmaz dizelerden oluşur. Ben, bunun Batı ölçüleri ve yeni üretimle evrensel olması için çalıştım. Ve bugün artık çok bayılmadıkça, yabancı şarkı arayıp kimse söz yazma derdi yaşamıyor. En samimi haliyle besteleri kendileri yapıyor. Bu motivasyonda birçok ustayla birlikte emeğim var.
Elbette, sesimin, gırtlak yapımın ve kulağımın değerinin farkındayım. Her tarz müziği bir anda benimseyip, çalışıp, gerektiği noktada seslendirebilirim.
Kalıcı olmak, önce nitelikli, yeterli ve yine zamansız olmayı ama günümüzü de tam içinden takip etmeyi gerektirir. Kendine ve bilgiye yatırım yapmayan, evrensel boyutu yakalamayan için süre kısıtlıdır.
‘Aferin, iyi dayandın’ derim.
Elbette ediyorum. Ama birini öbüründen ayıramam. Zaman gösterir iyi ve yeteneğini bilgi ile bezeyeni.
Benim her gün havam değişirken listem aynı duramaz. Ben hâlâ kendi manuel sistemimle oynamaktan ve öyle müzik dinlemekten hoşlanıyorum.
Yıllara meydan okuyor derler ya işte buna çok gülerim. Bu kimin haddine. Yaş alacağız, ne mutlu tadana. Ancak zamanı doğru, verimli, bilinçli ve sağlıklı kullanmayı öğrenebilirsek her yaştan zevk alabiliriz. Açıldıkça katmanları derinleşecek bir olgu.
Evet, hâlâ dünyada da bizde de iki cins arasın da çalışma ortamından ebeveyn paylaşımı dahil adil çözümler mevcut değil. Ama kadınlar hem duygusal zekaları hem de zengin becerileriyle kırsaldan ofislere kadar mucizeler yaratıyor. Benimki ise başlangıcımın erkenliği öngörülemediğinden önce hayatta kalma, sonra gururumu koruma adına bir savaştı. Şükür galip geldim.
Kıskanılmak, başarılı ve mutlu bir fotoğraf veriyorsanız, kaçınılmaz. Bu tatsız olguyu uzak tutmak ve yara almamak, kalp kırıklığı yaşamamak için daima görmezden geldim. Zaten benim hayatla başa çıkma formülüm bu. Görmek istemediğimi görmem. Öbür türlü düşmanlık, kırgınlık ve içine kapanmak gerekiyor. Anlamamayı azıcık şuursuz neşeye vurmayı tercih ettim. Aşık Veysel çok kahkaha atan birini görünce ‘Acaba ne derdi var’ dermiş ya...
Moda bence insanın genel kültürü ile doğru orantılıdır. Yerine göre giyinmek derler ya... Fiziki yapı, yaşam biçimi ve hayat görüşü tarzınızı etkiler. Dikiş sanatı evrilerek bu çağda geleceğe dönük oluşumlar arayışında. Çünkü görüntü ve sürdürülebilir tüketim ve geri kazanım önem kazandı. Bir de modanın sanayileşme ve ihtiyaç dışı arzu edilir şeylere özendirip satış yapma tarafı var. Aklı başında insan, marka bir giysinin kendini daha değerli kılmayacağını bilir. Klasik, zamansız ve kaliteli kumaş durup durup yeniden çıkarılabilir. Çılgınlık halinde doyumsuz alışveriş yapmak bence mutsuzluk göstergesi olduğu gibi gösteriş cehaletine girer.
Bana gelince yarı genç kız, yarı çocuk yaşta müziğimi içgüdülerimle bulduğum gibi stilimi de öyle buldum. Elbette vahiy inmedi. Annem stilist ve dikişi, kumaşı, abiyeyi bilen ve bu işi meslek olarak yapmış olmasa, tarzımı belirlemek de bu kadar çabuk olmazdı. Yoktan var etmek, olanı dönüştürebilmek, bireysel yaratıcılık boyutları ile ilgili. Bir gecede en az iki yerde sahne yaparken, birinciden inip öbürüne gidene kadar saç kalmıyordu. Ben de topuzumu buldum. Üstelik orkestra ve teknik konulara para yetiştirirken saçımı kendim yaparak tasarruf da ettim. Ama bir boşluk vardı. Onu da görkemli küpelerle doldurdum. Sade ama çarpıcı elbiselerimi daima aksesuarla büyüttüm. Çok dekolte giydim. Erotizm, romantizm içerir. Benim dekoltem hep öyle oldu. O yüzden Nükhet Duru dekoltesi, topuzu ve dar uzun elbiseleri diye bir şey var. Seksapel doğru kullanılmazsa bayağı ve teşhir gibi görünür. İnsanın kendi modası olmalı ve değişimleri kendine uyduğu kadar almalı diye düşünürüm hep. Renklerini seçmeli, ten rengini bilmeli, boyu ve kilosu, gerçekçi ölçüleri doğru değerlendirip aynayla arkadaş olmalı. Her beden doğru seçilen bir elbise ve ayakkabıyla şık bir etki yaratabilir. Kimse konfeksiyon üretim dayatmasına uymak ve beden tutturmak zorunda kalmamalı. Kilo kontrolü, sağlıklı olmak ve güzel yaş almak, eklemleri, kemik yapısını, omurgayı hoş tutmak adına olmalı.
Sabah, öğleden sonra, akşam iş sonrası küçük bir değişiklikle bir yemeğe gidebilir hale gelebilecek kombinler yapılabilir. Düz giydiğin gömleğin yakasını aç, bir kolye tak, bir eşarpla havalandır, hafif make up, saçı topla ya da aç; işte söylediğim olur. Daima acil durum ve fazla buruşmayan yedek kılık taşınabilir. Bunlar küçük mutluluklardır ve hormonları uyarır. Dopamin, endorfin, hazır kuvvet gibidirler. Az cümle konuşmaktan yürümeye, el ve baş hareketlerine bir kontrol gelirse (beden dili) iki cümle sonra çok sade bir kılıkla bile bulunduğunuz yerdeki yıldız olmanız mümkün. Moda bir sanattır. Kişinin kendini uyarlaması ise bilgi, görgü ve vizyondur bence.
Tabii, çalışmaya, üretmeye devam edeceğim. Yeni şarkılar hazırlığındayım. Mabel Matiz ile yakında bir single piyasaya süreceğiz. Etkin, orient bir tarzı var. Çarpıcı bir şarkı olduğuna inanıyorum. Ayrıca Nilgün Belgün ve Saba Tümer ile bir kabare hazırlığı içerisindeyiz. BKM prodüktörlüğünde gerçekleşecek.
Kendi kişiliklerimizle parodiler yapacağız. Saba Tümer beklenmeyen sorularla yolu açacak, tabi orkestra olacak, şarkılar da söyleyeceğiz. Enerjisi tutan üç kadınla inanıyorum ki çok keyifli ve bol kahkahalı bir iş olacak.