Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
PIA markasının kurucusu Pelin Ilıkan Aylan ile markanın çıkış noktasından moda dünyasında olup bitenlere kadar kapsamlı bir söyleşi gerçekleştirdik.
Moda perakende sektöründe yaklaşık 25 yıllık bir geçmişim var. Uzun yıllar boyunca global markalarla çalıştım; bu süreçte ürün yönetimi ve satın alma direktörlüğü gibi pozisyonlarda bulundum. Kurumsal kariyerime devam ederken, bir yandan da içimdeki kreatif yönü daha fazla ortaya çıkarmak istedim. Bu motivasyonla İstanbul Moda Akademisi’nde iki senelik moda tasarımı eğitimine başladım. Eğitim süreci boyunca hem çalışıyor hem de hayalini kurduğum markayı adım adım inşa ediyordum.
Bu eğitimi birincilikle tamamladım ve mezuniyetim kapsamında İstanbul Fashion Week’te defile yapma fırsatı buldum. Aslında PIA’nın ilk adımları da o podyumda atıldı diyebilirim. O gün, bu işi tutkuyla yapabileceğime emin oldum ve 2017 yılında PIA’yı kurdum.
Sade yaşamayı seviyorum ama hayatın akışını, ritmini ve sürprizlerini de çok önemsiyorum. Bazen içe dönük, bazen dışa dönük bir ruh halim var; kendi kabuğumda da huzurluyum, dostlarımla kalabalık bir sofrada da. Doğa, sanat ve görsel olarak ilgimi çeken herşey beni besliyor. Duyduğum, gördüğüm, okuduğum her şeyin içimde bir karşılığı var.
PIA ile yaşıt, sekiz yaşında bir kızım var. O da bana her gün ilham veriyor.
Fotoğraf: Pelin Ilıkan Aylan
PIA’nın doğuşu, hem içimdeki kreatif tarafı keşfetme isteğimden hem de yıllar içinde biriken tecrübelerimi kendi dilimle ortaya koyma arzumdan doğdu. İstanbul Moda Akademisi’nde başladığım moda tasarımı eğitimi ve akademideki öğretmenlerimin, iyi bir tasarımcı ve marka yöneticisi olma yolundaki cesaretlendirmeleri, hem orada kazandığım teknik bilgi hem de perakende sektöründe edindiğim tecrübeyi birleştirmemi sağladı. Kızımın doğumuyla aynı döneme denk gelen bu süreç, PIA’yı kurma kararımı da beraberinde getirdi. Ailemin desteğiyle hayata geçirdiğim bu marka, benim için hem geçmişte edindiğim bilgi ve tecrübelerin bir sonucu hem de kendi yaratıcı yolculuğumun başlangıcı oldu.
PIA ismi, kendi adımın baş harflerinden oluşuyor: Pelin Ilıkan Aylan. Ancak bu ismi seçmemin tek nedeni bu değil; “Pia” ismini her zaman çok sevdim. Kısa, akılda kalıcı ve zarif bir tınısı var. Ayrıca, Latin kökenli bir isim olarak “erdemli” veya “saygılı” anlamlarına geliyor. Astrolojik olarak ise ‘’koruyucu’’ ve ‘’yardımsever’’ özellikleri temsil ediyor. Bu anlamlar, markamın duruşu ve değerleriyle de örtüşüyor. Hem kişisel hem de ruhsal olarak bana çok yakın duran bir isim.
Koleksiyonlarımı oluştururken çoğu zaman bir hikayeden yola çıkıyorum. Bu hikaye; bazen bir film, bazen bir sanat eseri, bazen de seyahatlerde karşılaştığım bir detay olabiliyor. Okuduklarım, izlediklerim, duyduklarım içimde bir iz bırakıyorsa, sezonun ilhamına dönüşüyor. PIA’da her koleksiyon, o dönemin ruhunu, kendi filtremden geçirerek anlattığım kişisel bir hikayeye dönüşüyor. Yaratıcı sürecin başlangıcında genellikle renk paleti geliyor çünkü PIA renklerle konuşan, renklerle hissettiren bir marka. Ardından desenler, kumaşlar ve silüetler bu hikayenin etrafında şekilleniyor. Hafif kumaşlar, özgür kesimler ve zamansızlık hissi bizim için çok önemli.
PIA topluluğu; yaratıcılığını dışa vuran, bunu yaparken değişken trendlere değil kendi iç sesine kulak veren kadınlardan oluşuyor. Bu kadın etkilemek için değil, kendini ifade etmek için giyinir. Hem maskülen hem feminen olabilir. Gücünü kırılganlıkla bir arada taşır. Canı nasıl isterse öyle var olur. Biz de koleksiyonlarımızı, bu çok yönlü ve kendi olma cesaretini taşıyan kadınlar için tasarlıyoruz.
PIA tasarımlarında güney kıyılarının sade ama derinlikli ruhunu yansıtmaya özen gösteriyoruz. Hafif kumaşlar, rahat kesimler ve doğal renklerle, gerçek hayatın samimiyetini ve karmaşıklığını bir arada taşıyan kadınlara sesleniyoruz. Bizim için en öncelikli şey, PIA kadınının kendini içinde iyi ve özgür hissetmesi.
Her koleksiyon, duygularla ve sezgilerle şekilleniyor. Abartıdan uzak ama içten bir ifadeyle, ilhamını kendi iç sesinden alan kadınları kutluyoruz. Kendiyle bağlantıda kalan, zarif ama iddiasız bir duruşu olan bu kadın, tıpkı güney kıyılarındaki yaşam gibi yalın ama etkileyici bir hikaye taşıyor.
Geleneksel el işçiliği bizim için çok kıymetli çünkü PIA, lokal üretimi ve yerel zanaatları desteklemeyi kendine ilke edinmiş bir marka. El ile yapılan her dokunuşun ardında bir birikim, bir hikaye ve bir emek var. Bu emeğin yaşaması ve geleceğe taşınması gerektiğine inanıyoruz. El işçiliğini modern tasarım anlayışımızla birleştirirken, geçmişin izini bugünün dünyasına taşıyan yalın ama etkileyici detaylar yaratmaya çalışıyoruz.
Biz modayı hızlı tüketilen bir akım olarak değil, kişisel bir ifade biçimi olarak görüyoruz. Trendler gelip geçiyor, sosyal medya yön değiştiriyor ama bizim için gerçek stil; kişinin kendiyle uyumlu, özgün ve rahat hissettiği halidir. Bu yüzden modern estetiği, gelenekselle harmanlayarak, zamansız ve karakter sahibi parçalar üretmeyi önemsiyoruz. PIA’nın tarzı, modadan etkilenmeden kendi yolunu çizen kadınlara hitap ediyor.
Moda, benim için birinin kendini en doğal, en içten haliyle ifade edebilme biçimlerinden biri. Ne giydiğin; nasıl hissettiğini, neye inandığını, neye mesafe koyduğunu gösterebiliyor. Bu yüzden moda, sadece estetikle ilgili değil—aynı zamanda bir duruş, bir ses, bir ruh hali.
Biz PIA’da her zaman bireyselliği kutluyoruz. Çünkü gerçek stilin trendlerden değil, insanın iç dünyasından geldiğine inanıyoruz. Moda aracılığıyla kendini ifade eden kadın, hem özgür hem cesur hem de kendine sadık kalabilen bir figürdür. Ve biz, onun bu yolculuğuna eşlik edecek parçalar üretmeye çalışıyoruz.
Moda endüstrisi çok hızlı değişiyor ve bu hız, insanların kendi kişisel tarzlarından uzaklaşarak sadece popüler olana yönelmesine neden olabiliyor. Biz PIA’da geçici trendlere değil, kişinin kendini ifade edebildiği, içinde iyi hissettiği zamansız parçalara odaklanıyoruz. Moda, bizim için bir tüketim aracı değil, bir anlatım biçimi. Sürdürülebilirlik ve etik üretim değerleriyle, özgünlüğü önceliklendiren bir tasarım dili benimsiyoruz.
Bence bu değişimin arkasında sadece genç yeteneklere alan açma çabası değil, aynı zamanda köklü markaların bu yeteneklerin getireceği taze bakış açılarına duyduğu ihtiyaç da var. Moda dünyasında her sezon değişen sadece trendler değil dijitalleşmeyle birlikte tüketim alışkanlıkları, estetik anlayışı ve iletişim biçimleri de sürekli evriliyor. Genç jenerasyonlar bu değişimi çok daha hızlı yakalayabiliyor; sosyal medyada, gündelik yaşamda ya da teknolojide sezgisel bir hakimiyetleri var.
Bu yüzden genç tasarımcıları yaratıcı süreçlere dahil etmek, sadece bir satış stratejisi değil, markaya ölçülemeyecek kadar değerli bir vizyon kazandırmak anlamına geliyor. Onlara alan açmak, aslında markaların da kendini yeniden tanımlamasına fırsat tanıyor.