Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.


Emre Erdemoğlu için her koleksiyon bir hikayenin sayfası, her tasarım bir adım. Moda yolculuğu ise asla tamamlanmayan, sürekli evrilen bir serüven.
Tasarımcı Emre Erdemoğlu için moda, kariyer çizgisini belirleyen bir tanımdan öte, bir özgürlük alanı, varoluş biçimi. “Moda benim için sadece bir meslek değil; kendimi en özgür hissettiğim alan” cümlesi bakış açısını özetleyen en yalın ifade. Çocukluğunda çizimler ve kumaşlarla kurduğu hayal dünyasını, gün gelip podyumlara taşımayı başarmanın gururuyla, “Moda, hayali gerçeğe dönüştürme sanatı” diyor. “Her koleksiyonda hikayelerime hayat verdiğimde yeniden doğmuş gibi hissediyorum. En sevdiğim yan da tam olarak bu: Bir hayali mitolojiye dönüştürmek.”
Adı geçtiğinde akla önce erkek modası gelse de Emre Erdemoğlu son yıllarda kadın koleksiyonlarıyla dikkat çeken bir isim. Tasarımcı, bu yönelimi “doğal bir yolculuğun devamı” diye nitelendirerek erkek modasında edindiği deneyimin güçlü karakterler yaratmaya dayandığını, kadın koleksiyonlarında ise “daha farklı bir özgürlük, daha derin bir anlatı” keşfettiğini söylüyor. Maskülen çizgiler tasarım dilinin özünü oluşturuyor, bu dili kadın koleksiyonlarında da korumasına karşın daha şiirsel bir tavırla yeniden yorumluyor.
Moskova Moda Haftası’nda üçüncü kez yer alan tasarımcı, ikinci kadınkoleksiyonunu sunmanın kendisi için ayrı bir anlam taşıdığını vurguluyor: “West of Eden ile cennetin batısında yürüyen kadını sahneye çıkardım. Bu defa iz, sadece estetik değil; bir kadının özgürlüğünü, cesaretini ve hikayesini sahneye taşıyan bir imza oldu. Koleksiyonda Batı mitolojisini yeniden yazmayı amaçladım. Kovboy ruhunu feminen bir bağımsızlıkla buluşturdum. Özgürlüğü deride, cesareti püskülde, hayali adımlarında saklı. Deriler, püsküller, kovboy çizmesi formundan gelen detaylar bu koleksiyonda hayat buldu. Renk paletinde toprak tonları, siyah ve ekru kontrastları, arada patlayan gök maviler var.”
Gardıroplarda güçlü ama aynı zamanda günlük hayata uyarlanabilir parçalara yer verdiklerini, koleksiyonun kadınlara şehir yaşamında da kendi hür yolculuklarında da eşlik edecek bir esneklik sunduğunu belirtiyor Erdemoğlu. Tasarımlarında kullandığı her malzemenin özgün bir duygusu var: “Deriyle gücü, yünle köklülüğü, ipekle zarafeti, şifonla özgürlüğü anlatırım. Daha çok doğal dokulara yöneliyorum.” Bugüne kadar koleksiyonlarını Sıla, Kalben ve Sertab Erener gibi isimlerle buluşturan Erdemoğlu’nun hedefi, tasarımlarını giyen kadınların kendilerini güçlü, özgür ve cesur hissetmesi. Tasarımlarıyla özdeşleşen bir parçayı üzerinde gördüğünde “İşte bu” diyeceği hayalindeki kadın “kendi kurallarını yazan bir kadın”. Ona göre koleksiyon, ancak böyle bir karakterin üzerinde tamamlanıyor ve ruhunu buluyor.
Koleksiyonlarının doğduğu atölye ortamı da merak uyandırıyor; tasarımcının yaratıcı dünyası burada gözler önüne seriliyor. Erdemoğlu, dışarıdan bakıldığında kaotik görünen ancak aslında düzenli bir sisteme sahip çalışma alanını şöyle anlatıyor: “Kumaşlar, püsküller, renkli iplikler ve eskizler her yerde dağınık gibi durur, ama hepsi koleksiyonun bir parçası olarak birbirini tamamlar. Çalışma masamda her zaman ilham panoları, eski dergi kupürleri ve spontane notlar vardır; onları görünce insanlar çoğu zaman ‘burası gerçekten bir yaratıcının dünyası’ der. Belki de insanları en çok şaşırtacak şey, bu kaosun aslında bir koleksiyonun kalbi olmasıdır.” İlham kaynaklarının çoğu zaman beklenmedik yerlerden geldiğini söyleyen tasarımcı, kendine has bir ritüeli olduğundan da bahsediyor: “Tasarlamadan önce sessizce kahvemi alır, eskiz defterimi açar ve sadece gözlem yaparım. O anlarda zihnim koleksiyonun parçalarını kendi kendine birleştirmeye başlar.”
Geçmişini renkler, kumaşlar ve çizgilerle ören Erdemoğlu açısından her tasarım bir adım, her koleksiyon bir hikayenin sayfası; moda hiç bitmeyen bir serüven. Bugün hedefine yaklaştığını düşünse de yol hâlâ devam ediyor. Çünkü moda durmak değil sürekli yeniden doğmak... Gelecekten umudu modanın şıklıkla ilişkilendirilmenin ötesinde hikayeler ve değerler taşıyan bir alan açması. Türk moda tasarımcılarının global ölçekte daha görünür olması için de özgün hikayeler ve cesur kimlikler gerektiğini vurguluyor: “Uluslararası moda haftalarında yer almak, doğru iletişim ve dijital stratejilerle kendimizi anlatmak, işbirlikleri ve mentorluklarla global ağları doğru kullanmak çok önemli. Türk modasının gücü, kendi kültürünü modern bir dille ifade eden tasarımlarda gizli. Bunu dünyaya taşıdığımızda fark yaratabiliriz.”