Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Moda tasarımcısı Züleyha Kuru ile yeni 2025-26 Sonbahar/Kış koleksiyonunu, modanın değişen dinamiklerini ve sezonun trendlerini mercek altına aldık.
Benim için yaz, her zamanki gibi, bitmesini istemediğim kadar güzeldi. Markam açısından ise 2025 İlkbahar/Yaz sezonu, zarafetin ve modernliğin kusursuz dengesinin kutlandığı bir dönem oldu. New York ve Paris showroom’larında sergilenen koleksiyon, markanın sofistike çizgisini global moda sahnesinde bir kez daha vurguladı. Yaz sezonu boyunca, markanın global ilgi görmesi ve farklı coğrafyalarda kadınlarla buluşmasıyla, Züleyha Kuru’nun “zamansız güzellik” felsefesinin ne kadar evrensel olduğunun bir kez daha kanıtlandığına şahit oldum.
Fotoğraf: Züleyha Kuru
Moda artık sadece bir giyim biçimi değil; duyguların, kimliğin ve farkındalığın bir yansıması. Zamanla modanın dinamikleri de dönüşüyor; hızdan ziyade anlam arayışına yönelen, tüketimden çok deneyimi önemseyen bir döneme giriyoruz. Artık tasarım sadece estetik değil; bir ruh hâli, bir mesaj, bir duruş taşıyor. Bugünün kadını yalnızca giyinmek istemiyor, kendini ifade etmek istiyor. Bu da tasarımcıyı daha bilinçli, daha dürüst, daha duyusal bir yaratım sürecine davet ediyor. Formlar, kumaşlar, renkler ve hikayeler artık zamansızlığın hizmetinde. Çünkü gerçek lüks, artık gösterişte değil sadelikte, karakterde ve anlamda saklı.
Beni hayal kırıklığına uğratan bir defileden bahsetmek isterim, mesela heyecanla beklediğim Jean Paul Gaultier’nin son defilesiyle, bu markanın köklerinden giderek uzaklaştığını düşünüyorum. Provokatif, teatral ve kural tanımaz duruşu ile modayı defalarca yeniden tanımlayan bir markadan beklenen özgünlük, yerini yüzeysel bir modernliğe bırakmış gibiydi. Gaultier’nin DNA’sı cesur siluetlerinde, keskin mizahında ve moda tarihine yön veren isyankar enerjisinde saklıydı. Ancak bu defilede o “ruh” sanki perdenin arkasında kalmıştı. Oysa Gaultier her zaman çağın ötesindeydi.
Daha yapılandırılmış siluetler, dokuların derinliği ve doğal tonların dinginliği ön planda. Artık kadınlar, gösterişli olmak yerine güçlü ve kendinden emin bir duruşu tercih ediyor. Benim için bu, modanın özüne dönmesi demek: Sade ama etkileyici, sessiz ama kalıcı bir zarafet.
Bu koleksiyon, soğukla gelen zarafet duygusundan doğdu. Kışın sessizliğinde gizli bir güç vardır; ben o sessiz gücü kadının bedeninde ve duruşunda hissettirmek istedim. Deri, süet, kadife, yün ve ipek gibi dokularla sıcaklık ve soğukluk arasında bir denge kurdum. Bu koleksiyon benim için bir duygunun dışa vurumu; güçlü, modern ve zarif bir kadının içsel ifadesi. Keskin hatlarla tanımlanmış korse formu erkeksi çizgilerle buluşurken; yumuşak dokular, sıcak tonlar ve güçlü siluetler modern bir zarafeti yeniden tanımlıyor. Her parça, Züleyha Kuru kadınının hem içsel dengesini, hem güçlü yanını yansıtıyor.
Benim için şehirler, doğa ve kültürel miras birbirinden ayrı değil; bunlar, aynı hikayenin farklı dillerde anlatımı. Her koleksiyonda bu üç unsuru bir araya getirerek kadının hem çok yönlülüğünü, hem de geçmişle bugünü nasıl zarafetle taşıdığını anlatıyorum. Şehirlerin enerjisi modernliğe, doğanın sembolleri duygulara, kültürel miras ise köklere dönüşüyor ve hepsi birlikte Züleyha Kuru’nun zamansız dünyasını oluşturuyor.
Bu sezon beni en çok etkileyen şey, kültürel mirasın modern dünyada hâlâ nasıl yaşadığını görmekti. Anadolu’nun geleeneksel el işçiliğiyle Batı’nın mimari disiplinini bir araya getirdim. Dikişlerdeki titizlik, formdaki sadelik ve dokulardaki derinlik, geçmişin inceliğini bugünün çizgileriyle buluşturuyor. Benim için bu koleksiyon, köklerle geleceğin zarif bir diyaloğu.
Bu koleksiyonda her detay, kadının içsel dengesini anlatıyor. Toprak tonları doğallığın ve köklerin simgesiyken; korse siluetleri gücün ve kendine güvenin ifadesi. Ekose dokular disiplini, kaplan desenleri ise içgüdüsel cesareti temsil ediyor. Tüm bu unsurlar bir araya geldiğinde, Züleyha Kuru kadınının zarafetle güç arasındaki o ince çizgide yürüyen hikayesi ortaya çıkıyor.
Markamın DNA’sı, zamansız zarafet, duygusal derinlik ve güçlü bir sadelik üzerine kurulu. Benim için estetik, 'gösterişten uzak ama etkisi kalıcı bir denge' demek. Her tasarım, kadının içsel gücünü zarafetle ifade edebilmesi için yaratılıyor. İncelik, ustalık ve duygu; Züleyha Kuru’nun özünü tanımlayan üç temel değer bunlar.
Züleyha Kuru markası olarak sürdürülebilirliği bir sorumluluk değil, doğal bir yaklaşım olarak benimsiyoruz. Tasarımlarımızda uzun ömürlü siluetler, yüksek kalite kumaşlar ve zamansız estetik ön planda. Bizim için sürdürülebilirlik, yalnızca üretim süreciyle sınırlı değil; aynı zamanda bilinçli tüketimi, etik değerleri ve kalıcılığı merkeze alan bir yaşam biçimi. Gerçek lüks, geçici trendlere değil, zamansız bir değere sahip olmaktır.
Zamansız, sade ve güçlü. Stilimi her zaman sadeliğin içindeki zarafet belirliyor. Gösterişten uzak ama etkisi kalıcı bir çizgi… Benim için stil; sessiz bir özgüven ve doğal bir duruş meselesi.
Benim için şıklık her zaman dengeyle ilgilidir. Bu sezonda, yumuşak dokularla yapılandırılmış siluetleri bir araya getirmek çok etkili. Örneğin, korse formundaki bir üstü, geniş paçalı pantolonla ya da zarif bir maxi etekle kombinlemek hem modern hem konforlu bir duruş yaratır. Toprak tonları, yün karışımlı kumaşlar ve sade takılarla tamamlandığında, sezonun ruhuna uygun, zamansız bir zarafet ortaya çıkar.
Zamansız bir sonbahar gardırobu; iyi kesimli bir ceket, güçlü bir dış giyim parçası olmadan eksik kalır. Bir deri eldiven, bir yün-kaşmir pelerin yine olmazsa olmazlardandır. Nötr tonlardaki, dokusuyla öne çıkan parçalar her zaman şıklığın temelidir. Benim için en önemli unsur, her sezon yeniden yorumlanabilecek ama asla modası geçmeyecek sade bir zarafet hissidir.