Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Alessandro Michele'nin Valentino'ya transferi, Dries Van Noten'in vedası ve ondan fazla markanın yeni sezona yeni kreatif direktörler ile giriş yapması moda dünyasında kültürel bir değişimin mi habercisi?
Moda hakkındaki en önemli gerçeklerden biri, modanın sürekli olarak ileriye doğru gittiğidir. İçinde bulunduğunuz zaman aslında gerçek şimdiki zaman değildir, daha ziyade bugünün altı ay sonra nasıl görünebileceğine dair bir fikirdir. Sürekli yenilik döngüsünü sabitleyen şey, aralarında Avrupa'nın miras markalarının kreatif direktörlerinin de bulunduğu ana karakterlerin genellikle uzun süreler boyunca yerlerinde kalmalarıdır. Ancak 2023'ten bu yana sektörde büyük bir değişim yaşanıyor; Valentino'da Alessandro Michele, Alexander McQueen'de Seán McGirr, Chloé'de Chemena Kamali, Gucci'de Sabato de Sarno, Louis Vuitton erkekte Pharrell Williams, Tom Ford'da Peter Hawkings ve Moschino'da Adrian Appiolaza başta olmak üzere ondan fazla marka yeni kreatif direktörlerle yollarına devam ediyor. Aradan bir yıl geçmesine rağmen Lanvin'de Bruno Sialelli’nin, Givenchy'de ise Matthew M. Williams'ın halefi henüz açıklanmadı. Belki de yılın şu ana kadarki en şaşırtıcı haberi, Dries Van Noten'in 1986 yılında kurduğu markadan ayrılacağını ve yerine geçecek kişinin bu yıl içinde belirleneceğini açıklaması oldu. 40 yıla yakın bir süredir giyim konusunda gizliden gizliye romantik düşüncelere sahip, gururlu ve bağımsız kadınların gardıroplarının oluşturulmasına yardımcı olan bu adama sektörden içten övgüler yağdı. Duvardaki yazıya bakılırsa modada bir değişim sürecine giriyoruz.
Dries Van Noten
Büyük markalardaki kreatif direktörlük pozisyonları bazen bir yerdeki unvanın başka bir yerdeki unvanla değiştirildiği bir sandalye kapmaca oyunundan başka bir şey değilmiş gibi görünebilir. Hiç şüphesiz yeni görevi açıklanmadan önce spekülasyonlarla dolu iki yıllık bir aranın tadını çıkaran Michele için de durum böyleydi. Ancak bu son atama turunda seçilen kreatif direktörlerin birçoğu perde arkasında çalışan gizli isimlerden oluşuyor. (Daha önce Gucci’nin kreatif direktörlüğünü gerçekleştiren Michele tabi ki bir istisna.)
Geçtiğimiz yüzyıla baktığımızda, bu moda değişimlerini, bir tasarımcının ya da bir grup tasarımcının görüşlerinin toplumun ve içinde bulunduğu dönemin genel kaygılarıyla mükemmel bir şekilde örtüştüğü özel anlar olarak tanımlayabiliriz. 1960'larda gençlerin statükoya isyan ederken Mary Quant'ın mini etekleriyle seksi pantolonlarını giymeleri ya da 1980'lerde kadınların iş dünyasına giriş yaparken Claude Montana'nın güçlü takım elbiselerini tercih etmeleri bunun en güzel örneklerinden.
Gucci 2015-16 Sonbahar/Kış Erkek Koleksiyonu
Moda sektörü böyle büyük bir değişimi en son on yıl önce, Michele'nin 2015-16 Sonbahar/Kış sezonu için ilk Gucci koleksiyonunu sergilediği ve ertesi yıl Demna'nın Balenciaga'daki ilk çıkışını yaptığı günlerdi. Her iki tasarımcı da o dönem görece tanınmayan kişilerdi. Michele, Gucci'nin kreatif direktörü Frida Giannini'nin planlanandan önce görevinden ayrılmasının ardından kendisinden beş gün içinde bir erkek giyim koleksiyonu hazırlaması istendiğinde, aksesuar departmanı yöneticisi olarak İtalyan markasındaki 13 yılını deviriyordu. Uzun saçlı, androjen görünümlü erkekler tarafından sergilenen ipek papyonlu bluzlar ve kürk astarlı terliklerden oluşan koleksiyon, 2010'ların stilinin belirleyici özelliklerinden biri haline gelen cinsiyetsiz moda akımını başlattı. O zamanlar tam adı Demna Gvasalia olan Demna, günlük giysileri ve dramatik siluetleri kavramsal olarak yeniden düşünen ve sektör genelinde bir deprem etkisi yaratan Vetements'tan sorumlu tasarımcı kolektifinin lideriydi. Kering, tasarımcının anarşik bakış açısını meşrulaştırıp güçlendirdiğinde Vetements sadece üç koleksiyon lanse etmiş çok yeni bir markaydı. Demna sayesinde pantaboots gibi yeni terimler öğrenip, moda sektöründe hazır giyim ve aksesuarlarda ironik logo döneminin başlamasına sahip olmuştuk. Ayrıca yine o bizlere bir ceketin asla çok büyük ya da omuzlarının çok geniş olamayacağı fikrini lügatımıza katmıştı.
Balenciaga 2016-17 Sonbahar/Kış
Geriye dönüp baktığımızda, bu anı, yabancılar tarafından ortaya atılan yeni fikirlerin insanların giyinme şeklini tamamen değiştirdiği, kıyafetlerinin yalnızca kitlesel perakende mağazalarına girmekle kalmayıp aynı zamanda dönemin kimlik politikalarına da dahil olduğu bir “auteur çağı”nın başlangıcı olarak tanımlayabiliriz. En önemlisi, toplumun beklentilerini kırmanın bir yolu olarak cinsiyet ve sınıf göstergelerini yok ederek kıyafetlerin hayatımızdaki konumunu tartışmaya açtılar.
Celine 2010 İlkbahar/Yaz
Ancak bu değişim her zaman tanınmayan bir tasarımcının yaratıcı bir güç konumuna yükselmesine bağlı değildir. Phoebe Philo'nun 2010 yılındaki Céline koleksiyonunu hatırlayın. Yalın ve çağdaş minimalizmiyle bu koleksiyon, 2000'lerin başında Chloé'nin kreatif direktörüyken yarattığı bohem esintili feminenliğe vedasını temsil ediyordu. Kamali'nin geçtiğimiz ay Fransa moda evinde lanse ettiği ilk koleksiyonla geri dönen bu kadınsılık, kendi ergenlik dönemlerini hatırlan özlemle anan genç Y kuşağı ve eski Z kuşağı tarafından sevinçle karşılandı. Michele'nin Valentino'daki yeni vizyonunun da Gucci’deki tasarım anlayışı üzerine mi inşa edileceği yoksa Valentino dünyasından ilhamla mı hazırlanacağı şu anda herkesin merak konusu. Philo'nun kendisi de bu güncel değişimin ana karakterlerinden biri. Kendisi yeni kurduğu markasıyla sektörün bitmek tükenmek bilmeyen daha çok, daha çok, daha çok arzusundan gerçek zamanlı olarak kurtulmamıza yardımcı oluyor.
Sektörü destekleyen ticari altyapının düşündüğümüz kadar sağlam olmadığının farkına varılması ve sürdürülebilirlik gibi önemli kavramların ele alınmasına yönelik artan aciliyetle birlikte, kreatif direktörler arasında yaşanan bu değimler geleceğe daha umutlu bakmamızı sağlıyor. Sonuçta, son on yılda cinsiyetsizliğe dair tartışmalara dikkat çeken sadece moda sektörü değildi. Tabi ki geniş toplumun dikkatini çekmesine ön ayak olmuştu. Tasarımcılar artık sadece nasıl giyindiğimizi (işin eğlenceli kısmı) değil, sürdürülebilirlik konusunda yaptıkları girişimlerle nasıl daha iyi ve daha dürüst hayatlar yaşayabileceğimizi de yeniden tanımlayabilecek bir konuma sahipler. Bu sadece organik veya geri dönüştürülmüş malzemelerle üretmek veya karbon ayak izleri konusunda dikkatli olmakla ilgili değil; aynı zamanda her adımda sürece dahil olan insanların istismar edilmediğinden ve adil ücretler ödendiğinden emin olmakla da ilgili (ciddi kısım). Bu yeni moda çağının bizi nereye götüreceğini zaman gösterecek, ancak şimdilik vibe-shift dalgasına binelim.