Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Dijital platformların yolunu araştırmayı, irdelemeyi ve objektifliği elzem tutan eski nesil gazetecilik anlayışıyla buluşturan Fashion Roadman kanalının kurucusu Odunayo Ojo’yla günümüzde moda gazeteciliğinin evrildiği noktayı konuşuyoruz.
Odunayo Ojo’yu Fashion Roadman (eski adıyla The Fashion Archive) adlı YouTube kanalı ve Instagram hesabından tanıyoruz. Mensup olduğu jenerasyonun dijital alışkanlıklarını araştırmayı, okumayı ve işlediği konuları en küçük ayrıntısına kadar irdelemeyi şart koşan gazetecilik anlayışıyla buluşturuyor. Öyle ki, ele aldığı içerikleri hazırlarken bitirme tezine çalışırcasına titizleniyor. Önce konuya dâhil olan kişilerle direkt iletişime geçmeye çalışıyor, birincil kaynaktan bilgi ediniyor, ardından konu üzerine yazılmış kitapları yalayıp yutuyor. Sonrasında sıra online kaynaklara geliyor. Bu üç aşamalı araştırma sürecinden elde ettiklerini üstün bir editörlükle derleyip anlatıyor, kaydediyor. Hassas davranmasının sebebi, doğru bilgiyi iletme hususundaki mükemmeliyetçiliği. Dijitalde çok fazla yanlış bilginin ortalıkta dolaştığını, röportajların bile gerçeklikten uzak durabileceğini söylüyor. İşte bu objektiflik ve video içeriklerinin altındaki derin araştırma onu günümüz dijital moda gazeteciliği alanındaki en güvenilir kaynaklardan biri hâline getiriyor.
Açıkçası işiyle ilgili bu kadar azimli birine rastlayınca çocukluk yıllarından bu yana moda endüstrisinde bir kariyer kovaladığını düşündüm ancak Odunayo Ojo ya da insanların hitap ettiği şekliyle Ayo’nun bir kimya mühendisliği serüveni var. Aslen Nijeryalı ama ortaokul yılları dışında Londra’da yaşamış: “Bir Nijeryalı olarak modaya karşı ilgim hep vardı. Nijerya’da ‘Sunday’s Best’ dediğimiz bir olayımız vardır; insanlar Pazar günleri kiliseye giderken en güzel giysilerini giyerler. İngiltere’dekilerle kıyaslayınca Nijeryalılar çok daha fazla özen gösterirler kıyafetlerine, terziye diktirirler ya da elindekileri tam üzerlerine oturacak şekilde modifiye ettirirler. Bu açıdan bakacak olursak benim de modanın stil kulvarına dair alakam kendimi bildim bileli mevcuttu ama 2017’de Deploy London isimli bir kadın giyim markasında ilk stajımı yapıncaya kadar bu alanda bir kariyer inşa etmeyi düşünmemiştim.” Nijerya’daki ekonomik yetersizliğin İngiltere’de yaşayanların tahayyül edemeyeceği boyutta olduğunu söylüyor Ojo. Bu fakirlik toplumun, gençleri kazanabileceği maksimum parayı kazanması için mühendislik, hukuk, doktorluk okumaya dair baskılamasına neden oluyor. Ojo, ailesinden bu baskıya maruz kalmasa da toplum tarafından etkilendiğini ve kimya mühendisliği okuduğunu ancak sonra teknolojinin gelişmesi ve yeni meslek dallarının ortaya çıkmasıyla farklı alanlarda çalışarak da para kazanabileceğini anladığını söylüyor. Moda gazeteciliği ise epey dar bir alan. Buna nasıl meylettiğini sorduğumda; “Sürekli moda kitapları okuduğum bir dönem bu konuları konuştuğumda insanların moda endüstrisinde çalışıyor olsalar bile neyden bahsettiğimi anlamadıklarını, bu nedenle sektörün bu alanında büyük bir açık olduğunu fark ettim. O an moda gazeteciliğinde ilerlemeye karar verdim” diyor ve Central Saint Martins’deki eğitim macerasına da böyle başlıyor.
Moda gazeteciliği her ne kadar derin araştırma odaklı olsa da işini icra ettiği dijital mecraları, yeni moda otoriteleri olarak görülen influencer’larla paylaşıyor. Influencer’lığın modanın geleceğini ne denli şekillendireceğini ve moda içeriklerinin ileride nasıl bir forma evrileceğini öngördüğünü sorduğumda şöyle yanıtlıyor Ojo: “Öncelikle bu tüketim kültüründen sorumlu tutulmalılar zira insanları sürekli satın almaya yönlendirdiler. Ancak bir yandan da TikTok gibi platformlar eşliğinde geleceğin şekillenmesinde büyük payları var.” Nitekim Ojo da geçtiğimiz Haziran itibariyle uzun YouTube içeriklerinin kısa versiyonlarını TikTok üzerinden paylaşmaya başladı: “İzleyiciler TikTok’a katılıp 30 saniyelik/bir dakikalık videolar koyduğum için çok mutlular, uzun içerikleri izleyecek konsantrasyonlarının kalmadığını söylüyorlar. Açıkçası bu çok üzücü, bu süre aralığında ne kadar şey öğrenebilirsiniz ki… Ama bu vesileyle anlıyoruz ki moda içeriklerinin geleceği kısa videolar olacak. TikTok’un en hızlı büyüyen sosyal medya platformu olması da bunun kanıtı. YouTube da TikTok’a rakip ‘Shorts’ formatını sunuyor ancak ben bu sistemin bir şekilde çökebileceğini düşünüyorum. Mesela şu an tüm ilgi kısa dijital içeriklerde yoğunlaştığı için sektörde eksikliği büyüyen bir alan var: basılı içerikler. Basılı indie dergiler ise, her şeyin dijital olmasını istemeyenler için bu açığı dolduruyor.” Ojo’nun kendisi de sayfalara dokunarak dergi okumayı seven romantiklerden. Öyle ki, YouTube kanalının eski adı olan The Fashion Archive artık senede bir bastırdığı, ansiklopediden hallice bir moda dergisi. Bu sene ilk sayısını çıkardığı dergi için; “Çok iyi gidiyor, üzerine çalışması da çok zevkli! İlk sayının bu kadar büyük başarı elde etmesi beni epey şaşırttı, hiç tahmin edemezdim” diyor ve ekliyor: “Bir sonraki sayı ise lokasyon odaklı olacak, İstanbul’u baz alacağım. Şimdiden yapısı ve içeriğin sunum formatı üzerinde yoğun bir şekilde çalışıyorum.”
YouTube kanalında Gucci x adidas işbirliğinden Londra’da yüksek moda alışveriş rehberine, Karl Lagerfeld’in hayatından Priya Ahluwalia incelemelerine, 360 derecelik bir perspektife yayılan ve farklı kulvarlardan modaevlerine eşit derecede değinen moda içerikleri bulabilirsiniz. Ancak Ojo’yu yakından takip ediyorsanız belli tasarımcılara ilgisinin hayranlık boyutunda olduğunu da muhtemelen fark etmişsinizdir. Cevabı bir de ondan duymak istediğimde tabii ki ilk olarak Ann Demeulemeester’ın adını veriyor. Şaşırmak mümkün değil zira Ojo’nun modadaki Antwerp ekolüne beslediği hisleri içeriklerinden de anlamak mümkün. Tüm zamanlardan diğer favorilerini ise şöyle sıralıyor: “Ann Demeulemeester’ın işlerine takıntılı bir biçimde hayranım ama Alexander McQueen, Martin Margiela, Yohji Yamamoto, Elsa Schiaparelli, Rei Kawakubo ve Sonia Rykiel’e de inanılmaz saygı duyuyorum. Bu isimlerin moda dünyasına büyük katkıda bulunduklarını düşünüyorum.” Yeni nesilden ise Thebe Magugu, Lagos Space Programme, Alexandra Șipa, Uma Wang, Kei Ninomiya ve Tokyo James’in işlerini yakından takip ettiğini belirtiyor: “Her birinin oldukça kendine has bakış açısı var, daha önce hiçbir yerde görmediğim tasarımlar sunuyorlar. Aslında birçok muhteşem tasarımcı var ama ürünlerine baktığınızda geçmiş yılların markalarından -mesela Madeleine Vionnet gibi- referanslar görebiliyorsunuz.” Ojo, namıdiğer Fashion Roadman, hem içerikte hem tasarımda özgünlüğün kıymetinin ziyadesiyle farkında; bunu yaptığı her işin ve içeriğin en ince detayına kadar öncelikli tutuyor. Sektöre adımını attığı günlerde henüz sosyal medya mecralarında bir otorite olarak konumlanmamışken peşinde koştuğu hayalin, tasarımcılarla video çekip belgesel tadında içerikler yapmak olduğunu ancak yazdığı hiçbir adresten cevap alamadığını söylüyor. Şimdi ise elinde bu hayali gerçekleştirecek gücü var, aynı özgünlüğü bu hedefinde de koruyarak bir medya şirketi kurmak istediğinden ve The Fashion Archive dergisinin yanı sıra moda filmleri, tasarımcı belgeselleri çekmeyi planladığından bahsediyor. Bu yayınların Netflix ve Amazon Prime gibi platformlarda yer alabileceğini düşünüyor. O bunlar üzerine çalışırken, biz de objektif, altı dolu, detaylı araştırmalara dayanan içeriklerini keyifle takip etmeye devam edeceğiz.