Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.


Moda tasarımcılarının günlük kıyafet tercihleri, yaratıcı süreçlerini güçlendiren sade ve işlevsel bir strateji olabilir.
Moda tasarımcılarının günlük yaşamlarında çoğunlukla sıradan ve güncel modayı yansıtmayan kıyafetlerle görünmesi, dışarıdan bakıldığında oldukça ironik bir durum gibi görünebilir. Sonuçta, bu insanlar modayı belirleyen kişiler; tüm dünyaya, hangi stilin popüler olacağını ve hangi giysilerin ön planda olacağını anlatan kişiler. Ancak, defilelerin sonunda genellikle sade, göz alıcı olmayan kıyafetlerle sahneye çıktıklarını görüyoruz. Peki, bu tutumun arkasında ne var? Tembellik mi, yoksa tarz eksikliği mi?
Aslında bu durum, tasarımcıların yaratıcılıklarını başka alanlarda sergileyebilmeleri için bilinçli bir tercih olabilir. Moda tasarımcıları, kendi giysilerini yaratırken, birer hikaye anlatıcısı gibi davranırlar. Onların tasarımlarındaki esas odak noktası başkalarına, yani tasarımlarını taşıyacak insanlara yönelik bir dünya yaratmaktır. Kendi kişisel gardıropları ise tasarımcıların yaratıcılıklarını tamamen işlerinde ortaya koyabilmelerini sağlayan nötr bir alan olarak işlev görür. Kendi kıyafetleri, bir tür üniforma gibi onların günlük yaşantılarında rahatlıkla kullanabilecekleri ve zihinsel enerjilerini boşa harcamayacakları bir seçenek sunar.
Bu sadeleştirilmiş yaklaşım, aslında onların işlerine tamamen odaklanmalarını sağlayan bir strateji olabilir. Örneğin, Karl Lagerfeld'in siyah takım elbiseleri ve koyu gözlükleri, onun kişisel tarzı hâline gelmişken, bu sade seçimler onun yarattığı etkileyici koleksiyonlarıyla tam bir tezat oluşturur. Alexander McQueen’in sıkça kot pantolon ve tişört giyme tercihiyse, tüm teatral ve duygusal enerjisini defilelerine aktarabilmesi için bir araçtır. Jonathan Anderson ve Sarah Burton sade, işlevsel kıyafetler tercih eder; bu da yarattıkları deneysel tasarımlarla zıtlık oluşturur. Sadeleştirilmiş bir kişisel gardırop, her gün binlerce estetik karar vermek zorunda kalan biri için zihinsel enerjiyi korumanın da bir yoludur.
Tasarımcıların günlük kıyafet seçimlerinin bir başka nedeni de 'mesleki rol' bilincidir. Moda tasarımcıları, kendi koleksiyonlarını yaratırken, genellikle hedef kitlelerinin ruhunu ve tarzını yansıtmaya odaklanırlar. Kendi tarzları, tasarımlarına odaklanırken ikincil bir öneme sahiptir. Üstelik bazen tasarımcılar, kendi koleksiyonlarını yaratırken, kendi kişisel tarzlarından farklı giysiler tasarlarlar. Bu da onların kendi koleksiyonlarını giyme konusunda rahat hissetmemelerine yol açabilir. Örneğin, bazı tasarımcılar, hedefledikleri kitleyle kendilerini özdeşleştiremezler ve bu nedenle kendi tasarımlarını giymektense, kişisel stillerine daha uygun kıyafetleri tercih ederler.
Tasarımcıların sade kıyafet seçimleri, iş ve kişisel yaşam arasında bir denge kurma çabasının da bir göstergesidir. Moda tasarımcıları, çoğu zaman başkalarının stilini değerlendirebilirken, kendi tarzlarını belirlemede duygusal engellerle karşılaşabilirler. Bu yüzden bazen stilistlerden ya da güvenilir arkadaşlardan öneriler almayı tercih ederler. Öte yandan başarılı tasarımcılar, işlerine çok odaklandıkları için hayatın diğer yönlerini ihmal etme eğilimindedirler. Kendi kişiliğini giydirmek, başkalarını giydirmekten tamamen farklıdır. Ayrıca, giyim yorgunluğu da önemli bir faktördür. Her gün ideal müşteri için kıyafet tasarladıktan sonra, tasarımcıların yapmak isteyeceği son şey eve gidip kıyafetleri denemektir. Kumaş, kıyafet ve modayla ilgili her şeye bir mola verme ihtiyacı doğar.
Tasarımcıların günlük yaşamlarında kötü giyinmeleri, aslında onların işlerinde daha yaratıcı ve verimli olabilmelerinin bir yoludur. Bu durum; işin gereklilikleri, yaratıcılıklarını sergileyebilecekleri nötr bir alan yaratma arzusu ve zamanın verimli kullanılması gibi birçok faktörden kaynaklanır. Moda dünyasında en başarılı tasarımcılar, belki de bu sadelik ve işlevsellik sayesinde, dış dünyaya sadece kendi stillerini değil, aynı zamanda başkalarının hayal dünyalarını da yansıtabiliyorlar.