Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Türkiye’nin önde gelen ailelerinden birinin yeni nesil yöneticilerinden Pelin Akın Özalp’in önceliği bilginin sarsılmaz gücü. Kariyer yolculuğunun ilk günlerinden bu yana bilginin eşsiz gücüne verdiği değer ve yeniliklere adapte olma hızı, başarılı kariyer yolculuğunun sırrı aslında.
Türkiye’nin önde gelen ailelerinden birinin yeni nesil yöneticilerinden Pelin Akın Özalp’in önceliği bilginin sarsılmaz gücü. Kariyer yolculuğunun ilk günlerinden bu yana bilginin eşsiz gücüne verdiği değer ve yeniliklere adapte olma hızı, başarılı kariyer yolculuğunun sırrı aslında.
Her daim yeniliklerin peşinden koşan ve ihtiyaçların hedefleri belirlediğine inanan bir iş insanı Pelin Akın Özalp. Değişen dünyaya adapte olmak için hiç bıkmadan öğrenmeye devam etmek ise olmazsa olmazı. Bu özellikleri kariyerindeki başarıların da anahtarı aslında.
2010’da İngiltere Surrey Üniversitesi İspanyolca İşletme Bölümü’nden mezun olduktan sonra iş hayatına ilk adımlarını Madrid Deutsche Bank Finans departmanının Strateji bölümünde atarak kariyer yolculuğun başlatıyor Pelin Akın Özalp. Türkiye’de TAV Havalimanları Holding bünyesinde gerçekleştirdiği 1.5 senelik deneyimini, Akfen Holding yönetim kurulu üyesi olarak şirkete geçişiyle sürdürüyor. Şimdilerde bu görevinin yanı sıra Akfen Yenilenebilir Enerji, Akfen GYO, İstanbul Deniz Otobüsleri ve Travelex yönetim kurulu üyesi olarak da çalışmalarına devam ediyor. Bir yanda da 2010’dan bu yana devam ettiği London School of Economics’de kurulan Çağdaş Türkiye Araştırmalar Kürsüsü’nün Danışma Kurulu Başkanlığı görevi var tabii… Yoğun çalışma temposunu başarıyla sürdürmesinin sırrı ise bilginin eşsiz gücüne verdiği değer ve yeniliklere adapte olma hızı.
Son birkaç yıldır hayatımızın merkezinde konumlanan pandemi, Özalp’in hayatında da değişikliklere vesile olmuş. Korona öncesinde yoğun gündemi ve çalışma temposunda savrulurken, kapanma sürecinin getirdiği sakinlik ve hamilelik serüveniyle çok daha kontrollü bir döneme girdiğini söylüyor. Bu dönemde çalışma düzeninde yaptığı değişiklileri; “Yorgunken zor bir konuyu çözmek ile sakin kafayla çalışmak arasında neredeyse bir buçuk saat fark var. Ben de çalışma düzenim için en verimli hâli bulma şansı yakaladım” diyerek anlatıyor.
Ses merkezli medyaların yükselişe geçtiği son birkaç yılda hayatlarımıza giren podcast’ler, Özalp’in pandemi sürecinde hayatına kattığı yenilikler arasında. “Sesli sohbet platformları, son dönemde kat ettiği mesafe ve yoğun dinleyici kitlesine ulaşmasıyla ilgimizi çekti. Salgın öncesinde konferanslardan, seminerlerden besleniyorduk. Bu dönemde öyle bir şansımız olmadığı ve genç kuşak olarak yeni platformlarda da yer almamız gerektiğini düşünürken İstanbul’74 tarafından teklif geldi” diyerek podcast serisine nasıl başladığını anlatıyor. Bu denemelerinin en büyük motivasyonun da gençler başta olmak üzere farklı kitlelere ulaşabilmek olduğunu da ekliyor.
Günceli yakalama konusu herkesin gündeminde, dolayısıyla onun adımlarını da merak ediyoruz. Öncelikle sırrının çalıştığı kişileri, çevreyi ve sektörü tanımak olduğunu söylüyor. Değişen dünyaya adapte olmak için hiç bıkmadan, üşenmeden öğrenmeye devam etmek de olmazsa olmazı: “Alanının en iyilerini tespit edip onlarla konuşmaya çalışıyorum. Konuyu anlamasam bile anlamaya çalışıp nasıl yer alabiliriz diye kafa yoruyorum. Şu sıralara teknolojik yatırımları takip ediyorum mesela… Şirketlerimiz geleneksel işlerde bulunuyor ancak teknolojiyi adapte etmezsek geç kalabiliriz. Bu nedenle yurtdışındaki örnekleri yakından takip ediyoruz.”
Çağı yakalamak söz konusu olunca elbette yeni nesillerle bağ kurmak da önemli bir konu hâline geliyor. Z kuşağının şirketlerde yer alması ve şirketlerin de politikalarını bu kuşağa göre şekillendirmelerinin umut verici olduğunu düşünen Özalp, bu kuşağı; “Biraz sabırsız ama çok duyarlılar. Felaket özgüvenliler ve farkındalıkları yüksek…” sözleriyle tanımlıyor. Başarılı bir gelecek ve sürdürülebilir bir büyüme için kuşaklar arasında bir denge kurulması gerektiğine inanan Özalp; “Bu kuşağı dinlemeli ve geleceğe bu şekilde yön vermeliyiz” diyor.
Kariyer yolculuğunu çizen gençlereyse “kendini iyi tanımak, dil konusunda yeterli donanıma sahip olmak, günceli yakalamaktan hiç vazgeçmemek” gibi teknik önerilerin yanı sıra şunları öneriyor: “Geri gelmeyen tek şey zaman, bu nedenle yönetimi önemli. Kendini zorlamak ama bunu risksiz ortamda, kendilerini denemek için yapmak da bir o kadar önemli. Uzun dönemli hedefler işe yarayamayabiliyor, kısa dönemli hedefler koymak daha iyi bir çözüm olabilir. Tabii iş dünyasında da çok önemli bir özellik olan empati duygusunu geliştirmeye çalışmak…”
Özalp her ne kadar; “Dijitalliğin beni tembelliğe ittiğini gördüm, dijitallikten çok da beslenen biri değilim” dese de teknolojik trendleri ilgiyle takip ediyor, cesur adımlar atmaktan geri durmuyor: “Mesela bir e-spor takımına yatırım yaptım; “Supermassive”. Teknoloji fonlarıyla görüşüp yeni teknolojilerin neler olduğunu anlamaya çalışıyorum. Oculus sanal gerçeklik gözlüğünü deneyip, neredeyse her cümlede kullandığımız metaverse’ün ne anlama gelmeye çalıştığını keşfediyorum.”
Mark Zuckerberg’in yeni “rüyası” metaverse ve bir başka popüler kavram NFT de konuştuklarımız arasında. Öyle ki metaverse üzerinden arsa almak anlamına gelen “metamenkul”, yeni trendlerden biri. Özalp’e göre bu kavramlar gelecekte pek çok alanda oyunun kurallarını değiştirecek kadar güçlü: “Beş sene önce ilk duyduğumda insanlar arasındaki iletişimi yok edeceği inancıyla karşı çıkacağım bu yenilikleri şimdi sıklıkla kullanabileceğimiz araçlar olarak görmeye başladım. Meta verinin henüz başlangıç aşamasında olmasına rağmen online etkileşim kurma biçimimizi, markaların reklam verme şekli gibi hayatın birçok yönünü kökten değiştirecek. Gerçek dünyada yapmak isteyip yapamadığımız her şeyi orada yapma fırsatı bulabileceğiz.
Özalp ayrıca metaverse’ün zengin-fakir eşitsizliğini kaldıracağını, kimileri için yeni bir umut olacağını ve doğaya verdiğimiz zararı biraz daha azaltacağına inanmak istediğini söylüyor. Akfen Holding’in bu konudaki stratejilerini ise şöyle anlatıyor: “Akfen, kurulduğu ilk günden beri kendisini bir yatırım platformu ve varlık evi olarak konumlayarak her zaman uzun dönemli ihtiyaçları yakalayacak şekilde yatırım yaptı. Şirket olarak dünyadaki yeniliklere hızla ayak uydurma yeteneğimizle birlikte gelişmeleri ve çeşitli girişimleri yakından izliyoruz.
Gelecek planları, hayaller, hedefler… Bazen tüm bunlara odaklanıp yaşadığımız ânı ve getirdiklerini kaçırabiliyoruz. Özalp de bu anları kaçırmamak için “bu âna” odaklanmayı, pandemi süreciyle birlikte gündemine almış. Şirket ve yönetici yönüyle geleceğe hazırlanmaya devam ettiğini belirtirken kişisel durumunu şöyle açıklıyor: İhtiyaçların hedefleri belirlediğini, hedeflerin ise her zaman ihtiyaçları oluşturmadığını daha yeni keşfettim. O yüzden sadece âna odaklanıyorum.”