Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Kadınlar büyük zaferleriyle spordaki yükselişlerini sürdürüyor. Türkiye’nin branşlarında ses getiren kadın sporcuları, Vogue Türkiye’ye bugün bulundukları noktaya nasıl büyük bir çabayla geldiklerini anlattı.
2016 Rio Olimpiyatları’nda 200 metre kelebekte Türkiye rekorunu kıran milli yüzücü Nida Eliz Üstündağ ardından Taipei 2017 Summer Universiade Oyunları’nda dünya üçüncüsü olarak ülkemizin bu yarışta kazandığı ilk ve tek madalyaya sahip. Adım adım büyüyen hayalleri ve bu hayalleri hedefe dönüştürme motivasyonuyla devam ediyor yoluna. Başarıya ulaşmak için düzenli, disiplinli bir hayata sahip olunması gerektiğini ve bunu ailesinden öğrendiğini anlatıyor: “Kolay yol yok. Bir şeyi istiyorsan tırnaklarınla kazıyarak, usulünce çalışarak almalısın. Hayatını ve zamanını buna göre planlamalısın. Her zaman yedek planların olmalı. Bu mantıkla büyüdüm. Çok çalışmak ve zekice çalışmak birbirinden farklıyken, sporun en üst seviyede yapıldığı yer olan Olimpiyat Oyunları için hem çok çalışmam hem de zekice çalışmam gerektiğini biliyordum. Ben de bunu yaptım.”
Moda Editörü: Tuğçe Bahçıvangil, Fotoğraf: Ali Yavuz Ata
Voleybolcu olan babası çocukluğunda Üstündağ’ı farklı branşlara yönlendiriyor. 7 yaşında dört tekniği öğrenme amacıyla yüzmeye başlamasından bu yana suda olduğunu söylüyor. Ardından yılmadan çalışan ve yerinde saymayan bir genç kadın olarak bugünlere ulaşıyor. Başarıyı gelişim, disiplin ve denge olarak tanımlıyor. Kariyerinde birçok gurur verici an var, bunlardan birinin Taipei 2017 Summer Universiade olduğunu söylüyor. “Önceki dönemlerde başarılı olamadıkları gerekçesiyle kadın sporcuları götürmemişlerdi ve biz yalnızca iki kadın sporcu olarak gidebilmiştik. Bir sonraki Universiade’e tekrar kadın sporcular gidebilsin diye inanılmaz derecede başarılı olmak istiyordum. Nitekim 200 metre kelebekte 3. olarak ülkemizin Universiade’te aldığı ilk ve tek madalyanın sahibi oldum.”
Bir kadın sporcu olarak karşılaştığı zorlukları da değerlendiriyor Üstündağ. Psikolog oluşunun etkisiyle alanında çalışmaları okudukça neleri normalleştirdiğinin altını çiziyor, en gurur verici anının aslında kişilerin değil, kadınların başarısız sayılması ile yaşadığı ve aştığı zorluklar olduğunu belirtiyor. “Erkek ve kadın fizyolojisi birbirinden farklı iken, halen antrenman bilimi biz kadınlara göre değil, yalnızca erkeklere göre planlanmış durumda ve maalesef bu konuda yeterli bilimsel çalışma halen yok. Nasibini hiç fark etmeden alan da biz kadın sporcular oluyoruz. Eşit işe, eşit özgeçmişe eşit ücret maalesef sporda da bir problem. Branşımın gereği olan çıplaklık erkekler için normal sayılırken, hegomenite nedeniyle biz kadınları zaman zaman objeleştiriyor. Erkeklerin ne kadar yemek yediği, kaç kilo olduğu çok da problem olmazken kadın sporcularınki sorun oluyor” diyor Üstündağ.
Milli yüzücü, bugün kadın sporcuların yükselişini gururla izlediğini dile getiriyor. Her başarılı kadının hikayesiyle kız çocuklarına örnek olduğunu ve başarılı kadınların kelebek etkisi gibi yayıldığını ifade ediyor. Artan sosyal sorumluluk projeleri, toplumsal cinsiyet eşitliğine yapılan vurgunun da bunu desteklediğini söylüyor.
Sporda bir kadın olarak büyük başarılara imza atmak onun için “Her şeye rağmen buradayım, varım” diye haykırmanın bir yolu. “Sporu, yüzme kültürünü küçük yaşlardaki sporculara anlatmanın, onlara ilham olmanın en havalı yolu galiba. Bazen özellikle kız çocukları ‘Ben de senin gibi olmak istiyorum Nida Abla’ diyor. Bunu duyduğumda çok mutlu oluyorum. Ne yapıyorsam doğru yapıyorum diyorum ve ‘Sen benden çok daha iyi ol’ diye cevaplıyorum. Biz yol açalım, onlar tüm sınırları zorlasınlar.”
Kendisi de bu yolda ilerlerken değerli isimleri örnek almış. Rol modellerinin Dana Volmer ve Sarah Sjöström olduğunu söylüyor. “Başarıları ve mental olarak dayanıklı oluşları en büyük etken olsa da Dana Volmer’in anne olduktan sonraki sportif kariyeri ile Sarah Sjöström’ün gerçek bir örnek sporcu oluşu beni çok etkiledi” diye konuşuyor.
Şampiyonluk aldığımızda ülkemizde ses getirse de sonrasında yüzme, sutopu, tenis gibi birçok branşın adı maalesef pek anılmıyor. Bu konuda medyada görünürlüğün artması gerektiğini düşünüyor başarılı yüzücü: “Önceden Türkiye yüzme şampiyonaları televizyonda yayımlanırdı ve herkes izlerdi. Haliyle daha cazip görünürdü. Artık televizyonlarda yer bulamıyoruz. Yalnızca kurumların değil sporcuların da bu yolda adım atması gerekiyor. Sosyal medyada tek bir içerik ile milyonlara ulaşmak mümkün. Sporlarımızı ve başarılarımızı kullanıcılara anlatmalıyız.”