Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Çevrecilerin et yemeye mesafeli olması üzerine düşündüren bir deneme.
Bana sorulmadığı sürece bunu pek dile getirmiyorum ama evet, ben hem bir çevreciyim hem de et yerim. Konu iklim krizine gelince vegan veya vejetaryen olmamak öyle bir tabu ki, bu konuyu konuşmaktan kaçınmak bazen en iyisi. Peki sürdürülebilirliğin önemi hakkında yazarak geçimimi sağlıyorsam bu beni ikiyüzlü birisi yapar mı? Belki. Ancak çoğu şeyde olduğu gibi bu konunun da detayları oldukça karmaşık.
Gerçekleri konuşarak başlayalım. Hayvancılık endüstrisi, yani et ve süt ürünleri üretimi, dünya genelinde sera gazı emisyonlarının yüzde 14,5 ila yüzde 20’sinden sorumlu ve buradaki salınımda en büyük paya sahip olan da sığır eti üretimi. Bu arada, toplam sera gazı emisyonlarının yaklaşık üçte birini oluşturan gıda kaynaklı emisyonlar, dünyadaki tüm insanların vegan olması halinde 2050 yılına kadar yüzde 70’e kadar azaltılabilir.
Ancak şu anda dünyanın yalnızca yüzde 1 ila yüzde 3’ünün vegan olduğunu akılda tutmakta fayda var. Yakın zamanda küresel ölçekte herkesin bitki bazlı üretime geçmesi yönünde dramatik bir değişim görmemiz pek olası değil; fakat araştırmalar, daha az et tüketmenin karbon emisyonlarımız üzerinde elle tutulur bir etki yaratabileceğinin mümkün olduğuna işaret ediyor.
Aslına bakarsanız, Dünya Kaynakları Enstitüsü’nün (WRI) 2023 tarihinde yayımladığı bir raporuna göre sığır eti, kuzu eti ve keçi eti tüketiminin 2030 yılına kadar haftada kabaca iki porsiyona; 2050 yılına kadar ise haftada 1,5 porsiyona düşürülmesinin (Birleşik Krallık dahil) tüketim oranı yüksek olan bölgelerde, küresel ısınmayı 1,5 santigrat derecede tutmak amacıyla gıda sistemlerimizden kaynaklanan karbon emisyonlarının azaltılması için yeterli.
İnsanların büyük çoğunluğuna et tüketimini azaltmak, kolektif olarak zararlı alışkanlıklar geliştirmeye başlamaktan daha gerçekçi geliyor. Ancak et tüketiminin azaltılması gerektiği gerçeği, iklim kriziyle kolektif mücadeleye dahil olma eğilimini azaltıyor.
Karbon ayak izimi azaltmak istediğim için 2018’de et tüketimini azaltmaya başladım. 2020 yılına geldiğimdeyse deniz ve süt ürünlerini tüketmeye devam ederken yalnızca özel günlerde et yemeye başladım. Ancak pandemi sırasında sağlık sorunları yaşamaya başladım ve bana daha sonra bağışıklık sisteminin bağırsaktaki sağlıklı dokuya saldırmasından kaynaklandığına inanılan inflamatuar bir bağırsak hastalığı olan ülseratif kolit teşhisi kondu.
Bu da demek oluyor ki yüksek lifli beslenmem mümkün değil. Ben de sağlığımı koruyabilmek adına genellikle kırmızı et tüketmekten kaçınıyorum ancak beyaz et yiyorum; aynı zamanda tükettiğim etlerin organik veya yenilenebilir bir şekilde beslenen hayvanlardan elde edildiğinden emin olmaya gayret ediyorum.
British Vogue’un Sürdürülebilirlik Editörü olduğum için et tükettiğimi fark eden insanlar haliyle şaşırıyorlar. Elbette ki kendimi yargılanmış hissediyorum; ama aynı zamanda vegan ya da vejetaryen olmamak için haklı sebepleri olan insanları utandırmanın kimseyi daha az et tüketmeye teşvik edeceğine inanmadığım gibi insanları daha kapsamlı bir kolektif mücadeleye dahil olmaya ikna edeceğini de düşünmüyorum.
Bireysel karbon ayak izimizi azaltmak adına izlediğimiz eylemler, maalesef konu beslenmeye gelince değişmesi gereken sistemi hatırlamaktan bizi alıkoyuyor: gıda israfının ele alınması, yenilenebilir tarım sistemine geçiş, besi hayvanlarından kaynaklanan metan gazı emisyonlarının azaltılması ve tarlalar ile meralara yer açabilmek adına ormanların kesilmesinin önüne geçmek gibi gerçekçi çözümlerden bahsediyorum.
Elbette ki insanların vegan ya da vejetaryen olmaktan vazgeçmelerini savunmuyorum zira bu eylemi gözetmek için de elimizde pek çok çevresel sebep var. Parmak basmak istediğim nokta, bu konuyu daha geniş bir perspektiften ele almaya gayret etmemiz gerektiği. İklim kriziyle mücadelede her birimizin edinebileceği birçok farklı yol mevcut (ki burada tek yön bir transatlantik uçuşun, iki yıl boyunca vegan olmanın getirdiği tasarrufla aynı miktarda CO2 salınımı yaptığını hatırlatmakta fayda var) ve şüphesiz ki herkesin yöntemi farklı görünecek. Bu noktada bizim parçası olabileceğimiz en etkili bireysel eylem, daha geniş çapta izlenebilecek değişimler için ısrarcı olmak.
Yani evet, hem çevreci olup hem de et yiyebilirsiniz. Ayrıca şu anda kesinlikle daha fazla çevreciye ihtiyacımız var ve vegan olmak bu mücadeleye dahil olmanın bir ön koşulu olarak görülmemeli.