Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Her gün bir yenisiyle karşılaştığınız sağlıklı yaşam önerilerinden bıkıp usandınız mı? Bu iyi olma çabasından yorulmuş, bir “wellness bitkinliği”ne kapılmış olabilirsiniz.
Fotoğraf: Helmut Newton
Bir kişi daha çıkıp bana farkındalıklı beslenme lafı ederse, kafasına mayalanmış lahana atabilirim. Tamam, biraz latife ediyor olabilirim ancak hislerimde kesinlikle doğruluk payı var. Mutfağımda fermente lahana, Vitamix blender parçaları, spiral sebze doğrayıcı, Rogue beslenme ürünleri gibi bir sürü malzeme yan yana dizili. Bunların hepsi, Vogue editörlerinin deyimiyle, wellness bitkinliği yaşayan bir kişinin semptomları. Wellness bitkinliği, her çıkan sağlıklı beslenme trendine kapılıp, evi lüzumsuz bir sürü ürünle donatarak maddi ve manevi tükenmenin bir diğer adı.
Fizik ve zihin sağlığının zindeliğine elbette karşı değilim. Hatta itiraf edeyim, her çıkan superfood’u (süper gıda) satın almaya koşa koşa gidenlerdendim. Yeni moda sağlık taramalarının da hepsini yaptırmışımdır. Son yılda hayatımdan şekeri, gluteni, tahılları ve süt ürünlerini de çıkardım. Bir süre sonra dörtte üçüne geri döndüm, orası ayrı. DNA dizilimimden tutun da rüyalarıma dek her şeyimi analiz ettirdim. Ve tükendim.
Fakat benim tükenmiş olmam pek de bir şeyi değiştirmiyor, nitekim sağlıklı yaşam sektörü 3.72 trilyon dolarlık devasa bir sektör; yılda yüzde 14 oranında büyüyor. Baş döndürücü bir hızla patlayan tüketimi tatmin edebilmek için firmalar sağlık alanında durmadan yeni akımlar üretiyorlar. Farkındalıklı beslenme, superfood’lar ya da besin takviyeleri gibi bu yöntemlerin kimi mantıklı; tabii keçi yogası gibi eksantrikliğin sınırlarını zorlayanları da mevcut.
Nightingale Hastanesi klinik psikologu Dr. Bijal Chheda-Varma, “Ne yememiz ya da hangi egzersizi yapmamız gerektiği konusunda durmadan yenilenen ve çelişen bilgiler nedeniyle sağlıklı yaşam fikri zihinlerimizde tutarlılığını yitiriyor,” diyor. Chheda-Varma, insanın bir konudaki kolektif düşüncelerinin zihniyet yapısını oluşturduğunu hatırlatıyor. Bu yapı da davranış şeklimizi ve tavrımızı belirliyor. “Bu çarpıtılmış zihniyetin olabilecek en az zararlı sonucu kafa karışıklığı, en kötüsü ise fiziksel ve zihinsel hastalıklar” diyerek ekliyor, “Sağlıklı beslenmeyle ilgili takıntılar ve aşırı egzersizle tanımlanan ortoreksiya nervosa hastalığı buna en iyi örnek.”
Son zamanlarda sağlıklı yaşam fikrinden tümden soğuyan insan sayısı oldukça fazla. Önceleri bu konuda pek hevesli olan bir arkadaşım bile, artık Instagram’da bu wellness hesaplarını takip etmediğini anlatıyor. Sebebi de artık toplumun sağlıklı yaşam tutkusunun ona gözlerini devirtecek bir sıkıcılığa ve jenerikliğe ulaşması. Kısacası, glütensiz ekmekler ya da kızarmış ekmek üzeri avokado üzerine kurulu o hayat tarzı artık arkadaşımın ilgisini pek çekmiyor. WhatsApp’ımda yaptığım küçük çaplı bir anket, arkadaşımın pek de yalnız olmadığını gösteriyor. Nitekim konuştuğum birçok kişi kalabalık yemeklerde sağlıklı yaşam mevzusunu konuşmaktan oldukça sıkılmış. Bu artık klişeleşmiş kültü kültürü reddetme eğilimi hızla yayılıyor. Bir diğer yandan fiziksel aktiviteleri ölçen giyilebilir teknolojik aletlerin satışlarında da düşüş var. Wellness teknoloji dünyasının lideri Fitbit, dördüncü çeyrekte 146 milyon dolarlık kayıpları olduğunu açıkladı. Bir zamanlar çok popüler olan UP fitness tracker üreticisi Jawbone ise büyük zarara uğrayarak pazardan çekildi. Evimdeki kullanılmayan fakat atmaya da kıyamadığım teknolojik aletlerle dolu sepete bakınca, bu düşüşe inanmak pek de zor değil. Bu teknolojik mezarlıkta Jawbone Up, iki Fitbit, bir duruş bozukluğu önleyici alet ve bir UV ışınölçer var. Hepsi de, en iyi ihtimalle, ancak bir iki hafta kullanılıp kenara atılmış.
Sosyal trendlerdeki bu değişimi gözlemleyebileceğiniz bir yer arıyorsanız, podyumlara bakmanızı öneririm. Sportif lüks trendinin neferi Alexander Wang bile, geçen sezona dek bu tutkusunu beyzbol şapkaları ya da eşofmanlarla defilelere taşıyordu. Fakat tasarımcının punkvari taşlar, püsküllü deriler ve zincirlerle süslenen sezon koleksiyonunun spor salonuna gidecek bir kadın için olmadığı aşikar.
Spor salonu demişken, Hula Hoop ya da yogalates gibi niş dersler öneren bu mekanların da popülerlikleri azalıyor. İstatistikler birçok kişinin artık daha klasik egzersizleri tercih ettiğine işaret ediyor: Örneğin, düzenli olarak yüzen İngilizlerin oranı 2014 yılında yüzde 17 iken 2016’da yüzde 31’e çıkmış. Aynı dönemde bisiklete binenlerin sayısı da ikiye katlanmış.
Sağlıklı yaşam felsefesinin püf noktası, üzerinde konuşulmayacak kadar doğal olması, içten gelmesiydi aslında. Instagram’da gösteriş yapmak, takipçi toplamak için değildi bu mevzu. Kendiliğinden yaşam biçimi haline gelmeliydi. Günlük rutinlerimize kolayca dahil olacaktı ve Barry’s Bootcamp derslerine altı hafta önceden rezervasyon yaptırıp, ders günü geldiğinde “ne giyeceğim” stresiyle bizi uğraştırmayacaktı mesela... Şimdilerde meyve sebze suyu detoksu ve pilates tutkunu kimseler, işe bisikletle gitmeye, öğle aralarında yüzmeye ve hatta evlerine eski usul egzersiz bisikletleri satın almaya başlıyor. Anlaşılan sağlıklı yaşamı kovalamaktan vazgeçip normal rutine dönmek gayet de sağlıklı sonuçlar doğuruyor.