Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Meme Kanseri Farkındalık Ayı için Koç Üniversitesi Hastanesi-Amerikan Hastanesi Meme Cerrahisi’nden Prof. Dr. Ece Dilege ve Koç Üniversitesi Hastanesi-Genel Cerrahi’den Prof. Dr. Orhan Ağcaoğlu'nun eşliğinde meme kanseri üzerine yeni gelişmeleri derledik ve kendilerine meme kanseri hakkında yanlış bilinenleri sorduk.
Meme kanseri, kadın sağlığında en sık görülen ama erken teşhisle en yüksek oranda tedavi edilebilen hastalıkların başında geliyor. Buna rağmen, toplumda hâlâ kabul gören pek çok yanlış bilgi ve yanı sıra korku, kadınların tarama süreçlerinden uzak durmasına neden olabiliyor. Doğru bilgi, erken tanı kadar hayati. Bu yüzden uzmanlar, her kadının kendi vücudunu tanımasını, doktor kontrollerini aksatmamasını ve kulaktan dolma bilgilere değil, bilimsel kaynaklara güvenmesini öneriyor.
1-31 Ekim, Meme Kanseri Farkındalık Ayı için Koç Üniversitesi Hastanesi-Amerikan Hastanesi Meme Cerrahisi’nden Prof. Dr. Ece Dilege ve Koç Üniversitesi Hastanesi Genel Cerrahi Bölümünden Prof. Dr. Orhan Ağcaoğlu'nun eşliğinde meme kanseri üzerine yeni gelişmeleri derledik ve kendilerine meme kanseri hakkında yanlış bilinenleri sorduk.
Prof. Dr. Ece Dilege, meme kanseri tedavisinde son yıllarda hem cerrahi hem de tıbbi yaklaşımların büyük bir dönüşüm geçirdiğini söylüyor. Tarama programları sayesinde artık hastalık daha erken evrede saptanabiliyor ve böylece memeyi koruyan, daha küçük ölçekli ameliyatlar tercih ediliyor. Onkoplastik cerrahiyle hem tümör alınıyor hem de estetik bütünlük korunuyor. Gereksiz lenf bezi alınmasından kaçınılması, lenfödem riskini azaltırken; dondurma yöntemi gibi ameliyatsız tedaviler de bazı hastalar için alternatif oluşturuyor. Radyoterapide süreler ciddi ölçüde kısalmış durumda; uygun hastalarda ışın tedavisi ameliyat sırasında, yalnızca yarım saatte tamamlanabiliyor. Tıbbi tedavi tarafında ise kemoterapi artık herkes için zorunlu değil — genetik ve moleküler testler sayesinde kişiye özel ilaçlar ve hedefe yönelik “akıllı” tedavilerle hem yaşam süresi hem de yaşam kalitesi artıyor.
Meme kanseri tedavisinde umut veren teknolojiler, hem erken tanıda hem de kişiye özel tedavide önemli ilerlemeler sağlıyor. Prof. Dr. Orhan Ağcaoğlu, üç boyutlu mamografi ve gelişmiş MR cihazlarıyla, özellikle yoğun meme dokusuna sahip kadınlarda kanseri daha erken tespit etmenin mümkün olduğunu belirtiyor. Yapay zeka destekli görüntüleme sistemleri, gözle fark edilemeyen küçük lezyonların saptanmasına yardımcı oluyor. Medikal onkolojide hedefe yönelik akıllı ilaçlar ve immünoterapi, tedaviyi kişiselleştirerek kanser hücrelerini seçici biçimde hedefliyor. Cerrahi alanda ise memeyi ve lenf bezlerini koruyan modern yaklaşımlar sayesinde kadınlar hem sağlıklarını hem de beden bütünlüklerini koruyabiliyor.
Fotoğraf: Unsplash
Meme kanseriyle mücadele sadece tıbbi bir süreç değil, aynı zamanda bir yaşam dengesi meselesi. Prof. Dr. Ece Dilege, düzenli egzersizin, dengeli beslenmenin ve kaliteli uykunun tedavi sürecinde en az ilaçlar kadar etkili olduğunu vurguluyor. Renkli ve taze besinlerden oluşan bir diyet, yeterli su tüketimi ve stres yönetimi bu dönemde öncelikli olmalı. Psikolojik destek almak, aynı deneyimi yaşamış kadınlarla iletişim kurmak ve sosyal hayata küçük adımlarla geri dönmek, iyileşmenin doğal bir parçası. Unutulmamalı ki, tedavi bittiğinde hayat kaldığı yerden değil, çoğu zaman daha güçlü olunan bir noktadan, yeniden başlıyor.
Meme kanseri nadiren sadece ağrı ile ortaya çıkabilir. En sık görülen belirti, memede ele gelen kitledir. Ele gelen her kitle elbette ki kanser değildir. Genç yaşlarda daha fazla iyi huylu kitleler olsa da, daha ileri yaşlarda yaklaşık 5 kitlenin 1’i kanser olmaktadır. Bunun ayırımını yapamayacağınız için, kitle fark ettiğinizde mutlaka doktora başvurmanız gerekir. Memede şekil bozukluğu, şişlik, sertlik, deri görünümünde değişiklik, egzama benzeri pullanma/kızarıklık veya deride kalınlaşma meme kanseri belirtisi olabilir.
Meme başı akıntısı da -sıklıkla hormonal nedenlerle görülse de- meme kanseri belirtisi olabilir. Meme başında ya da memenin bir bölümünde çökme, çekinti olduğunda da meme kanseri akla gelmelidir.
Meme kanseri erkeklerde de olur. Tüm meme kanserlerinin yüzde 1’i erkeklerde görülmektedir, bu yaklaşık 100.000 erkekten 1’i demektir. Ailesinde ya da kendisinde kalıtsal meme kanseri geni saptananlar daha yüksek risk altındadır. Erkeklerde görülen en sık şikayet, yine ele gelen kitledir. Ancak, kanseri akıllarına getirmedikleri için doktora geç başvururlar ve bu yüzden genellikle daha ileri evrelerde tanı koyulur. Erkek meme kanseri de genel prensipleri itibarıyla kadınlardaki gibi tedavi edilir. Bir erkek, memesinde ele gelen kitle ya da sertlik fark ettiğinde, meme muayenesine gitmelidir.
Bu, kadınlar arasında en yaygın yanlış inanışlardan biridir. Şu ana kadar sutyen kullanımının kansere yol açtığını gösteren bilimsel bir kanıt bulunmamaktadır. Aksine, özellikle göğüs yapısı büyük kadınlarda uygun sutyen kullanımı, meme dokusunu destekleyerek boyun ve sırt ağrılarını azaltmaya yardımcı olur.
Hayır, meme kanseri yalnızca ileri yaşlarda görülmez. 20’li ve 30’lu yaşlarda da meme kanseri vakalarıyla karşılaşılabilir. En sık 40-60 yaş arasında görülmekle birlikte, genç kadınların tamamen güvende olduğu da düşünülmemelidir. Özellikle genetik faktörler, obezite, sigara ve hormon gibi risk etkenleri varsa, daha genç yaşta da meme kanseri gelişebilir.
Ailede meme kanseri öyküsünün olmaması, kişinin asla bu hastalığa yakalanmayacağı anlamına gelmez. Meme kanseri tanısı alan kadınların yüzde 85’inde ailede herhangi bir kanser öyküsü bulunmamaktadır. Genetik faktörlerin yanı sıra yaşam tarzı ve çevresel etkenler de önemli rol oynar. Aşırı kilo veya obezite, meme kanseri riskini artıran başlıca faktörlerdendir. Egzersiz yapmayan kadınlarda risk daha yüksektir; düzenli fiziksel aktivitenin koruyucu etkisi bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Gebelik ve emzirmenin de meme kanseri riskini azalttığı bilinmektedir.
Mamografi, meme kanserini tespit etmede günümüzde altın standart kabul edilen bir tarama yöntemidir. Zararlı olduğu yönündeki endişeler yersizdir. İngiltere Sağlık Bakanlığı’nın verilerine göre, mamografi kaynaklı kanser görülme olasılığı 1/98.000’dir. Amerikan Kanser Birliği’ne göre ise bir bilgisayarlı tomografide alınan radyasyon miktarı, mamografiden alınanın yaklaşık 25 katıdır. Hatta uzun bir uçak yolculuğunda alınan kozmik radyasyon, mamografi çekimindeki radyasyona eşdeğerdir. Bu nedenle mamografinin erken teşhis doğurması ve tedaviyi yönlendirmesi olasılığı, radyasyon riskine kıyasla, çok daha fazladır.
Kendi kendinize meme muayenesi yapmak, meme sağlığınız için atabileceğiniz en önemli adımlardan biridir; ancak tek başına yeterli değildir. Ayda bir kez ayna karşısında ve elinizle memenizi kontrol etmek, olası değişimleri erken fark etmenize yardımcı olur. Ancak özellikle 40 yaşından sonra yalnızca elle muayeneye güvenmek doğru değildir. Buna karşın elle fark edilmeyen küçük tümörler veya kireçlenmeler, mamografi ya da ultrason gibi görüntüleme yöntemleriyle tespit edilebilir.