Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Uzun ömürlülük, işlevsellik ve estetik… Bu üç elementin birleşimiyle ortaya çıkan Mlouye imzalı çanta ve ayakkabıların hikayesini tasarımcısından öğrenmeye ne dersiniz?
İçinde bulunduğumuz zor sürecin en çok etkilendiği sektörlerin başında da moda geliyor. Ancak Mlouye, bu dezavantajı avantaja çeviren stratejisi ve tasarımlarıyla bilinirliğini giderek artırıyor. Markanın kurucusu Meb Rure ise nasıl hayata geçtiğinden yurtdışında yakaladığı başarıya kadar pek çok detayı bizlerle paylaşıyor.
Mlouye markasını kurmaya karar verme sürecinizi anlatabilir misiniz?
Endüstri ürünleri tasarımcısı olmama rağmen çantalara olan aşkım, bir noktada tüketici olmaktan üreticiliğe geçiş için teşvik etti beni. Kendim için hayal ettiğim çantaları tasarlamaya başladım ve Mlouye bu şekilde doğmuş oldu.
İsmini nerden alıyor peki?
Mlouye isminin her hangi bir dilde sözlük karşılığı yok aslında. Stratejik düşünülüp karar verilmiş bir isim. “Direct-to-customer” bir marka olarak Google aramalarının markaya direkt sonuç vermesi için karşılığı olmayan, benzersiz bir isme ihtiyaç vardı.
Bir tasarımcı olarak size neler ilham verir?
Fotoğraflar, mimari yapılar ve iç mekanlar, en çok ilham aldığım alanlar arasında.
Tasarım aşamasında ilham aldığınız başka tasarımcılar ya da sanatçılar var mı?
Tasarladığım ürünlerin grafiksel netlikte olmasını seviyorum. Form ve renk esinlenmelerinde Bauhaus döneminin sanatçılarından ilham aldığımı söyleyebilirim.
Bir çanta ya da ayakkabı tasarlamaya başlarken önceliğiniz ne oluyor?
İşlevsellik her zaman önceliğim. Ama işlevselliğin bendeki yorumu sadece fiziksel bir ihtiyacın yerine getirilmesi değil duygusal ihtiyacın da karşılanması demek. Rahat ama çirkin bir ayakkabı eksik tasarlanmış bir ürün demektir. Güzelliği de karşılanması gereken bir ihtiyaç olarak görüyorum. O yüzden her koleksiyona başlarken ihtiyaçlara doğru cevap vermek ve bunu estetik bir şekilde yapabilmek önceliğim oluyor.
Markanın estetik duruşu son derece yüksek. Bunun yanında Mlouye bünyesinde önem taşıyan diğer elementler nedir?
Bir diğer önemli element ise uzun ömürlülük. Bunu sürdürülebilirlik açısından da ele alıyorum. Bir parçayı uzun sure kullanabilmek, dolayısıyla daha az tüketmek, çevre için yapabileceğimiz en iyi şeylerden biri. O yüzden Mlouye parçalarının seneler sonra bile kalitesini koruyabilmesi için oldukça çabalıyoruz.
Bu aşamada sürdürülebilirlik markanın dünyasına ne kadar hakim?
Sürdürülebilirlik konusu tedarik zincirinden başlıyor. İlgili denetimlerden geçmiş, sertifikalı firmalar arasından seçiyoruz tedarikçilerimizi. Bunun dışında ürünlerin uzun ömürlülüğüne ekstra önem veriyoruz çünkü bizim için bir parçanın uzun süre kullanılabilmesi en önemli sürdürülebilirlik unsurlarının başında geliyor.
Sosyal medyanın da özellikle son yıllardaki gücü düşünüldüğünde, Instagram’da gelen yorumlar üzerine tasarımlarınızı şekillendirdiğiniz oldu mu hiç?
Tabi ki. Instagram takipçilerimizin yorumlarına çok dikkat ediyorum. Beklentilere göre tasarımlarımızı güncellediğimiz oluyor bazen. Öte yandan yeni kategoriler için yol gösterici olabiliyor. Örneğin, markada cüzdan görmeyi istediğini söyleyen takipçilerimiz sayesinde küçük ürünlere de ağırlık vermeye başladık.
Geometrik şekillere tasarımlarınızda sıkça yer veriyorsunuz. Bu noktada işlevsel olmayacağına dair bir kaygınız oldu mu?
Aslında geometrik şekiller mimaride olduğu gibi çantada da organik formlardan daha fonksiyonel, kullanışlı alanlar yaratıyor. Ama bazen “statement piece” dediğimiz parçaların ana işlevini böyle tanımladığımız için, kullanım işlevselliğinin ikinci planda kaldığı oluyor.
Sadece çanta değil ayakkabılar da Mlouye dünyasının bir parçası. Çantalarla aynı süreçte mi markaya dahil oldu yoksa adım adım mı genişletmeyi tercih ettiniz?
Mlouye 2015’de kuruldu ama ilk ayakkabı koleksiyonumuzu 2020 yılında tanıttık. Öncesinde de 18 aylık geliştirme dönemi oldu. Çantalarda sezonluk koleksiyonlar yerine tek tek ve uzun vadeye yayarak sunduğumuz gibi ayakkabılarda da bunu yapmayı planlıyoruz. Parça sayısı az ama üzerinde düşünülmüş, nitelikli mikro koleksiyonlar…
Ayakkabı tasarımlarında çantalarla aynı çizgide kalmaya mı özen gösteriyorsunuz?
Ayakkabı tasarımlarımızda da markayla özdeşleşmiş detayları kullanmayı seviyoruz. Bunun için Mlouye ile özdeşleşen renk kombinasyonlarını ve pile gibi tekstüre detayları örnek gösterebilirim.
Yurtdışında da sevilen bir marka Mlouye. Bu başarıyı neye borçlu peki?
Yurtdışındaki bilinirliliğimiz yurtiçine göre çok daha fazla. Moda gibi zor bir endüstride başarılı olmamızı adanmış bir ekibe ve tasarıma verdiğimiz öneme borçluyuz sanırım. Trendler çok hızlı yayılıyor, çoğu zaman gözümüzü bunlara kapayıp, özgün ve farklı kalmaya özel çaba gösteriyoruz. Hem koleksiyonlarımızda, hem görsel dilimizde bu durum geçerli.
Pandemi zamanında bir şeyler üretme süreci nasıl ilerledi sizin için? Zorluklarını ya da size kattıklarını biraz anlatabilir misiniz?
Pandeminin başında sektörde daralma olacağı herkes tarafından ön görülmüştü, biz de bu doğrultuda önlemlerimizi aldık ama buna karşı çabalamayı da bırakmadık. Fırtınanın geçmesini beklemek yerine sonbaharda tanıtmayı planladığımız ilk ayakkabı koleksiyonumuzu öne çekip ilkbaharda tanıttık. Koleksiyondaki ayakkabılar zamansız ve trendlerden uzak olduğu için sokağa çıkamayan, belki aylarca ayakkabı kullanma ihtiyacı olmayacak müşterilerimiz tarafından bile satın alındı ve iyi tepkilerle karşılandı. Bunu görmek negatifi pozitife çevirme çabamızı da kuvvetlendirdi, yavaşlamak yerine bu dönem, olabildiğince dolu değerlendirmeye çalıştık.
Bu süreç tasarımları belli bir noktada etkiledi mi?
Tasarımlarımız üzerinde de etkileri oldu elbette. Örneğin, 2020 yazında geliştirmeye başladığımız ve geçen ay tanıttığımız Eddy modelimiz, bu sene pas geçmek zorunda kaldığımız ve hareketli “okula dönüş” dönemine duyduğumuz özlemin bir sonucu olarak, klasik okul çantalarının yeniden yorumlanmış hali. Bunun dışında tüm pandemi sürecini başından beri bir burguya benzetiyorum. Doğrusal ilerleyen çizgideki bir burgu… Bu dönemde beğenilen Stormi ve Bo isimli tasarımlarımızda ise bu burguya göndermede bulunduk.