Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Konu moda olunca, muhtemelen hepimiz farklı kriterleri önemseyerek alışveriş yapıyoruz. Markalar, trendler, renk bağlantıları, yaratıcı stiller, fonksiyonellik ve fiyat bu kriterlerden sadece bazıları. Peki ya çevresel etki? Moda, artan bir bilinçle gezegenimiz üzerinde daha pozitif bir etki yaratabilecek mi?
Vegan beslenmenin gezegene birçok faydasından söz edilir. Peki ya moda söz konusu olduğunda? Deri, yün ve ipek gibi hayvansal kaynaklı malzemeler uzun yıllardır moda endüstrisinin temel dayanakları olmuştur. Ancak son yıllarda artan sürdürülebilirlik ve etik kaygılar, vegan modanın da popülaritesinin artmasına neden oldu. Peki vegan temelli moda, gezegen için gerçekten daha mı iyi? Hayvansal kaynaklı malzemelerin sera gazı emisyonlarına bakılınca, cevap kesinlikle evet. Ancak konu sadece bununla ilgili değil. Çoğumuz fosil yakıtlar, petrol sızıntıları, ormansızlaşma gibi tehlikelerin farkında olsak da, birçoğumuz hâlâ moda endüstrisinin ekosistem üzerindeki kırılgan etkisinin maalesef farkında değiliz. Modanın iklim krizi üzerindeki etkisi sadece karbon emisyonlarıyla ilgili olmayıp; su kirliliği, kimyasal madde salınımı, ormansızlaşma, mikroplastikler ve çok daha fazlasıyla ilgili bir konu. Son zamanlarda, Kering ve LVMH gibi markalar doğaya verilen tahribatı onarmak için biyoçeşitlilik girişimleri başlatırken, modanın gezegen üzerinde gerçekten olumlu bir etkisi olup olmayacağına da odaklandılar. 2018 yılında başlatılan ve 130 moda markası tarafından imzalanan United Nations Fashion Industry Charter For Climate Action (Birleşmiş Milletler Moda Endüstrisi İklim Eylemi Sözleşmesi), modanın çevresel etkilerini azaltma çabalarını hızlandırdı. Sözleşme aynı zamanda kapalı bir döngüde geri dönüştürülebilen, ormansızlaşmadan ve rejeneratif uygulamalar kullanılarak üretilen malzemelere işaret ediyor. Bununla birlikte Prens Charles tarafından kurulan Sürdürülebilir Piyasalar Girişimi, hem iklim hem de doğa açısından daha ekolojik bir sektöre doğru ilerleme ihtiyacını özetleyen Yenileyici Moda Manifestosu’nu duyurdu. Peki, tüm bunlar ne anlama geliyordu? Modanın gezegen üzerinde olumlu bir etkisi gerçekten olabilir miydi? McKinsey’nin 2020 yılında yayınladığı rapor Fashion on Climate’e göre, moda endüstrisi bir yılda yaklaşık 2,1 milyar ton sera gazı emisyonuna neden oluyor, bu da tüm küresel emisyonların yüzde 4’üne eşdeğer. Petrolden elde edilen bir plastik türü olan polyester, tekstil üretiminin bel kemiği olarak pamuğu çoktan geride bıraktı. Bilhassa polyester ve diğer sentetik elyaflardan yapılan moda nesneleri, özellikle deniz yaşamına zararlı olan mikroplastik kirliliğin başlıca kaynağı diyebiliriz. Öte yandan, geri dönüşüm lifleri veya doğal otlatma gibi rejeneratif tarım uygulamaları kullanılarak üretilen liflerin tedarik edilmesiyle, hayvan bazlı malzemeleri daha sürdürülebilir hâle getirmek adına artan çabalar da var. Diğer taraftan yıkıcı bir şekilde, her yıl 120 milyon ağaç ne yazık ki yok oluyor ve bu rakamın önümüzdeki on yıl içinde ikiye katlanması bekleniyor. Hâl böyle olunca birçok marka ve tasarımcı, kirliliği ve atığı en aza indirmek için sürdürülebilir malzemeler ve süreçler kullanmak gibi moda endüstrisiyle ilişkili çevresel bozulmayla mücadeleye yardımcı olmak için yenilikçi açılımlar yapıyor. Karşı karşıya olduğumuz iklim krizinin ölçeği göz önüne alındığında, modanın acilen iyileştirici rolünü devreye sokması gerektiğini biliyoruz. Bu yeni taahhütler sektör için gerçek bir dönüm noktası olacak mı tabii ki zaman gösterecek. Tüm bu gelişmeler ışığında moda endüstrisinin doğayla daha dost bir geleceğe nasıl ilerlediğini mercek altına alıyoruz.
Fotoğraf: Marcin Kempski Moda editörü: Konca Aykan
Ormansızlaşma ayak izi
Bir markadan bir ürün satın aldığımızda birçok şey düşünürüz. Ürünün kalıbı nasıl? Gardırobumdaki diğer ürünlerle kombinleyebilir miyim? Fiyatı ne kadar? Başka hangi renkleri var? Ancak düşünmediğimiz ve sormadığımız bazı sorular daha var: Alacağımız ürünün kaynakları nasıl oluşuyor? Ürün neden yapılmıştır ve nasıl üretilmiştir? Ve daha da az düşünmeye meyilli olduğumuz bir diğer konu da; ürünün üretimi tropikal ormansızlaşmaya neden oldu mu? Zira farklı giysi ve malzemelerin üretiminin iklim üzerindeki karbon ayak izini sık sık duyuyoruz, ancak dikkate alınması gereken bir başka önemli etki daha var: Modanın ormansızlaşma ayak izi. Deforestation yani ormansızlaşma, ormanların ya da dikili alanların tahribatı sonucunda ormansız alanlara dönüşmesidir. Bir diğer deyişle; ormanlık alanların tarlalara, çiftliklere ya da kentsel kullanım alanlarına dönüştürülme sürecine verilen addır. Birçok endüstride olduğu gibi moda endüstrisinin de nesli tükenmekte olan hayvanlar ve bitki örtüsü üzerinde maalesef farkında olmadığımız olumsuz etkisi söz konusu. Örneğin, pek çok insan, viskon ve suni ipeğin ağaçlardan üretildiğinin ne yazık ki farkında değil. Peki, tekstil lifleri üretmek için yılda yaklaşık 70 ila 100 milyon ağaç gerektiğini biliyor muydunuz? Ormanları, iklimi ve canlı türlerini koruma misyonuyla çalışan Canopy derneğine göre; viskon ve suni ipek gibi selülozik kumaşlara dönüştürülmek üzere her yıl 200 milyondan fazla ağaç kesiliyor. Bununla birlikte moda endüstrisinde kullanılan viskon ve suni ipeğin yaklaşık yüzde 30’unun nesli tükenmekte olan ormanlardan sağlandığı tahmin ediliyor. Gelecek için kötü haberse, kumaş üretimi için ağaç kesme talebinin 2050 yılına kadar iki katına çıkacağı tahmin ediliyor.
Moda endüstrisinde tartışma konusu olan bir diğer sansasyonel malzeme ise deri. Amazon yağmur ormanlarındaki ormansızlaşma ile deri kaynağı olan sığır çiftlikleri arasında bir bağlantı olduğunu hiç duymuş muydunuz? Evet, maalesef Amazon’daki tahribatın yüzde 80’inden sığır çiftlikleri sorumlu tutuluyor. Hammadde olarak deri, yoğun karbon içeren, kimyasal atık üreten, iklim değişikliği ve hava kirliliğine neden olan temizleme ve tabaklama işlemlerinden geçer. Öngörüler, moda endüstrisinin tüketicilere cüzdan, el çantası, ayakkabı gibi deri moda nesneleri sağlamaya devam etmesi için 2025 yılına kadar yılda 430 milyon büyükbaş hayvan kesmesi gerektiğini gösteriyor.
Neyse ki son yıllarda moda endüstrisi yenilikçi ve sürdürülebilir açılımlarla “dünya için moda, moda için dünya” paradoksunu pozitif yöne çevirdi. Nasıl mı? Umut verici olarak artık eskiye kıyasla daha sürdürülebilir birçok harika malzeme, alternatif moda endüstrisinin radarında. Örneğin; sığır derisinden çok daha fazla ananas üretebilir; hem doğaya hem modaya alternatif malzemeler yaratabiliriz. Benzer durum, deriye alternatif olarak kullanılan kaktüs ve mantar kabuğu için de söylenebilir. Veriler göz önüne alındığında, artık moda markalarının ormanlardaki ayak izlerini görmezden gelmek adına hiçbir mazereti yok. Öyle ki, moda markaları ve tüketicileri tedarik zincirlerinde şeffaflık talep ediyor. Ağaç hamuru kullanmaları gerekse bile bunu nesli tükenmekte olan yağmur ormanlarından elde etmediklerini garanti ediyor. Elbette bu çok fazla düzenleme gerektiren bir prosedür. Ancak sektörün bu konuda alarm vermeye başlaması konu hakkındaki ilgi ve kontrol mekanizmalarını da tetikledi. Örneğin bazı şirketler için ormansızlaşma, gündemin üst sıralarında yer alıyor. 2019’daki Amazon yangınları sırasında, VF Corporation ve H&M de dâhil olmak üzere birçok şirket, ormansızlaşmaya katkıda bulunmadığından emin olana kadar Brezilya’dan deri tedarik etmeyi durdurma taahhüdünde bulundu. Rainforest Action Network (RAN), markaları ormansızlaşma, tedarik zinciri ve üretim prosedürleri hakkında eğitmek amacıyla Out of Fashion kampanyasını yayınladı. Michael Kors ve Ralph Lauren gibi birçok ünlü moda markası şimdiden kampanyada yer alıyor. Sürdürülebilirlik ve etik moda deyince akla ilk gelen markalardan Stella McCartney, giysilerinin büyük ölçekli ormansızlaşmada yer almamasını ve prosedürün biyolojik çeşitliliğe zarar vermemesini sağlamak için viskoz tedariki için sürdürülebilir sertifikalı ormanlarla çalışmayı taahhüt etti. Marka şu anda viskoz malzemeleri İsveç’teki sürdürülebilir sertifikalı ormanlardan tedarik ediyor. Evet, laboratuvarda yetiştirilen sürdürülebilir birçok alternatif malzeme sayesinde, en sevdiğiniz çanta veya ayakkabılarınıza Amazon yağmur ormanlarına zarar vermeden sahip olacağınız bir gelecek mümkün.
Moda için rejeneratif tarım
“Rejeneratif”, son zamanlarda moda endüstrisinde popüler bir terim hâline geldi. Konu kısaca endüstrinin şu anda faaliyet gösterdiği doğrusal yoldan daha döngüsel, daha doğal temelli bir sisteme doğru hareket etmesiyle yakından bağlantılı. Yani toprağın organik yönünü yeniden inşa ederek; bozulmuş toprak biyoçeşitliliğini onararak iklim değişikliğini tersine çeviren çiftçilik ve otlatma uygulamaları olarak tanımlanabilir. Gelişen toprak bilimi, uzun vadeli toprak karbon tutumunun tam olarak nasıl çalıştığını sorgularken, bütünsel rejeneratif sistemler, biyolojik çeşitlilik, su mevcudiyeti ve kalitesi, iklim direnci ve temel kaynaklarla ilgili birbirine bağlı ortak faydaları belgelemiştir. Buna karşılık, rejeneratif çiftliklerden elde edilen tekstil ürünleriyle yaratılan giysiler, aslında süreç boyunca dünyayı iyileştirmeye yardımcı oluyor. Tüketicilerin dünya dostu bir modaya artan talepleri doğrultusunda birçok küresel moda markası, moda üretiminin çevre üzerindeki etkisini nötralize etmek için rejeneratif tarım tekniklerinin kullanımına dikkat çekiyor. Döngüsel Biyoekonomi İttifakı başkanı Marc Palahí, Vogue İngiltere’den Emily Chan’a verdiği demeçte yenileyici moda manifestosu hakkında; “Moda doğaya, biyolojik çeşitliliğe yatırım yapıyor” diyor. Giysilerimizin birçoğunun doğrudan doğadan geldiği göz önüne alındığında, bunun büyük bir kısmı organik topraklardan, çeşitli mahsuller yetiştirme ve hayvancılığı entegre etme gibi yenileyici tarım uygulamalarına doğru kayıyor. Textile Exchange iklim ve strateji direktörü Beth Jensen konuyla ilgili basın açıklamasında; “Yenileyici tarım gerçekten gelecek” diyor. Maggie Marilyn; Patagonia, Eileen Fisher ve Christy Dawn gibi markalar dâhil olmak üzere rejeneratif tarıma odaklanan, sayısı giderek artan markalardan biri. Yeni Zelanda merkezli marka, şu anda dünyanın ilk “iklim pozitif” pamuk çiftliği olan Good Earth Cotton ve iklim pozitif bir merinos yünü çiftliği olan Lake Hawea Station ile birlikte çalışıyor. Yenileyici tarım uygulamalarına önem veren bir diğer marka da UGG. 2022 İlkbahar/Yaz için ikinci karbon nötr Icon-Impact adlı koleksiyonunun yanı sıra, yenileyici tarım uygulayan çiftliklerden elde edilen derilerden yapılan 2022 Sonbahar/Kış ürünlerini tanıttı.
Bununla birlikte California merkezli marka, dünyanın dört bir yanında ağaç dikmek için One Tree Planted ile ortaklık kurdu. Gittikçe daha fazla moda markası sürdürülebilir modada yeniliklerle ortaya çıktıkça, umarız tüketiciler de onları gardıroplarına eklemek için daha fazla fırsat bulacaktır.