Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Yaşadığımız toprakların kültürel özelliklerini ve geleneğini el işçiliğiyle buluşturarak yeniden gözler önüne seren AnatolianCraft’ın kurucusu Bilge Can, hayata geçirdiği parçaların nesilden nesile aktarılmasının en büyük hayali olduğunu vurguluyor.
Sürdürülebilirlik artık moda dünyası için bir tercih olmaktan çıkma yolunda ilerlerken, daha en başta temellerini bu doğrultuda atan markaların sayısı da artıyor. El işçiliğinin merkezinde yer aldığı ve Anadolu’ya ait özel tekniklerin kullanıldığı AnatolianCraft ise hem kendi değerlerimizi yeniden hatırlatıyor hem de bu değerlerin günümüze de adapte edilebileceğini gösteriyor. “Zamansız tasarımlarımızı satın alanların ileriki yıllarda bu parçaları kendi ailelerinde gelecek nesillere aktaracak kadar değerli görmeleri benim için müthiş bir mutluluk kaynağı olur.” diyen markanın kurucusu Bilge Can ise bu yolculuğun nasıl başladığını ve devam ettiğini anlatıyor.
AnatolianCraft’ın kurucusu Bilge Can
Öncelikle hem sizi hem de markanızı biraz tanıyabilir miyiz? Bu yolculuk nasıl başladı?
İTÜ Mimarlık Fakültesi mezunuyum. Uzun süre mimarlık yaptıktan sonra yaratıcılığımı farklı şekillerde kullanmak, çocuklarıma iyi bir gelecek sunmak, hem de bir iş kurmak istediğimi fark ettim ve bir anda farklı bir kariyer yolculuğuna başladım. AnatolianCraft’ın hikayesi aslında benim çocukluk yıllarıma uzanıyor. Evimizde büyükanneme ait ve benim adeta hazine olarak gördüğüm antika bir sandığımız vardı. Sandığın içinde ipekli ve atlas kumaşlar, iğne oyasından oda takımları, işlemeli yorganlar, yastık kılıfları, tığ işi perdeler, saten gecelikler, elle boyanmış porselen takımlar, kısacası kocaman büyülü bir dünya vardı. Bütün bunların altında gizli, işlemeli ev ayakkabılarını görmemle ise her şey başlamış oldu. Atatürk’ün manevi kızı ve benim de anne tarafından akrabam Zehra Hanım’a ait olan bu ayakkabıyı gördüğüm ilk an vurulmuştum. Büyükannem de büyüdüğümde bu ayakkabının benim olacağını söylerdi. El işlemeli ayakkabıların zamansız şıklığının bir ömür boyu benimle kalacağını biliyordum ve markamız AnatolianCraft’ı yaratırken en büyük ilham kaynağım bu ayakkabı oldu. Her biri el işçiliğiyle özenle yapılan ve bir sanat eserine dönüşen ayakkabı, terlik ve çantaları herkesle paylaşmak istemem markamızın yolculuğunu başlattı.
Markanızı kurarken sahip olduğunuz bir motto ya da felsefe var mıydı?
“Bir kadın bir aileyi, bir aile de bir toplumu dönüştürebilir.” felsefesiyle 2016 yılında kurduğum AnatolianCraft aracılığıyla amacım, moda sektöründe zanaatın önemini ve değerini vurgulamak. İsmimizde de yer aldığı gibi aslında Anadolu topraklarının zengin kültürel mirasının elçisi olmak en büyük amacımız. Bunlarla birlikte el işçiliğinin önemini ve güzelliğini yansıtarak, yavaş moda akımının da bir temsilcisi olmaktan mutluluk duyuyoruz. Bizim için önemli noktalardan biri de moda sektöründe fazla üretim ve tüketimin önüne geçerek ürünlerin kalitesini öne çıkarmak.
Sizin zihninizde AnatolianCraft kadını denince nasıl bir imaj canlanıyor?
Köklerine sahip çıkan, şıklığını ev hayatında bile eksik etmeyen, idealist, meraklı, tutkulu ve coşku dolu bir kadın canlanıyor hayalimde. AnatolianCraft, geçmiş değerlerine sahip çıkan, aile mirasını koruyan, zamansız parçalar seven kadının markası. Trendleri bilen, kendi stilini yaratan ve sadece yatırımlık parça satın alarak akıllı alışveriş yapan, kendinden emin kadının markası bir bakıma. Sofistike olduğu kadar samimi ve empati kurmayı bilen bir hedef kitlemiz bulunuyor.
Sizce esas mesleğinizin mimarlık olması, tasarımlarınızın daha kusursuz olmasını sağlıyor mu?
Mimar olarak uzun süre çalışmak birçok alanda farklı bakış açısı yakalamamı sağladı. En ince detaylardan bütünün oluşturduğu ahenge kadar dikkatli davranmak bir refleks haline geliyor. İki mesleğin de birbirine en çok benzeyen özelliği her aşamada gerekli özeni fazlasıyla vermek diyebilirim.
İsmiyle birlikte yaşadığımız toprakları yansıtan bir ruhu çağrıştırıyor. Gerçekten de markanın DNA’sında Anadolu etkisini ne ölçüde görüyoruz?
Ayakkabılarımızın ve çantalarımızın tamamı Türkiye’nin çeşitli yerlerindeki kadınların el emeğiyle üretiliyor. Mümkün olduğunca lokal malzemeler kullanarak işi zanaatkarların emeğine bırakıyoruz. Anadolu’ya ait birçok el sanatları tekniği kullanıyoruz. Balıkesir yöresine ait “Balıkesir Pullusu”, Kahramanmaraş’ın “Sim Sırması”, Bartın ve Beypazarı “Tel Kırması”, “Kurdele Nakışı” ve “Boncuk İşi” bunlardan birkaçı. Bu tekniklerde yıllarca çalışarak ustalaşmış kadınlarımız tasarımlarımızın bel kemiğini oluşturuyor. Kutnu ve kadife kumaşlara işlenen tekniklerle hayata geçen terlik ve çantalar tarihi bir doku kazanıyor. Bu yüzden tasarımlarımızda Anadolu mirasının yeniden canlanmış, günümüze uyarlanmış ve modernize edilmiş halini görebiliyoruz diyebilirim. El işçiliğine dayanan ve tüm katmanlarıyla ülkemizden beslenen eşsiz parçalar tasarlıyoruz. Yaşadığım topraklar bana ilham sıkıntısı yaşatmadığı için çok şanslıyım.
Tasarım süreciniz nasıl ilerliyor? Nelerden ilham alıyorsunuz? Mesela her parçanın arkasında farklı bir hikaye mi var?
Çevremde gördüğüm güzel ve estetik olan her şeye tutkum var. Doğduğum ülkemin sanatsal mirası ve kültürel köklerim, tarihimiz, yaşadığım şehir İstanbul, hatıralarım, evim ve ülkemin benzersiz doğası... Bunların harmonik birikimi ister istemez tasarımlarıma yansıyor. Doğa ile baş başa kalmak börtü böceğin enerjisini ayakkabılara konduruyor. Antika pazarlarından da söz etmeden geçemeyeceğim. Bin bir türlü yaşanmışlıkların bir araya geldiği bu mekanlardan çok ilham topluyorum. Her seyahatimde uğramadan geçemeyeceğim tek yer o şehrin antika pazarları. Buralarda gezinirken çok hayal kurar ve bazen de kafamda uçuşan hayallerimi somutlaştıracak fikirler toplarım.
Tüm parçalarınız el işçiliğiyle ortaya çıktığından üretim aşamasında nasıl bir süreç hakim?
Ülkemizin farklı noktalarındaki zanaatkarlar ile çalışıyoruz. El nakışı bilen ev hanımlarına ulaşıp onlara iş imkanı sunuyoruz. Tasarımını tamamladığımız ayakkabı ve çantaları üretmek için ilk olarak yaptığımız kumaş seçimini zanaatkar kadınlarımıza gönderiyoruz. Gaziantep kutnu veya Bursa kadife kumaşına belirlediğimiz teknik, desen ve renkler el kasnaklarında işleniyor. Sonrasında bu nakışlı kumaşlar İstanbul’a, atölyemize ulaşıyor. Ustamız da tıpkı kadınlarımız gibi maksimum el işçiliğiyle gerçek kösele ve deri astar kullanarak ürünleri son haline getiriyor. Bir adet ayakkabının bu işçilikle üretilmesi 7 ile 20 iş günü arasında değişiyor.
Kullandığınız materyallerden de biraz bahsedebilir misiniz? Sürdürülebilir olmak adına seçimlerinizi ne yönde yapıyorsunuz?
Özel olarak Gaziantep kutnu veya Bursa kadife kumaşlarını kullanıyoruz. Tasarımlarımızı bu malzemelere yavaş yavaş, ilmek ilmek, kalite ve detayları gösterecek şekilde el kasnaklarında işliyoruz. Ülkemizin dört bir tarafında beraber çalıştığımız, tasarımlarımızı işleyen kadın zanaatkarlar ile bağlarımızı kuvvetli tutup, uzun yıllar beraberliğimizi kalıcı kılmaya özen gösteriyorum. Dostlukları, birlikte var olmayı ve çevremdekilerle beraber büyümeyi çok önemsiyorum. AnatolianCraft bu değerlerde, çoğunlukla aile büyüklerinden miras kalan sandıklarda görebileceğimiz el nakış işçiliğini modernize edip, tasarımları çağdaş kadının stilinin bir parçası haline getiriyor ve mirasımızın sürdürülebilirliğini sağlıyor.
Yine sürdürülebilirlikten devam edecek olursak, daha çevre dostu bir moda dünyası için lokal markaları desteklemek çok önemli. Burada AnatolianCraft olarak sizi diğerlerinden ayıran noktalar neler?
Lokal markalar bu bağlamda daha duyarlı davranıyor. Hazır giyimde tüketim çok hızlı ilerlediği için markaların öncelikleri değişebiliyor. Biz yavaş moda akımını savunuyoruz. Böylelikle hem doğaya duyarlı davranmış oluyoruz hem de her ürün için ayrı bir özen göstermiş oluyoruz. AnatolianCraft’ı diğerlerinden ayıran en büyük özellik ise her ürünün tamamen el üretimi olması ve tasarımların global bir dili olması. AnatolianCraft’ların dünyanın dört bir tarafından sahiplerine biraz nostaljik, biraz romantik biraz da masalsı duygular yaşattığını düşünüyorum.
Peki hangi parçalar AnatolianCraft dünyasında kendine yer buluyor?
Bir çift aile yadigarı ayakkabı ile başlayan yolculuğumuza, sonrasında yeni olarak çantalarımız eklendi. Terlik, ayakkabı ve çantalarımız şu an satışta.
İlerleyen zamanlarda aksesuarların dışına çıkıp koleksiyonunuzu farklı parçalarla genişletmeyi planlıyor musunuz?
Aslında şu an için net bir şey söyleyemesek de el işçiliğini taşıyabileceğine inandığımız yeni ürünler, hatta marka değerini beğendiğimiz farklı alandaki markalarla iş birlikleri doğabilir.
AnatolianCraft ile yavaş modaya uyum sağlamaları adına müşterilerinize tavsiyeleriniz var mı?
Bulunduğumuz dünyada artık herkesin alışveriş alışkanlıklarını gözden geçirmesi, bir ürüne sahip olmanın yanı sıra o ürünün nasıl üretildiği, hangi süreçlerden geçtiği, kalitesi ve ruhu gibi özelliklerini dikkate alması önem arz ediyor. Tüketim kültürünün önüne geçmek için bir ürün almadan önce iyice düşünülmesi gerektiğine inanıyorum. Diğer bir nokta ise zamansız ve uzun ömürlü olması elbette. Bir ayakkabı veya çantaya sahip olduğunuzda onun yıllar sonra da aynı şekilde kullanılabilir olması, alışverişten önce düşünülmesi gereken bir detay. En büyük hayalim AnatolianCraft parçalarının değerli birer aile yadigarı olarak nesilden nesile aktarılması. Bunu umarak tasarlamaya ve üretmeye devam ediyorum.