Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Balletcore, Kidcore, Regencycore ve şimdi de #Recessioncore. Her şeyi estetik bir kategori altında sınıflandırma eğilimimiz gülünç de olsa bu kez küresel ekonomik dengelerin günlük hayatımıza etkilerini somutlaştırmamıza yarıyor.
Film galaları, müzik ödülleri törenleri ve hatta moda etkinlikleri… Son zamanlarda kırmızı halılardan görsellere baktığımızda gözümüze çarpan, daha doğrusu çarpamayan bir şey var: Kolyeler! Daisy Edgar-Jones’un Altın Küre için giydiği Gucci elbiseden Margot Robbie’nin Babylon galasında giydiği Versace elbiseye, mücevherlerle süslenmesini beklediğimiz dekolteleri boş görmemiz basit bir stil tercihinden daha fazlası olabilir mi? TikTok kullanıcıları kesinlikle öyle olduğunu düşünüyor.
TikTok’a girip arama butonuna #recessioncore yazdığımızda 2,3 milyon görüntüleme ve birçok farklı dilde içerik karşımıza çıkıyor. Trend çarkları moda tarihinde hiç olmadığı kadar hızlı dönerken, Euphoria estetiği ve “dopamine dressing” ile yükselişe geçen maksimalizm yerini yeniden sadeleşmeye bırakıyor gibi görünüyor. Ünlülerin mücevherlerden kaçındıkları teorisi, temiz ve doğal makyaj görünümlerinin yükselişi, pek çok markanın dev logolar kullanmaktan vazgeçip sade tasarımlara yönelmesi… İsmini TikTok ile birlikte ilk kez koymuş olsak da aslında bunlar moda dünyasında ilk kez yaşanmıyor. Finansçılar bu bilinçli sadeleşmenin ardındaki motivasyondan aylardır söz ediyor: Finansal gerileme (recession).
TikTok’ta moda içerikleri üreten @ufodelaney, bir milyon görüntülenme alan #recessioncore videosunda yakın tarihten bir örnek olarak 2008’deki ekonomik gerilemenin moda dünyası üzerindeki etkilerine değiniyor. Delaney’in teorisi şöyle: Zenginler ekonomik gerileme dönemlerinde de zenginleşmeye devam ediyorlar ancak tüketim alışkanlıkları değişiyor. Bunun en iyi örneklerinden biri de o dönemin popüler çantası Hermès’in Courchevel Evelyne modeli. Bu çanta 2008’den önce dükkanlarda gördüğümüz günlük modellerden biri değil, hatta çantanın orijinal kullanım amacı; at fırçaları taşımak! Hermès logosunun daha sade bir şekilde deliklerle işlenmiş olmasının nedeni de fırçaların kolay kuruyabilmesi. Marka, ekonomik gerilemeyle birlikte müşterilerinin daha sade modellere olan ilgisini fark ediyor ve böylece bu model genel kullanıma açılarak dönemin it-bag’ine dönüşüyor.
Peki, finansal gerileme bu dönemlerden en az etkilenenler olan üst sınıfın ve lüks markaların neden umurunda? Tarihi bir ders olarak Marie Antoinette örneğinden yola çıkarsak, toplumun büyük çoğunluğunun hayatını idame ettirmekte zorlandığı dönemlerde lüksleri açıkça yaşamanın iyi karşılanmadığı açık. Öte yandan bu gruplara mensup olanlar, kimliklerinin bir parçası olarak gördükleri ayrıcalıklardan tümüyle sıyrılmak da istemiyor. Moda ve güzellik yazarı Millie Roberts bu eğilimi Refinery29’daki yazısında şöyle açıklıyor: “Toplumun üst kademeleri, genellikle etiketler olmadan zengin görünerek kendilerini üst orta sınıftan ayırır. ‘Sessiz lüks’ veya ‘gizli zenginlik’ olarak adlandırılan bu durumda, nereden satın aldıkları hakkında hiçbir fikriniz olmasa bile, birine bakarak basit kıyafetlerinin sadece yüksek kaliteli değil, aynı zamanda pahalı olduğunu anlayabilirsiniz.”
Recessioncore, ünlüler ve zenginler için bir kabul görme tekniği şeklinde karşımıza çıkıyor olabilir. Daha geniş kitleler içinse bundan daha fazlasını ifade ediyor. Yaşayan bir fenomen olarak moda, tarih boyunca sosyal ve ekonomik denklemlerin etkisinde şekilleniyor. Çoğu zaman da zorunlu yeniliklerin yolunu açıyor. Büyük Buhran döneminde ucuz materyallerin popülaritesi artarken, fonksiyonel ve feminen elbiseler hem evde hem de dışarıda giyiliyor. İkinci Dünya Savaşı sırasında kumaştan tasarrufa ihtiyaç duyulması, daha kısa etekleri ve daha dar siluetleri getiriyor.
Günümüze dönersek, moda koleksiyonlarının büyük ölçüde cinsiyet ayrımı gözetmediğini fark ediyoruz. Geleneksel olarak feminen ya da maskülen diye sınıflandırılan stilleri birbirinin içinde eriten androjen moda, doğası gereği daha erişilebilir ve dolayısıyla daha ekonomik. Sokak modası denince zihninizde canlananlara bir göz atın. Oversize tişörtler, sweatshirt’ler, jogger pantolonlar gibi neredeyse her dolapta bulunan parçaları, cinsiyet gözetmeksizin birine ödünç vermek, bambaşka şekillerde tekrar tekrar giymek mümkün.
Günün sonunda finansal gerileme tüketim alışkanlıklarını, tüketim alışkanlıkları trendleri, trendler de marka stratejilerini etkiliyor. Cinsiyetsiz ve işlevsel sokak giyiminin, ikinci el alışverişin, “muadil” ürünlerin yükselişi de bununla yakından ilgili. Tam da bu noktada Coco Chanel’in sözleri romantik bir modacıdan ziyade iki Dünya Savaşı görmüş bir endüstri profesyonelinden geldiği belli olacak şekilde duyulmaya başlıyor: “Moda gökyüzünde ve sokakta. Moda fikirlerle, yaşama biçimimizle ve olup bitenlerle ilgilidir.”