Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Gökkuşağının umut ve neşe veren gücünden ilham alan Rainbow Origins’i kurucusu Dilara Müftüoğlu’ndan dinledik.
Hikayeyi biraz başa saralım mı? Modaya olan ilginizin başladığı günleri anımsıyor musunuz? Tasarım ile yolunuz nasıl kesişti?
Aslına bakarsanız o günleri unutma gibi bir şansım yok çünkü her zaman içimde olan, tarzımın da ötesinde karakterimi, hayata bakışımı, zevklerimi, ruhumu yansıtan bir araç olarak moda algım şekillendi. Yani hayatın akışı içinde, kendiliğinden ortaya çıkan bir ilgiydi bu diyebilirim. Bu ilginin tasarımlarda vücut bulması ise geriye dönüp baktığımda cesurca olduğunu düşündüğüm bir kararın sonucu.
Rainbow Origins’in hikayesi nasıl başladı? Kendi markanızı kurmaya nasıl karar verdiniz?
İlk soruya verdiğim cevabın devamı olarak yanıtlayayım bunu. Ben on yıla yakın kurumsal hayatta emek vermiş bir kadın girişimciyim. Türkiye’de ve Amerika’da gerçekleştirdiğim MBA, pazarlama ve marka alanlarındaki eğitimlerimi, çalışma hayatımda da yine bu alanda uzmanlaşarak perçinledim. Dior, Hermés, Dolce&Gabbana, Prada gibi dünyaca ünlü 20’den fazla moda evinin kozmetik markalarının Türkiye’deki pazarlama faaliyetlerini üstlendim. Lüks kozmetik alanında dünya devi markalarla çalışmak; müşteriyi analiz edebilme, marka konumlandırmasını doğru çerçeveleyebilme, lüks algısını fiyatlandırmadan iletişim stratejisine, paketlemeden sosyal medya yönetimine kadar yansıtabilme, üretim aşamasındaki her bir detay, çalışma prensipleri gibi birçok konuda kendi markamı kurma yolculuğumda bana gerekli vizyonu sağlayan en önemli unsurlardan biri oldu. Kozmetik sektörünün ışıltılı bir dünyası vardır, dışardan bakan çoğu insan karşı konulamaz bir çekim hisseder. Benim için de her zaman böyleydi ancak iş hayatına başladığım ilk günden beri kendi markamı kurmak, kendi ürettiğim şeylerle dünyaya katkı sunmak içten içe büyüttüğüm bir tutkuydu. Bunun için ihtiyacım olansa yeterli bilgi ve deneyimdi. 10 yılın sonuna geldiğimde artık “hazır” olduğumu hissettim ve kendi markamı kurmaya karar verdim.
Markanın arkasında herhangi bir manifesto veya felsefe var mı?
Bu sorunun cevabı markanın enerjisine sonsuz inandığım adında saklı. “Rainbow Origins" kendi başına doğuş felsefesini temsil ediyor esasen. Gökkuşağı tüm canlılığıyla gökyüzünde belirdiğinde hissettikleri duyguyu dünyanın neresinde, kime sorarsanız sorun benzer şeyleri söyleyeceklerdir: Neşe, mutluluk, o anı ölümsüzleştirme heyecanı, farklı renklerin ahengi, kendini ifade eden en az bir renk, bunu yağan yağmurun ve belki de bir fırtınanın ardından görebilmenin getirdiği umut… Marka adını koyduğum gün gökyüzünde tam iki tane gökkuşağı belirmişti; o an gönderilen işareti aldım. Rainbow Origins, gördüğüm bu muhteşem ikilinin her şeyin başlangıcı olduğu inancından doğmuş oldu.
Tasarımlarınızı üzerinde görmek isteyeceğiniz birileri var mıdır?
Tabi ki Rainbow Origins kadınları… Elbette hepimizin ilham aldığı isimler çokçadır ama bunlar hayatın çok içinden de olabiliyor, bence olmalı da. Bu yüzden şu ya da bu isim şeklinde kalıplara sokmayı tercih etmiyorum. Benim için aslolan; duruşlarıyla, başardıklarıyla, dünyaya kattıklarıyla var olan tüm kadınların Rainbow Origins parçalarında kendilerini bulabilmeleri.
Rainbow Origins ve tasarımlarınızın en sevdiğiniz yönü nedir?
Renk oyunları, detaylarda saklı sürprizleri, fonksiyonel oluşu ve tabii ki sürdürülebilir kumaşlardan oluşması. Seksi hissetmenin klasik algısını kıran biraz daha yapısal ve oversize formlar, çabasız, renkli, eğlenceli ama yine de cool ve giyildiği her ortamda bakışları üzerinde toplayabilen parçalardan oluşan tasarımlar çıkış noktamızı tanımlıyor diyebilirim.
Rainbow Origins, bize ne vaadediyor? Tasarımlarınızı taşıyanların hangi duygu ve hislerde buluşmasını istersiniz?
İstedim ki her bir RO kadını, tasarımları giydiğinde kendinden bir şeyler bulabilsin, mutlu ve farklı hissedebilsin hem de çabasız şekilde. RO parçalarıyla stiline, ruhuna ya da gününe enerji katabilsin, rahatlığından ödün vermesin. Geleceğimize dokunabilmek için sürdürülebilirliğe olan inancımızı yansıttığımız ürünlerimizi her giydiğinde, bu inanca ortak olsun, katkı sunduğunu hissedebilsin. Güzel ya da modaya uygun giyinmek benim için trendlerden bağımsız, kendini “iyi” hissetmeyle özdeşleşen bir anlam taşıyor.
Koleksiyonları nasıl ortaya çıkıyor? Nasıl bir çalışma rutininiz var?
Gözlerimi kapattığımda oluşan silüetler, renkler, dokular, hissettirmek istediğim duygu, sürecin başlangıcını oluşturuyor. Yeni sezona dair hazırlıklar, mevcut sezon çıkar çıkmaz başlıyor aslında. Tekstil sektörü çok ama çok dinamik bu anlamda. Global trendler, renk eğilimleri, müşteri beklentileri, desenler, kalıplar gibi birçok konuda araştırmalarımı tamamlayıp kendi süzgecimden geçiriyorum. Trendler yol gösterici ancak yolun tamamını oluşturmuyor benim için; kendimce yorumlamayı, gerekirse bağımsız kalabilmeyi tercih ediyorum. Bu anlamda RO’nun bana tanıdığı özgürlük alanını çok seviyorum. Modellerin ortaya çıkışını ise kumaş seçiminden sonraya bırakıyorum. Çünkü bazen bir kumaş görüp ilham alabiliyorsunuz ve tümüyle ona özel bir tasarım ortaya çıkabiliyor. İlk görüşte aşk da diyebilirsiniz... Modeller aklımda ve kalbimde şekillendikten sonra kağıda dökülüyor. Üretim ekibimizle bir araya gelip detayları finalize ediyoruz ve ilk numune heyecanı! Hayalinizdekinin capcanlı karşınızda olması gerçekten çok farklı bir tatmin. İşçilik kalitesi, detaylardaki özen benim için çok önemli. Bu yüzden tasarımlarınızı iç rahatlığıyla emanet edebilmek, ekibin sizin gözünüzden markaya bakabilmesi, sahiplenmesi ve sizi anlayabilmesi anahtar noktalardan biri. Paylaşmadan geçemeyeceğim; şuan yaz koleksiyonumuz üretimde, kelimelere dökemeyeceğim bir heyecanla bekliyorum!
Bu markayı üç kelimeyle nasıl tanımlarsınız?
Sürprizli, bambaşka, heyecanlı…
Rainbow Origins’in gelecek hedefleri neler, siz neler hayal ediyorsunuz?
Rainbow Origins, yola güçlü başladı ama henüz yolun çok başında; kendisi de bunun farkında… Çok daha fazla insanla buluşmak, onları mutlu etmek, iyi hissettirmek, uzun soluklu ilişkiler kurmak istiyor. Türkiye’den çıkıp dünyaya açılmak kısa vadeli hedefleri arasında, bunun için çalışmalara başladık bile. RO, bir kadın giyim markası şu an evet, ancak erkek koleksiyonu çıkarmak da hedefleri arasında. Dünyamıza, doğaya ve hayata katkı sunabilmek onun DNA’sında var; bu yüzden sürdürülebilirlik adına gösterdiği efor artarak devam edecek. Hayaller büyük, bunları çetin şartlarda gerçekleştirmeye çalışıyoruz. Hangi sektör olursa olsun tüm kadın girişimcilerin başarılı olmasını diliyorum tüm kalbimle ve gerçekleştirdiklerini gördükçe de gururlanıyorum. Çıtayı kim daha yukarı taşırsa diğerleri için daha da iyisini yapma şansı doğuyor. Bu yüzden hayallerimiz ne kadar büyük olursa bütüne de aynı ölçü de katkı sağladığına inanıyorum.