Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
İş yapış şekillerimizi kökten değiştirmeye niyet eden B Corp insan gibi yaşamak ama aynı anda dünyaya da fayda sağlamak isteyen neslin tercih ettiği bir iş modeli.
Deloitte’un her sene periyodik olarak gerçekleştirdiği Global Y Kuşağı Araştırması’nın sonuçları son birkaç yıldır olduğu gibi 2020 yılında da benzer sonuçları verdi. Bu yıl 27 bin 500 Y ve Z jenerasyonu mensubunun dâhil olduğu, Covid-19 öncesi ve sonrasında yapılan araştırma sonuçları, Z jenerasyonunun, özellikle pandemiyle beraber dünyaya ve topluma yararlı işler yapmayı daha da önceliklendirdiğini gösteriyor. Bu tutum onların yönetim ve şirketlerden beklentilerini ve iş piyasasına katılımlarını da etkiliyor.
Yeni neslin anlam arayışı, aslında bir süredir ayak seslerini duymaya başladığımız yeni iş ve ekonomi modellerinin de gündemimize dâhil olmasını sağlıyor. Bu modellerden en akla yatanlarından biri B Corp’lar.
“B Corp” yani B Corporation hareketi aslında ismini “Benefit” (Fayda) ve “Corporation” (Kurum) kelimelerinden alıyor. Kısaca, kâr ve amaç arasında denge kurabilmiş, yeni bir iş yapış şekli vaat eden B Corp’lar; işleriyle kâr elde ederken çalışanları, müşterileri, tedarikçileri, komüniteleri ve genel olarak çevre için fayda yaratmayı da taahhüt ediyorlar. İş dünyasını, dünyayı daha iyi bir yer yapmak amacıyla hareket eden bir güce dönüştürmeye niyet eden B Corp’lar, bu özellikleriyle tam da neslimizin “Hayatını sürdürebilirken bir yandan da dünyaya yarar sağlayabilmeyi” hedefliyor.
B Corp’ların ortaya çıkış hikayesini, Ryan Honeyman ve Tiffany Jana, The B Corp Handbook isimli kitaplarında çok güzel anlatıyor. Her şey bir zamanlar dünyanın ilk, sadece basketbol malzemeleri tasarlayan firması olarak tanınan AND 1 ile başlıyor. Üç üniversite öğrencisinin bitirme projesi olarak kurulan AND 1; kısa zamanda yüksek teknoloji ürünü ayakkabıları ve spor gereçleriyle dönemin ünlü basketbol oyuncuları Monta Ellis, Steve Blake ve Carlos Arroyo tarafından tercih edilen marka hâline geliyor. Gönlünde basketbol aşkı taşıyan tüm gençleri en yakın basket sahasına sürükleyen AND 1 için aynı zamanda, zamanının ötesinde sosyal sorumluluk anlayışına sahip bir şirket diyebiliriz.
Ofisinde basketbol sahası bulunan, ofis ortamında yoga dersleri düzenleyen, çalışanlarına cömert doğum izinleri veren, çok paydaşlı bir şirket yapısına sahip AND 1, yıllık gelirinin yüzde 5’ini (yaklaşık 2 milyon Dolar) eğitim ve genç liderliği üzerine çalışan yerel hayır kurumlarına bağışlıyor. Firmanın hedef kitlesinin basketbol oynayan gençler olduğunu düşünürsek paydaşlarına değer veren bir firma olduklarını rahatça söyleyebiliriz. Denizaşırı üretim yaptırdığı şirketlerin tedarik zincirini temiz tutmaya her zaman özen gösteren AND 1, finansal açıdan da oldukça başarılıydı diyebiliriz. 1993 yılında basit bir girişim olarak yola çıkan firma 2001 yılına geldiğimizde 25 milyon Dolar yıllık gelir elde eden bir şirket hâline gelmişti.
Fakat büyüme sancıları AND 1’ın eklemlerini zorlamaya başlar. 1991 yılında dışardan yatırımcı alan firma, öte yandan spor ayakkabı ve giyim sektöründeki yoğunlaşmayla ölçeğini artırarak mücadele etmeye çalışır. Zaman içinde satışlar düşmeye, işten çıkarmalar gerçekleşmeye başlar. Son darbeyiyse 2001 yılında 11 Eylül vurur. Kız kardeşini bu faciada kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalan, birkaç gün sonra babasını kanserden kaybeden kurucu ortaklardan Jay Coen Gilbert; hayatının anlamı üzerine düşünmeye, daha anlamlı işler yapmak için araştırmalar yapmaya başlar. Sosyal fayda odaklı girişimlerle görüşmeler yapar, Social Venture Network gibi kuruluşları araştırmaya başlar. Ve 2005 yılına geldiğimizde Bart Houlahan ile beraber AND 1’ı satmaya karar verir. Onlar ayrıldıktan üç ay sonra ise, sosyal fayda olanaklarıyla öne çıkan şirketleri tanınmaz duruma gelmiştir.
Daha iyisini nasıl yapabiliriz?
Bu acıklı süreci izledikten sonra, yanlarına Wall Street özel sermaye yatırımcısı arkadaşları Andrew Kassoy’u alan ikili, önce bir sosyal girişim yaratmaya, sonra da faydalı şirketleri fonlayacak bir yatırım fonu oluşturmaya niyet ederler. Fakat yüzlerce girişimci ve yatırımcıyla konuştuktan sonra ekosistemde daha yapısal bir değişikliğe ihtiyaç olduğunu fark ederler ve 2006 yılında B Corp’un kuruluşunun ardında yer alan B Lab’i ortaya çıkarırlar. B Lab, günümüzde 74 farklı ülkede, 150 farklı endüstride 3 bin 821 şirketin olduğu bir ağa sahip.
B Corp olmak isteyen şirketlerin takip etmesi gereken üç adım var. İlk olarak tamamen ücretsiz olan B Etki Değerlendirmesi (The B Impact Assesment) platformu üzerinden; çalışanları, tedarikçileri, müşterileri, çevre ve tüm paydaşları üzerindeki olumlu etkilerini ölçmeye yardımcı olan yaklaşık 200 soruyu cevaplandırıyorlar. Formu tamamlayan şirketler B Lab Doğrulaması’na başvurabiliyor. B Lab, kurumlardan formda belirttikleri değerleri kanıtlayacak dokümanları talep ediyor ve kurumun aldığı puanı yeniden değerlendiriyor. Bu aşamada kurumların şeffaflığı, iyi yönetim yapıp yapmadığı değerlendiriliyor. Bu adımı da başarıyla geçen şirketler B Corp Deklarasyonu’nu imzalayıp, global B Corp ağına katılabiliyor; markalarının yanına B Corp logosunu ekleyebiliyorlar.
B Corp’lar, kâr maksimizasyonu ya da yatırımcının öncelendiği sistemlere karşı çıkıyor ve paydaşlarını da sürece dâhil ediyor. B Corp Deklarasyonu’nun olmazsa olmaz dört maddesi bulunuyor: 1. Dünyada olmasını istediğimiz değişimin kendisi olmalıyız. 2. Tüm işler, insan ve ortamın önemini gözeterek yapılmalıdır. 3. İşletmeler, ürünleri, uygulamaları ve kârları aracılığıyla zarar vermemeyi ve fayda sağlamayı hedeflemelidir. 4. Birbirimize bağlıyız, dolayısıyla birbirimize ve gelecek nesillere karşı sorumlu olduğumuz anlayışıyla hareket etmeliyiz.
2014 yılında B Lab Avrupa’nın açılmasıyla Avrupalı B Corp’ları da desteklemeye başlayan hareketin, Türkiye’de ikisi danışmanlık şirketi (Mikado Consulting ve S360), bir tanesi gıda (Taze Kuru) bir diğeriyse moda sektöründe (Reflect Studio) çalışan dört üyesi bulunuyor. Bu üyelerden Reflect Studio’nun B Corp’lara olan ilgisi, markanın kuruluş hikayesinden çok daha önce başlıyor. 2016 yılında sosyal etki odaklı işbirliklerini esas alan bir marka olarak kurulan Reflect Studio; zaman içinde gelişen işbirlikleri ve tasarım ekibiyle, hazır giyim ve günlük eşyalara odaklanan bir tasarım ve üretim stüdyosuna evrilmiş. Kurumların marka kimliklerini estetik, işlevsel ve sürdürülebilir ürünlerle güçlendiren marka; WWF ve Amnesty International gibi kurumlarla işbirliği yapıp bu kurumların ticari ürünlerini tasarlıyor.
Markanın yaratıcı ekibinin yöneticisi ve sürdürülebilirlik lideri Serra Türkün, Reflect Studio’yu kurmadan önce, kendilerine örnek aldıkları birçok markanın B Corp sertifikalı olması nedeniyle bu kavramla tanıştıklarını söylüyor. Henüz şirketi kurmadan B Corp olmayı hayal ettiklerini söyleyen Türkün, kurulduktan iki yıl sonra (şirketler ancak kuruluşlarından bir yıl sonra sertifika için başvurabiliyor) sertifikayı aldıklarını anlatıyor. B Etki Değerlendirmesi sürecinde daha ilk yılda 98,5 puan alarak 80 puanlık barajı yüksek bir farkla geçen Reflect Studio’yu bu süreçte en çok zorlayan, paydaşlarını ilgilendiren konulardaki soruları kanıtlarıyla cevaplayabilmek olmuş. Birçok tekstil markasının temiz tedarik zinciri sorunsalı anlaşıldığı kadarıyla onların da karşısına çıkmış.
Özellikle yurtdışındaki firmalarla iletişime geçtiklerinde B Corp olmalarının her zaman onları bir adım ileri taşıdığını söyleyen Türkün; B Corp sertifikalı olmanın dolaylı olarak rekabet avantajı sağladığını; bilinçli satın alma kararları yapan şirketlerin B Corp sertifikalı kurumları tercih ettiğini söylüyor. B Corp şirketlerinin çalışanlarına verdiği değer bilindiği için Reflect Studio’da çalışan herkesin kendini daha iyi ve güvende hissettiğini söyleyen Türkün ekliyor: “Şirket içinde tüm kararlar daha iyi bir gelecek için alınıyor, çalışanlarımız da buna şahit oldukları için sosyal ve çevresel etkileri bakımından tatmin duygusu yaşıyor”.