Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
VOGUE Dergileri Global Kreatif Direktörü Juan Costa Paz ile moda endüstrisinin yeni ve sürdürülebilir yönünü konuşmak için buluştuk
Bugün sosyal etki ve yaratıcılık hangi noktada kesişiyor? Sosyal etki gerçek bir durum hakkında konuşmayı hedeflerken yaratıcılık estetik ve hayal ürünü unsurların da olduğu bir yaratım sürecini gerektiriyor, moda dünyası bu iki farklı alanı tek potada eritmeyi başarabiliyor mu?
Bu konuyu kendi aramızda çok fazla konuşuyoruz. Eminim hepimiz işlerimizi yaparken bazen sosyal gerçeklerden koptuğumuzu fark ediyoruzdur. Moda çok güçlü ve insanları değiştirebilir, ki yüzyıllardır da değiştirdi. İşin içine ticaret girince oyunda bazı değişiklikler oluyor. Bu düzene yeni dengeler geliyor. Bazen bazı zorunluluklar sosyal anlamda gitmek istediğimiz yolda bir barikat oluşturuyor. İşte tam da bu noktada çok kritik bir soru var; durum böyleyken sen süreçleri iki yüzlü olmadan yürütebilir misin? Gitmek istediğin yere yolda bazı engeller de olsa dürüst bir şekilde gidebilir misin? Diğer yandan unutmamak gerekiyor ki kitleler izlememekten keyif aldıkları içerikleri görmek istiyor. Dolayısıyla önemsediğin mesajları dürüst bir şekilde verirken insanların izlemekten keyif alacakları formatlar bulmalısın.
Ciddi konuları konuşurken bir yandan da insanların ilgisini çekmek ve onlara tüketmekten keyif aldıkları içerikler vermek kolay bir iş mi?
Billie Eilish ile bir iklim değişikliği hikayesi yaptık. Billie Eilish çocuklarla iklim krizi hakkında söyleşiler yaptı. Bakınca resimde Vogue var, Billie Eilish var, çok güçlü iki büyük isim. Bununla birlikte fark ediyoruz ki konuşma ciddileşince içeriğin etkisi kitleler üzerinde aynı olmayabiliyor. İklim konusu şaka kaldırmaz. Peki hem bu konu hakkında ciddi bir konuşma sürdürüp hem de insanların ilgisini nasıl çekersin? Bu, cevap aradığımız bir soru.
Geçtiğimiz günlerde Vogue Türkiye olarak Stella McCartney ile konuştuk, ona farkındalık arttırmak ve davranış değiştirmek arasında kalan o alanı sorduk, sence bu alan nasıl aşılır?
Bunu bir seferde başaramayacağımızı kabul ederek. Bu iş bazı tasarımcıların yaptığı gibi yeni güzellik normlarına sahip bir modeli defilede yürütmenin ötesinde olmalı. Mesajda tutarlı ve istikrarlı olmak bu işin kuralı. Söylediğin gibi Stella bunun çok iyi bir örneği. Başarı bu fikri ve prensibi yaptığın işin her detayında uygulamaktan geçiyor.
Neyi daha iyi yapabiliriz?
Bizler hikaye anlatıcılarız. Yapabileceğimiz şey bu konuda zaten çalışan insanlara daha fazla kapı açmak. 3 yıldır Vogue'un Kreatif Direktörü olarak çalışıyorum ve yaklaşımım moda endüstrisi olarak bazı kapıları nasıl daha çok açabileceğimiz yönünde. Bu iş sadece görselin kalitesi ile alakalı değil, konu bakış açısı ile de alakalı. Hayatın bizden başka bir yerinde duran bir insandan, her gün modanın içinde durmayan bireylerden öğreneceğimiz çok şey var. Daha davetkar olabilmeyi daha iyi yapabiliriz bence. "Modaya moda" "Modada sadece moda" anlayışından artık çıkmak zorundayız. Sürdürülebilirlik ve sosyal etki sadece her sezon hakkında bir konu yapabileceğimiz başlıklar olmamalı. Bu alanları insanlarla etkileşim kuracağımız platformlar olarak görmeliyiz.
Vogue'un bu konulara yaklaşımı en çok hangi anlamda değişiyor?
Vogue yüzyılı aşkın süredir burada. Hepimiz biliyoruz ki burası biraz da rüya ve diğer dünyayı yaratma arayışı içeriyor. Eskiden buraya daha çok "dokunabilirsin ama erişemezsin" anlayışı hakimdi. 2000'lerin başında bile bu hala biraz vardı. İnsanların konu hakkında bilinç kazanmasıyla ve iletişim biçimlerimizin değişmesiyle bu da değişti. Artık insanlar görselleri çok iyi analiz ediyorlar. Neyin gerçek, neyin doğru olup olmadığını anlıyorlar ve bunu konuşacakları birçok platform var.
Aklına bu değişimi somut olarak görebileceğimiz bir örnek geliyor mu?
Pandemi görselleri analiz ettiğimiz alışkanlıkların üzerine düşen nükleer bir bomba gibiydi. Pandemi sonrasında moda evleri ve ünlüler o abartılı görselleri koyduğunda gerçekten ne kadar kopuk olduklarını her zamankinden fazla hissettik bu da bizde bir farkındalık yarattı. Moda artık erişilememezlikle değil de daha çok sokakla alakalı. Formatlanmış o görsellerden ziyade alt kültürlerle ve farklı toplumların başka bakış açılarıyla. Hepimiz gördük ki moda gerçeğe yakınlaştığında ortaya daha fazla duygu çıkıyor. Eskiye dair o çok iyi bildiğimiz algoritmalar artık öylesine çalışmıyor. Artık önemli olan farklılıkları kutlamak. Vücutların, ırkların ve düşüncelerin farklılıklarını anlamaya çalışıyoruz ve bu bence hepimizin kırmızı çizgisi. Artık tek bir güzellik fikri yok ve moda çoklu bir dünyanın ürünü. Vogue'un buradaki rolü bu farklılıklara alan açmakla ilgili. Bu her anlamda çoklu dünyaya bir kapı açmak hakkında.
Hayali bir senaryodan konuşalım, 190 ülkenin ortak bir Vogue'u; tam anlamıyla bir Vogue World olsaydı, bu edisyonun kapağında ne olurdu?
Sanırım bir uydu görürdük. Uzaya gönderilmiş, insanlığa uzaktan bakan bir görsel, belki de o kapakta moda bile olmazdı. Evrenselliği ve insanlığı kutlayan bir kapak.
Gelecekte ne var, şu sıralar ne hakkında çalışıyorsun?
Bir taraftan Vogue'un konuştuğu dilleri çoğaltmaya çalışıyoruz, farklı kitlelere konuşabileceğimiz yeni dağarcıkların arayışındayız. Bir yandan da hep birlikte kültürel olarak sayfayı çevirdiğimiz bir andayız gibi hissediyorum, tabii ki hala bir hayal bir dünyası yaratmaya çalışıyoruz ama daha dürüstüz, gelecek dürüstlükle alakalı, yaratırken dürüst olmakla.