Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Şubat ayına gelince aklımıza ilk sevgiliye, aşka dair romanlar gelse de ben bu ay seçkiyi kırılgan ilişkilere ve gerçek sevgiye ayırdım.
Bu sefer aşkın romantik yanını değil ne kadar can yakıcı olduğunu, gerçek sevginin ne denli büyük fedakarlıklar gerektirdiğini, ikili ilişkilerde dengede kalmanın ne kadar zor olduğunu konuşacağız bu kitaplarda. Hazırsanız başlıyorum!
Fotoğraf: @1kitap.1mekan
Melisa Kesmez okumak, benim için ılık bir akşam üstü hafif dalgalı bir denizde yüzmek gibi… İçimi ısıtıyor, ruhumu dinlendiriyor, hafif hafif duygularımı harekete geçiriyor. Kalemi o kadar nahif ki su gibi akıp gidiyor. Bir önceki kitabı Küçük Yuvarlak Taşlar’a çok da uzak olmayan bir açıdan bakıyoruz ilişkilere. Çocukluğundan beri kendinden, aidiyet duygusundan uzak büyüyen Türkan’ın kendini yeniden keşfetme yolculuğuna ortak oluyoruz bu kısacık romanda.
Hayatın küçük kırılma anları ve dönüm noktaları ile yaşamın kendine özgü döngüsünde, kayıplar arasında sıkışmış bir kadının iç dünyasına ışık tutuyor Kesmez. Sevgiyi, terk edilmeyi, hayal kırıklığını, sevgisizliği, kendin olma duygusunu Türkan ile biz de keşfediyoruz. Bir oturuşta bitirip Türkan, Orhan, Mavi, Ulaş ve Ali’nin sıcacık hikayesinde kendime yer bulduğum için mutlu bir şekilde kapattım kitabı.
“Hayatı, hayatı demeyeyim de, hayat büyük bir kelime, anları diyeyim, evet, anları paylaşacak birini bulmak zor değilmiş.”
Günümüz dünyasında insan ilişkilerini bu kadar sade ve akıcı bir dille ele alma konusunda Sally Rooney’nin yeri gerçekten çok başka. Anlattıkları çok gerçek, çevremizden insanlar bazen de ilişkiler konusunda hem ailemizle hem arkadaşlarımızla hem de kendimizle yüzleşmek istemediğimiz yerlere götürüyor Rooney bizi; bence bizi bizden biri gibi yazdığı için bu kadar seviyoruz kendisini. Bu kitabı da Normal İnsanlar'dan sonra en sevdiğim kitabı oldu.
Bir ilişkiler ağı ve içinde dört insan… Rooney, Arkadaşlarla Sohbetler’de aşkı, dostluğu ve güç dengelerini, samimi, hüzünlü ve bazen de acımasız bir dürüstlükle ele alıyor. Modern ilişkilerin çok katmanlı yapısını, dile getirilmeyen duyguların gücünü ve kim olduğumuzu keşfetme arayışımızı iki tane iç içe geçmiş ilişki üzerinden irdeliyor. Çiftler arasında başlayan beklenmedik ilişkiler, hem kendi kırılganlıklarını hem de çevresindekilerle olan bağlarını yeniden sorgulamalarına neden oluyor ve ilişkilerin sınırları bulanıklaşıyor.
“Senin düşünme ve hissetme şeklinde çok güzel bir şey var, ya da dünyayı deneyimleme şeklin belli bir açıdan çok güzel.”
Çok uzun zamandır ilişkiler üzerine böyle çarpıcı bir metin okumamıştım. Üç farklı bölümü de üç farklı anlatımdan oluşuyor, önce bir soru-cevap üzerinden bu ilişkiyi gözlemliyoruz sonra üçüncü göz olarak anlatıcılardan dinliyoruz ve en sonunda ise bir tartışmanın parçası oluyoruz. Mükemmel bir kurgu ve oldukça edebi, çoksesli ve çokkültürlü bir metin.
Kahire’nin karmaşık sokaklarında aşkı yeniden tanımlamanızı gerektirecek bir ilişkiyi anlatıyor aslında bu roman. Naga, modern dünyada kimlik, dil ve kültür kavramlarını sorgulayan, çarpıcı gözlemlere yer veriyor. Bir yanda köklerini ve anlamını bulmaya çalışan genç bir kadın, diğer yanda devrimden geriye kalanlarla yaşama tutunmaya çalışan bir adam; roman boyunca aralarındaki kültürel uçurumla ve geçmişleriyle yüzleşirler. Yazar, kişinin anlam arayışının karmaşıklığını gözler önüne sererken, Kahire’nin canlı atmosferinde bizi bir gezintiye çıkarıyor.
“Kendimizi en beğenilir formda baştan tasarlamak için paralamamız ikimizi de aptal durumuna düşürüyor. Yanardöner ve değişkeniz, en küçük tehditte kabuk değiştiriyoruz ve sonunda nereye gitsek çıkıntı oluyoruz.”
Fotoğraf: @1kitap.1mekan
Yine ilişkiler üzerine oldukça çarpıcı bir metin daha! O kadar hazırlıksız yakalandım ki bu romanın ağırlığına, uzunca bir zaman etkisini üzerimden atamadım. Camila Sosa Villada, toplumsal ön yargılara ve şiddete karşı direnen bir grup travestinin hikayesini anlatıyor Kötü Kızlar’da.
Hikaye içinde hikaye; her bir karakterin penceresinden bakabiliyoruz hayata ve masalsı dokunuşlarla metin iyice büyülü bir hale geliyor. Aşk, cinsellik, hayal kırıklığı, kayıp, direniş ve yeniden doğuşun birbirine karıştığı bu hikayede, cesaretin peşinden giden çok özel insanlarla tanışıyoruz. Bir yandan da toplumun, kimlikler ve bedenler üzerindeki baskısına karşı bir isyan hikayesi okuyoruz. Bir de yazarın hayat hikayesini okuyunca çok çok etkilendim.
“İnsanın hayatında öyle bir an geliyor ki hiçbir anı güvende olmuyor. O da artık unutmaya galip gelebilmek için her şeyi minik defterlere yazmaya, buzdolabının kapısına notlar asmaya başladı.”