Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Güzel kitap seçimi kadar insanın yaz tatilini güzelleştiren ne var ki?
Bu ayın listesini hazırlarken içim kıpır kıpır, çünkü bu yıl okuduğum en güzel kitaplar bu seçkide yer alıyor, güzel kitap seçimi kadar insanın yaz tatilini güzelleştiren ne var ki?
Listemiz bir sürprizle başlıyor, editörlüğünü yaptığım bir Modiano kitabı ile! Ve bence Modiano’nun en etkileyici kitabı… The New York Times’ın seçtiği yüzyılın en iyi 100 kitabında liste başı olan Ferrante’yi de anmadan geçmiyoruz bu ay. Notlarınızı almaya başlayın çünkü son zamanların en iyi seçkisi geliyor!
Fotoğraf: @1kitap.1mekan
Modiano öyle bir yazar ki bir kez okuyup kaleminin tadına vardıktan sonra asla bırakmak istemiyorsunuz. Bazen hep aynı şeyi yazıyor hissine kapılıyorum, sonra da onu bu kadar sevme nedenimin bu olduğunu anlıyorum, özgünlük… Bir kere Modiano okuduktan sonra karşınıza başka bir metni geldiğinde ona ait olduğunu kolayca anlayabiliyorsunuz. Bence bir yazarı en değerli kılan şeylerden biri bu özgünlük.
“Ürkünç insan yazgısını dışsallaştırması ve işgal dünyasının örtüsünü kaldırdığı bellek sanatı” nedeniyle Nobel Edebiyat Ödülü’nü alıyor ve bu neden aslında bizi Modiano edebiyatının derinine götürüyor; hafızayla olan ilişkisine. Tüm Modiano metinleri hatırlama ve unutma kavramları arasında gidip geliyor, gerçekle kurmaca öyle bir iç içe geçiyor ki siz de kapılıp gidiyorsunuz. Dora Bruder, Modiano’nun belki de en etkileyici hikayesi…Kendi geçmişinin de metinde tüm gerçekliğiyle yer aldığı, kaybolan genç bir kız üzerinden aslında İkinci Dünya Savaşı döneminde çekilen kolektif acılara, ismini dahi bilmediğimiz onlarca kişinin hayatına değiniyor. 1940’ların Nazi işgali altındaki Paris’in sisli sokaklarında geziniyoruz. Genç bir kızın kaybolmasının ardındaki gizemi çözmeye çalışırken Modiano’nun babasıyla ilişkisine de tanık oluyoruz. Editörlüğünü üstlendiğim bu kitap Modiano’nun kimlik ve bellek temalarını işlediği en güçlü roman diyebilirim.
“Bu kitabı yazarken sağa sola haber saldım; bir deniz fenerinin ışıkları gibi ama ne yazık ki geceyi aydınlatacağından kuşkuluyum. Yine de umudumu koruyorum.”
Fotoğraf: @1kitap.1mekan
Bir yazarı keşfetmekte bu kadar geç kaldığıma hiç bu kadar pişman olmamıştım! Hala tanışmadıysanız Hikmet Hükümenoğlu ile tanışmalısınız, uzun zamandır yerli bir yazarımızı okurken bu kadar keyifli bir deneyim yaşamamıştım, yaşasın edebiyata doyabilmek. Harika Bir Hayat’ı soluksuz bitirince hemen Körburun’a başladım ve onu daha da çok sevdim. Türkiye’nin yakın geçmişini metnin arka planına bu denli güzel bir şekilde yedirmek gerçekten çok büyük bir başarı. Kurmacanın çok ötesinde tarihin tüm gerçekliğiyle metne yayıldığı, insanın edebiyata doyacağımı muhteşem bir kitap.
Harika karakterinin doğumu ile kuşaklar arası Türkiye tarihine ortaklık etmeye başlıyoruz ve bu özel, bağımsız, güçlü kadının kendi benliğini bulmasıyla biz de toplumsal değişim ve dönüşümlere ortak oluyoruz. Türkiye’nin siyasi çalkalanmaları, bu değişimlerin karakterlerin hayatına ve psikolojisine olan etkilerini detaylı bir şekilde görüyoruz. Bazı karakterler roman bitse de sizinle yaşamaya devam eder ve hayatınızda derin bir iz bırakır ya işte Harika da benim için onlardan biri oldu.
“Hele ruhu, vücudundan dışarıya taşan o göz kamaştırıcı ışık... Tek kusuru kendi ışığına kör olması.”
Fotoğraf: @1kitap.1mekan
Geçtiğimiz aylarda kitap kulübümde, Türkiye’de en sevdiğim çevirmenlerin başında gelen sevgili Eren Yücesan Cendey ile bir araya gelip Elena Ferrante konuştuk. Tam da bunun üzerine kitabının liste başı olmasıyla yazarı biraz daha yakından tanımaya karar verdim. En az roman kadar ilgimi çeken bir tür olan deneme kitabını görünce onunla başladım yazarı daha yakından tanımaya.
Kitap aslında Yazmanın ve Okumanın Zevki Üzerine Sohbetler alt başlığıyla geçiyor ve yazarın Bologna Üniversitesi’nde verdiği üç dersten oluşuyor. Okumayı ve yazmayı aslında bir eylemden çok öte bir deneyim olarak gören yazar, aslında kendi edebiyatının da dışına çıkarak edebiyat dünyasına ait konuları ele alıyor. Kendi edebiyatına dair birçok ipucunu da barındırıyor, erkek egemen edebiyata dair eleştiriler yer alırken karakterlerinin yaratılma sürecini de anlıyoruz. Okumanın ve yazmanın kendisi için ne anlama geldiğini oldukça akıcı ve samimi bir dille anlatıyor.
“Yazmak isteyen kişinin Ben’i, kendi düşüncesinden ayrılıyor ve ayrılma esnasında o düşünceyi görüyor.”
Sanırım en güzelini sona sakladım… Çok uzun zamandır okuduğum en doyurucu kitaplardan biri İnsanların En Gizli Hatırası. 2021’de Goncourt Ödülü’nü alan frankofon yazar, doğduğu şehrin kültürünü, edebiyat dünyasındaki dışlanmışlığı oldukça etkileyici bir hikâye üzerinden anlatıyor. Kitap, Roberto Bolano’dan bir alıntıyla başlıyor ve yazar Yambo Ouologuem’e ithaf ediliyor. Bu da hikâye içinde hikâye okuyacağımızın, gerçekle kurgunun iç içe geçtiğinin sinyallerini veriyor aslında.
Bir yandan iftira atılarak kitabı toplatılan, kayıp bir Afrikalı yazarın izini sürerken diğer yandan baş kahramanımızın yazar olma yolunda ilerliyoruz. Ve kitap kendi içinde katmanlara bölünüyor, derinleştikçe açılıyor. Kimlik arayışı, edebi miras, sömürgecilik gibi temaları çoksesli, parçalı bir anlatımla okuyoruz. Tarihi bir kişiliğin hayatını kurmacayla karıştıran Sarr, bir yandan da melez bir anlatı yaratıyor; iç içe çok katmanlı öykülerle karşılaştırıyor bizi, bununla da kalmıyor metinlerarasılık konusunda ustalığını da gösteriyor, romanın içinde gazete haberlerinden makaleye, günlükten mektuplara kadar birçok farklı türü de deneyimliyoruz. Yazarın kaleminin nahifliğini ne kadar övsem az bence, tanışmakta geç kalmayın lütfen!
“Büyük eserler fakirleştirir ve hep fakirleştirmek zorundadır. Üzerimizdeki safrayı atarlar. Onları okuduktan sonra daima çıplaklaşırız: Zenginleşiriz ama eksilerek.”