Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Lüks markalar bugünlerde yalnızca büyüleyici koleksiyonlar yaratmakla kalmıyor, aynı zamanda edebiyatı kutlayan kitap etkinliklerine de ev sahipliği yapıyor. Moda ve edebiyat kesişiminde kitap kulübüne yolculuğumuz başlıyor.
Verilerin, algoritmaların, bildirimlerin akıl almaz bir hızla aktığı yaşantılarımızda şüphesiz hepimiz biraz yavaşlamayı özledik. Peki, en son ne zaman akıllı cihazlarımızı bırakarak sessiz bir odada sıcak kahvemiz eşliğinde uzun saatler kitap okuduk? Cevabı bulmakta zorlanıyoruz. Sayfaları çevirmenin verdiği dokunsal his, ne olacağına dair beklentilerimiz, karakterler ve fikirlerle kurulan samimi bağ... Bu sürükleyici ve son derece kişisel deneyimden hangi ara bu kadar uzaklaştık?
“Dijital zehirlenme” yaşadığımız şu günlerde artık gerçek hayattaki olaylarla, deneyimlerle ve hobilerle yeniden bağlantı kurmayı arzuladığımız bir gerçek. Ekranların ve dijital unsurların esiri olduğumuz bir dünyada, unuttuğumuz belki geri plana attığımız önemli bir hareket yeniden ivme kazanıyor: kitap okumak. Bu yeniden diriliş sadece sayfaları çevirmekle ilgili değil; aynı zamanda kültürel bir yeniden uyanış anlamına da geliyor. Zira dijital çağın hızlı tempolu ortamında yol alırken, ekranların basılı bir kitabın sürükleyici hikaye anlatma deneyiminin ve sayfalarının verdiği somut hazzının yerini alması çok da mümkün değil. Nitekim fiziksel olarak kitap okuma eylemi, çoğu kişi için sürekli maruz kaldığımız bildirimlerden ve algoritmalardan soyutlanmak için bilinçli bir tercihe dönüştü.
Odaklanma sorunu yaşadıkları ve dikkat sürelerinin kısaldığı yönündeki stereotiplerin aksine, Z kuşağı okuma canlanmasının ardındaki itici güç olduğunu kanıtlıyor. Çeşitli literatür kaynaklarına ve online kitap topluluklarına dijital erişimden beslenen Z kuşağı, aslında dünyayı anlama ve kimliklerini şekillendirme aracı olarak hikaye anlatıcılığına değer veren hevesli okurlar. Öyle ki kitap kulüpleri ve kütüphaneler, Z kuşağının kitaplarla etkileşime geçme yollarından sadece birkaçı. ALA (American Library Association) tarafından Kasım 2023’te yapılan bir araştırma, Z kuşağının kütüphaneyi diğer nesillere göre çok daha fazla kullandığını söylüyor. Araştırmanın detayında yine beklenenin aksine Z kuşağının yüzde 50’sinin sık sık kütüphaneye gittiğinin altı çiziliyor. 2022 yılında Nielsen BookData’nın yaptığı bir başka araştırmaya göre Z kuşağının yılda tahmini olarak 61 milyon kitap satın aldığı, bu rakamın genel kitap pazarının yüzde 18’ini temsil ettiği tespit edildi. Öte yandan Goodreads ve TikTok gibi platformlar, Z kuşağı üyelerinin kitap tavsiyelerini paylaştığı, okuma yarışmalarına katıldığı ve en sevdikleri okumalar hakkında tartışmalara girdiği sanal merkezler haline geldi. TikTok’ta #Booktok trendin öncüsü oldu ve yayımlandığı tarihte 30 milyardan fazla izlenmeye ulaştı. Bu online topluluklar yalnızca okurları küresel olarak birbirine bağlamakla kalmıyor, aynı zamanda geleneksel yayıncılık kanallarında gözden kaçmış olabilecek çeşitli sesleri ve hikayeleri de güçlendiriyor. Z kuşağının okuma alışkanlıkları, dijital platformların yanı sıra fiziksel mekanları da şekillendiriyor. Pop-up kitapçılar, edebiyat temalı kafeler ve etkileşimli kitap sergileri, Z kuşağının edebiyatla deneyimsel ve sürükleyici karşılaşma arzusuna hitap ediyor. Bu alanlar yalnızca geniş bir kitap yelpazesini sergilemekle kalmıyor, yazar etkinliklerine, kitap imza günlerine ve temalı atölye çalışmalarına da ev sahipliği yaparak topluluk duygusunu ve okuma konusunda heyecanı teşvik ediyor. Z kuşağının kitaplarla olan ilişkisi salt okuma eyleminin ötesine geçiyor; hikaye anlatıcılığını tüm biçimleriyle yücelten ve çeşitli anlatıların, bakış açılarının ve türlerin daha derinlemesine araştırılmasını sağlayan kültürel bir harekete dönüşüyor. Bu nesil edebiyat dünyasını etkilemeye devam ettikçe, okumanın yeniden canlanması daha da ivme kazanarak dijital çağda fiziksel okuyucu olmanın ne anlama geldiği yeniden tanımlanacak.
Peki, kitap kültürünün yeniden canlanması lüks moda açısından ne anlama geliyor? 2017 yılı moda haftalarında hızlı çıkış yaptığından beri markalar için bir dizi reklam kampanyasında yer alan, 2018 İngiliz Moda Ödülleri’nde yılın modeli ödülü sahibi Kaia Gerber, pandeminin başladığı Mart 2020’de kendi Instagram hesabından bir kitap kulübü kurmuş ve takipçilerini katılmaya davet etmişti. Şubat ayında -neredeyse dört yıl sonra- Kaia kendi kitap kulübü Library Science’ı kurarak edebiyata ve kitaba olan derin tutkusunu bir üst seviyeye taşımaya karar verdi. Şu anda 38.500 takipçisi olan hesabın nihai amacı, kitapları paylaşmak, yeni yazarları öne çıkarmak, Kaia’nın hayran olduğu yazarlarla sohbetlere ev sahipliği yapmak ve edebiyat konusunda heyecanlı insanlardan oluşan bir topluluk oluşturmaya katkı sağlamak.
Öte yandan lüks markalar da dijitalleşmenin yarattığı yorgunluğu fiziksel kitaplarla telafi etme konusunda kararlı. Üstelik yalnızca görsel açıdan çarpıcı kampanyalar yaratmakla kalmıyor, kitapların dünyasına da giriyorlar. Moda ikonları tarafından kurulan kitap kulüpleri, yazarlar ve tasarımcılar arasındaki işbirlikleri ve edebiyat temalı moda koleksiyonları, her iki sektörün sanatını kutlayan yaratıcı ifadeler olarak ortaya çıkıyor. Bu füzyon ister kelimelerle ister giysilerle olsun, hikaye anlatımının eskimeyen çekiciliğini vurguluyor.
Dior’un book tote (kitap çantası) modeli uzun zamandır moda dünyasında beğeni toplayan tasarımlar arasında. Her sezon yenilenen book tote geçtiğimiz yıl okuma sevgisini onurlandıran bir roman serisinin ilham perisi oldu. Aralarında İngiliz aktris Rosemund Pike, belgesel film yapımcısı, yönetmen Beatrice Borromeo ve oyuncu Nine d’Urso gibi etkili isimlerin de bulunduğu Dior Book Tote Club serisi samimi sohbetlere, kişisel görüşlere ve edebiyat ile modanın birleşimine tanık oluyor. Bu edebi ve görsel yolculuğa kendini tamamen kaptırmak isteyenler için tüm bölümler ve seriler Christian Dior’un resmi YouTube kanalında mevcut. Geçtiğimiz aylarda Dior, Natalie Portman’ın başrolde olduğu kitap kulübünün son bölümünü tanıttı. Özel bir videoda Portman, zamansız bir zarafetin sembolü olan ve şimdi büyüleyici Mexico Millefiori motifiyle süslenmiş Dior Book Tote’da taşıdığı değerli kitapları tanıtıyor. Paris’teki Fransız Ulusal Kütüphanesi’nin ana okuma odası olan Salle Labrouste’un tarihi duvarları içinde çekilen bu bölüm, Portman’ın edebiyat dünyasına benzersiz bir bakış sunuyor.
Fiziksel bir kitabın duygusuna ve gücüne inanan bir diğer marka da Chanel. Zira markanın geçmişten gelen zengin bir edebiyat kültürü var. Chanel uzun zamandır yazarlara ve düşünce liderlerine ev sahipliği yaparak sanat ve kültür savunuculuğu yapıyor. Charlotte Casiraghi’nin küratörlüğünü üstlendiği Rendez-vous littéraires (Edebi Randevu) kadınların güçlenmesi temasını kendi eserleri veya klasik edebiyatçıların eserleri aracılığıyla tartışmak üzere kadın yazarları ve edebiyat dostlarını bir araya getiriyor. Dahası Chanel’in resmi internet sitesindeki event bölümünde ünlülerle kütüphane anketleri, Charlotte Casiraghi’yle yaz okumaları ve kış okumaları başlıklarıyla kitap önerileri de bulunuyor.
Fotoğraf: @miumiu
Geçtiğimiz aylarda Miu Miu, Sibilla Aleramo ve Alba De Céspedes’in edebi eserlerine olan takdiri yeniden canlandırmak için iki günlük bir etkinlik olan Miu Miu Literary Club’ın (Miu Miu Edebiyat Kulübü) açılışını gerçekleştirdi. Edebiyat Kulübü, Miu Miu’nun çağdaş düşünceye sarsılmaz bağlılığının altını çizerek sohbetlerin, canlı performansların ve eğlencenin büyüleyici bir birleşimini vaat ediyor.
Avrupa’nın edebiyat salonları ve sanat çevrelerinin köklü geleneğinden ilham alan Miu Miu Edebiyat Kulübü, Milano’da yer alan kültür derneği Circolo Filologico’da gerçekleşti. Miu Miu’nun vizyonunun merkezinde yer alan Edebiyat Kulübü, aile, annelik ve iş temalarını kapsayan, kadınların toplumdaki rolleri üzerine diyaloğu teşvik etmeyi amaçlıyor. Olga Campofreda’nın rehberliğinde gerçekleştirilen panel tartışmalarının ve performansların, çağdaş yazarların ve yorumcuların farklı konularda paylaşımda bulunduğu dinamik bir platform haline geldiğini söylemek mümkün.
Öte yandan moda markalarının kitaplarla ve yazarlarla kurduğu samimi bağlara geçtiğimiz günlerde bir yenisi daha eklendi. İtalyan modaevi Valentino, mayıs ayında gerçekleşen International Booker Prize’a (Birleşik Krallık’ta düzenlenen uluslararası bir edebiyat ödülü) sponsor olduğunu duyurdu. Bu ödül, dünyanın dört bir yanında İngilizceye çevrilen ve Birleşik Krallık’ta yayımlanan en iyi tek kurgu esere her yıl verilmekte. Oscar’lar sinemayla ve Grammy’ler müzikle ne kadar eş anlamlıysa, Booker Ödülleri de edebiyatla o kadar eş anlamlıdır. Maison Valentino’nun CEO’su Jacopo Venturini verdiği bir demeçte, “Bu yıl Booker Ödül Vakfı ile işbirliği yapmaktan onur duyuyoruz. Bu işbirliği edebiyat dünyasıyla olan derin bağımızı daha da güçlendiriyor” diye belirtti. Benzer hislerle Booker Ödülleri Vakfı’nın CEO’su Gaby Wood da şu ifadeleri paylaştı.“Valentino ile böylesine anlamlı bir işbirliğine giriştiğimiz için bundan daha heyecanlı olamazdık ve destekleri için onlara çok minnettarız. Bu iki köklü kurum, birlikte sınırları olmayan hayalleri bir araya getirecek. Valentino ekibinin enerjisi ve coşkusu harika. Yazarlarla birlikte yaptıkları her şey çok ilham verici. Onlarla kitapları tartışmaktan büyük keyif aldım ve birçok uluslararası Booker yazarına duyduğumuz ortak sevgiyi keşfetmek benim için özel bir heyecan oldu.” Valentino, proje kapsamında Hanya Yanagihara, Leila Mottley, Elif Şafak ve Mieko Kawakami dahil olmak üzere Booker Ödülleri’ne aday gösterilen birçok yazarla ortak çalıştı.
Bahsettiğimiz tüm bu umut aşılayan örneklerin bize anlatmak istediği ortak şey; ne kadar dijitalleşmenin merkezinde olsak da geleneksel ve fiziksel iletişimlerin gücünü unutmamak gerek. Peki, okuma kültüründeki bu fiziksel canlanma dijitalleşmenin önünü kesebilir mi? Tabii ki hayır. Nihai olarak kitap kulüpleri yalnızca moda markalarının çok yönlü ilgi alanlarını sergilemekle kalmıyor, aynı zamanda edebiyat ve stil arasındaki derin bağlantıyı da vurguluyor. Gerçekleşen performanslar daha fazla moda markasına ilham olacak, edebi etkinlikler ve anlamlı tartışmalar giderek yayılarak kültürel rolleri moda alanının ötesine taşıyacak gibi görünüyor.