Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.


Köklerinden beslenen estetikleriyle dünyayı fetheden Türk tasarımcılar, Vogue Türkiye’ye özel kutlama mesajlarıyla 15’inci yıldönümümüz şerefine kamera karşısında.
Her şeyden önce moda benim için bir temsil aracına dönüştü. Türkiye’nin zanaatkarlık geleneğini çağdaş bir estetikle buluşturmak, aslında kültürel kimliğin yeniden tanımlanma biçimiydi. Global moda sahnesinde elde ettiğim görünürlük, yalnızca markamın değil bu toprakların estetik kodlarının da uluslararası bir dile çevrilmesini sağladı. Ben tasarımı bir kültürel aktarım alanı olarak görüyorum. Her koleksiyon, Anadolu’nun el işçiliği mirasıyla modern dünyanın duyusal algısı arasında kurduğum bir köprü oldu. Bugün geldiğim noktada, moda benim için hâlâ bir kimlik inşası; geçmişin birikimini bugünün duyarlılığıyla yeniden yazmak ve bunu evrensel bir anlatıya dönüştürmek.
Estetikten çok zihinsel bir evrim yaşadı bence. Eskiden “güzel olan” üzerinden tanımlanan kavramlar, yerini “anlamlı olan”a bıraktı. Artık bir elbisenin formundan çok, arkasındaki hikaye, üretim süreci ve duygusal bağ önemli. Moda, sessiz ama derin bir farkındalık dönemine girdi. Ben bu dönüşümü, kendi markamı bir tür hafıza alanına dönüştürerek takip ettim. Koleksiyonlarımda sadece biçim değil düşünce de var; zanaatkarın dokunuşu kadar, geçmişle kurulan entelektüel bir diyalog da söz konusu. Bu yüzden kendimi sektörün “hız” değil “anlam” tarafında konumlandırdım. Bence moda artık ne giydiğimizin yanı sıra neyi temsil ettiğimizle de ilgili.
Her defilenin, her provanın hatta atölyede sessizce iğne batırdığım o dakikaların bile bende izi ayrı. Ama hayatım boyunca asla unutamayacağım an, Cumhuriyet’in 100. yılına ithafen hazırladığım Anatolia koleksiyonunun finalinde sahneye çıktığım andı. Yüz parçalık koleksiyon, bu topraklara, geçmişe ve köklere yazılmış bir mektuptu. Işıklar yavaşça sönerken, modellerin ardından podyumun sonuna yürüdüm. O an kalabalığın ortasında derin bir sessizlik duydum. Alkışların ötesinde, o sessizlikte Cumhuriyet’in 100 yıllık emeğini, kadınların gücünü ve Anadolu’nun kalbini hissettim. Benim için o an bir hayalin gerçeğe dönüşmesiydi.
Şu anda beni en çok heyecanlandıran şey, markamın hikayesini gündelik yaşamın her ânına taşıyor olmam. İlk ready-to-wear koleksiyonum, Özgür Masur dünyasının günün her saatinde var olabileceğini gösteriyor. Bu koleksiyonla birlikte kadınların şehirde, işte ya da seyahatte de kendi zarafetlerini özgürce taşıyabilmelerini istedim.
Bunun yanında, yeni couture koleksiyonumun hazırlıkları devam ediyor. O dünyada hâlâ duygular, dramatik formlar ve hayal gücü var. Biri yaşamın, diğeri hayalin içinde...
Vogue’un her sayfasında yaratıcılığın disiplini, estetiğin kararlılığı ve hayal gücünün cesareti var. Benim için ilham veren şey de bu dengeyi kurabilme hali —duyguyu kurumsallıkla, özgünlüğü sistemle buluşturabilmek. Moda dünyasında kalıcı olmanın yolu tam da bu denklemi çözmekten geçiyor. Vogue bana hep şunu hatırlattı: Moda yalnızca dönemsel bir güzellik değil bir vizyonun sürekliliği. O yüzden benim için Vogue ilhamdan çok bir pusula.
Son 15 yılda moda sektörü birçok dinamiğin etkisiyle dönüşüm yaşadı ve Vogue Türkiye bu dönüşümün en görünür ve yönlendirici seslerinden biri oldu. Sektörü tek başına şekillendirmedi belki, ama ona bir yön duygusu kazandırdı. Disiplini, vizyonu ve estetiğiyle modayı anlamaya, sorgulamaya ve bir kültür olarak sahiplenmeye ilham verdi.
Benim için Vogue Türkiye’nin en kıymetli katkısı, modayı yüzeysel bir beğeniden çıkarıp düşünsel bir zemine taşımış olması. Türkiye’de tasarımcıların, markaların ve okurların modaya daha bilinçli, daha entelektüel yaklaşmasında büyük payı var. Moda sahnesinin çok sesli olduğu bu dönemde, Vogue Türkiye hâlâ o sesler arasında dengeyi, sürekliliği ve kaliteyi temsil ediyor.
Öncelikle, modayı bir disiplin olarak ele almalarını tavsiye ederim. Bu alan, kültürel, sosyolojik ve sanatsal bir okumadır. Çalışmak, üretmek ve araştırmak bu mesleğin temelidir.
Moda, diğer tüm sanat dallarıyla etkileşim halinde var olur. Dolayısıyla mimariden sinemaya, edebiyattan müziğe her disiplini takip etmek, tasarımcının düşünsel dünyasını genişletir. Gerçek yaratıcılık, yalnızca ilhamla değil bilgi, gözlem ve süreklilikle inşa edilir. Bu nedenle modayı anlamanın en güçlü yolu, onu diğer sanat biçimleriyle birlikte düşünmekten geçer.
Vogue Türkiye, 15 yıldır modayı hem bir estetik hem de bir düşünce biçimi olarak ele alıyor. Her sayısında vizyon, zarafet ve emeği buluşturarak Türkiye’de moda bilincinin gelişmesine öncülük ediyor. Bu 15 yıl, bir kültürün olgunlaşma hikayesi... Nice yıllara Vogue Türkiye; modayı bir duygu, bir dil ve bir miras olarak taşımaya devam etmeniz dileğiyle...