Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.


Farklı hayatlar süren ve kişisel yolculuklarında sanatın değiştirici, dönüştürücü yüzünü eksenlerine alan başarılı iş kadınları, kadın olmanın getirdiği içsel gücü ve duyusal zenginliği özenle geliştirdikleri koleksiyonlarına yansıtıyor.
Boğaziçi Üniversitesi’nde siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler okuyan ve uzun yıllar kurumsal hayatta görev yaptıktan sonra tarıma yönelen Ayşe Seda Doğan, 1997’de “kişisel olanın aynı zamanda politik olduğunu” anlamaya başlayan bir üniversite öğrencisiyken 5. İstanbul Bienali’nin kapısından girdiğinde bir daha hiçbir şey eskisi gibi olmadı. Eşiyle birlikte 20 yıldan uzun süredir koleksiyonerlik yapan Doğan, koleksiyonunu “Türkiye’de ilk kez farklı medya kullanılarak ortaya çıkmış sanat eserlerini, yani dijital medya, video, enstalasyon gibi işleri bir araya getiren bir seçki. Bir diğer özelliği de pek çok provokatif ve sorgulayıcı siyasi işin bir arada yer alması ve 2000’li yıllar Türkiye’sine ışık tutması” diye tanımlıyor.
Koleksiyonun çok tanımlı bir çerçevesi var. 2000 sonrası çağdaş Türk sanatı topluyoruz. Ve bunu yaparken de üç alt başlıktan birine mutlaka girmesini istiyoruz: göç ve şehirleşme, kimlik siyaseti ve cinsiyet siyaseti. Bu tanımlara uymayan işleri çok beğensek de koleksiyona dahil etmiyoruz. Zannederim Türkiye’de ilk kez bu kadar net tanımı olan bir koleksiyon olması açısından da oldukça konuşuldu bu seçki; zaman zaman eleştiriler de aldı. Ama odaklı kalmayı önemsiyorum ve koleksiyonu oluşturan işlerin toplamından daha büyük bir anlatı ortaya çıktığını düşünüyorum.

Haluk Akakçe, “Serendipity”
Koleksiyonumuzun ilk parçaları Hafriyat Grubu’ndan, Antonio Cosentino ve Murat Akagündüz gibi isimlerin çalışmalarıydı. Ama benim koleksiyonumuza ilk kattığım eser Hüseyin Çağlayan’ın 7. İstanbul Bienali’nde sergilenen Airmail Dress adlı eseri oldu. Seçkimizde öne çıkan isimler arasında Canan, Erinç Seymen, Leyla Gediz, Ayşe Erkmen, Haluk Akakçe, Kutluğ Ataman, Antonio Cosentino, Vahap Avşar, Emre Hüner, Elmas Deniz, Burak Delier, Gözde Mimiko Türkkan, Leman Sevda Darıcıoğlu, Nermin Er, Canan Tolon, Aslı Çavuşoğlu, Ahmet Öğüt, Volkan Arslan ve Zeyno Pekünlü’yü sayabilirim. Uzunca bir süre takip ettiğimiz sanatçıların her sergisinden beğendiğimiz bir eserini almaya özen gösterdik. Bunun sebebi de sanatçıların farklı dönemlerini ve değişen ifadelerini koleksiyon içinde takip edebilmekti. Koleksiyon içinde örneğin Haluk Akakçe’ye ya da Kutluğ Ataman’a ait mini bir koleksiyon var gibi düşünebilirsiniz.
Kariyer derken genç bir sanatçı mı yoksa kariyerinde yol almış tanınan bir sanatçı mı olmasından bahsediyorsak bunun koleksiyon için pek bir önemi yok. 2000’li yılların başında eserlerini aldığımız sanatçıların hepsi genç sanatçılardı ve bugün olduğu gibi isim sahibi değillerdi. Benim için önemli olan, sanatçının duruşu, cesareti, sanatıyla vermek istediği mesajı ve duygusu.
Sanat, insanın yaratıcı vasfının insan deneyimini en yüksek noktaya getirebildiği araç bana göre. Bir müzik dinlerken daha önce hiç tanımlamadığınız duyguları yaşayabilir, daha önce hiç gitmediğiniz yerlere ışınlanabilirsiniz. Size dünyayı yeni bir perspektiften anlama ve hissetme imkanı tanır.
Derinlik, provokasyon, eserin sanat tarihimizdeki bağlamını fark ettirmesi, sanatçının kullandığı referanslar, güncelle ilişkisi, ifadede özgürlük, özgünlük, zanaatkarlık ve sürpriz. Güncel sanat tarihimizde önemli olduğunu fark ettiğimiz eserlerin peşinden gidiyorum.

Tracey Emin, Louise Bourgeois, “Deep Inside My Heart”
Kadın sanatçıların ürettiği eserlerin toplumsal cinsiyet rolleri, cinsellik, kimlik ve kadın olma deneyimi gibi konularda farklılaştığını; feminist sanat gibi kadın merkezli hareketler aracılığıyla bir araya gelerek sanat pratiği ve eleştiri açısından farklı yaklaşımlar ortaya koyduklarını biliyoruz. Koleksiyonda buna en güzel örnek beni her zaman derinden etkileyen Canan’ın eserleridir. Bir kadın olarak bu gibi eserlerle karşılaşmanın kadınların kendi deneyimlerini, duygularını ve kimliklerini ifade etme konusunda bir alan sağladığını, farkındalık sunduğunu ve bu farkındalık sayesinde kadınları güçlendirdiğini söyleyebiliriz.
Kapak fotoğrafında Erinç Seymen'in “Paşa” adlı çalışması kurşun atışlarıyla gerçekleştirilmiş.

