Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.


Köklerinden beslenen estetikleriyle dünyayı fetheden Türk tasarımcılar, Vogue Türkiye’ye özel kutlama mesajlarıyla 15’inci yıldönümümüz şerefine kamera karşısında.
Son 15 yıl, modanın sadece biçimle değil fikirle de yeniden tanımlandığı bir dönemdi. Bu dönüşüm içinde kendi yolculuğum; teknolojiyi, el işçiliğini ve insan duygusunu bir araya getiren bir dil kurmak üzerine şekillendi. Global moda sahnesinde gösterdiğimiz etki, koleksiyonlarımızın arkasındaki düşünsel altyapıdan beslendi. Moda benim için her zaman bir ifade biçimi, bir tür felsefi alan oldu. Uluslararası platformlarda yer almak, markayı görünür kılmanın ötesinde, Türkiye’den çıkan bir tasarım vizyonunun evrensel bir dile dönüşebileceğini göstermekti. Bugün geldiğimiz noktada, markanın konumu “zamansız yenilik” kavramı etrafında şekilleniyor. Hem dijital hem insani hem çağdaş hem de bu topraklardan beslenen köklü bir geçmiş hikayesi var.
Moda, hızın ve dijitalleşmenin belirlediği bir dönüşüm yaşadı. Tasarım bir deneyim, bir veri, bir etkileşim biçimi haline geldi. Moda endüstrisi analog bir dünyadan dijital bir evrene geçti, bu da tasarımcının rolünü yeniden tanımladı. Ben bu süreci hep içeriden, araştırarak ve dönüştürerek takip ettim. Koleksiyonlarımda teknolojiyle zanaatı, algoritmayla insan elini yan yana getiren bir yaklaşım benimsedim. Çünkü moda artık sadece “ne giydiğimizle” değil “nasıl düşündüğümüzle” ve “hangi sistemi desteklediğimizle” de ilgili. Bu evrimin içinde kendi yerimi; bilginin, bilincin ve duygunun kesiştiği noktada tanımlıyorum. Moda benim için hâlâ bir ifade alanı ama artık bu ifade dijital kodlarla ve insana dair hikayelerle de örülüyor. Gençlere de hayal etmeyi her zaman ön planda tutmalarını öneririm. Çünkü moda, cesur hayallerin gerçeğe dönüştüğü bir alan ve bu hayaller, geleceğin estetik ve kültürel izlerini oluşturur.
Benim için son 15 yılın en ikonik ânı, 2010 yılında Paris Moda Haftası’nın resmi takviminde yer aldığım ilk defileydi. Bu, Türkiye’den çıkan bir tasarımcının “Modanın Şampiyonlar Ligi” sayılan bir sahnede yer alması anlamına geliyordu. Defilenin konsepti Archeology of the Future’dı. Defile günü, Miu Miu’dan önce, Louis Vuitton’dan sonra sahneye çıktık. O kadar büyük markaların arasında yer almak hem gurur vericiydi hem de büyük bir sorumluluktu. Gösteri bittiğinde alkışlar, tebrikler, yoğun bir basın ilgisi vardı. Ancak ertesi sabah, Associated Press’ten gelen olumsuz bir eleştiriyle uyandım. Yazıda, koleksiyonun üzerindeki “parmak izlerinden” söz ediliyordu. O kadar küçük bir detayın bu kadar büyük bir yankı uyandırması beni derinden sarstı. O dönem uzun bir iç hesaplaşma yaşadım. Ama sonunda o eleştiriyi kendim için dönüştürmeye karar verdim. O “parmak izi”ni taradık ve bir desen haline getirdik. Bir sonraki sezonda koleksiyonun merkezine yerleştirdik. Aynı sahnede, aynı gün, aynı saatte yeniden defile yaptım ve bu kez “hatayı yaratıcılığa dönüştüren” olarak anıldım. O günden sonra her tasarımımın iç astarında kendi parmak izim yer alıyor. Bana şunu hatırlatması için: Her iz bir hikaye taşır. Ve bazen bir parmak izi bile bir tasarımcının yolculuğunun en değerli imzasına dönüşür.
Paris gibi modanın kalbinin attığı şehirlerde koleksiyonlarımızı sergilemek ve tasarımcılığın ötesine geçerek “İnsani İnovasyon Tasarımcısı” olarak çalışmak. İnsan deneyimi, teknoloji ve sürdürülebilirlik ekseninde yeni projeler üretmek, tasarımın sınırlarını zorlamak benim için ilham verici. Her koleksiyon insanla, dünyayla ve gelecekle kurduğumuz bir diyalog. Önümüzdeki dönemde bu beden, insan, yaşam arasındaki diyaloğu daha da derinleştirmek, tasarımı hissetmek ve yaşamak için fırsatlar yaratmak heyecan verici.
Vogue, modanın evrensel bir dili olduğunu her zaman hatırlatan bir yayın. Sadece trendleri takip etmekle kalmıyor; kültür, sanat ve tasarım arasındaki bağı görünür kılıyor. Bu nedenle benim için bir ilham kaynağı oldu; yeni koleksiyonları, yaratıcı disiplinleri ve farklı anlatım biçimlerini gözlemleyerek kendi işime dair fikirler geliştirdim. Vogue’dan beslenmek, tasarımın sınırlarını zorlamanın, estetik ile düşünsel derinliği birleştirmenin önemini de hatırlattı. Her sayfasında kendi yolculuğuma dair küçük bir rehber, eşlik ve yol arkadaşlığı buldum diyebilirim.
Vogue Türkiye, moda dünyasının algısını, yaratıcılık standartlarını ve estetik yaklaşımını şekillendirdi. Türkiye’den çıkan tasarımcıların uluslararası sahnede görünür olmasına katkı sağladı ve yerel modayı küresel bir perspektifle buluşturdu. Bence en önemli etkisi, moda ile kültürü, sanat ile tasarımı ve fikir ile estetiği bir araya getirme biçimi oldu. Vogue Türkiye’nin sayfalarında yer almak, kendi yolculuğuma dair hem bir referans hem de ifade biçimimin görünür olmasına dair bir değer ve motivasyon kaynağı oldu.
Vogue Türkiye’nin 15. yılını içtenlikle kutluyorum. Moda dünyasına kattığınız ilham, yaratıcılık ve vizyon; tasarımcılar, okurlar ve sektördeki profesyoneller için yol gösterici oldu. Daha nice yıllarda, estetikle düşünsel derinliği bir araya getiren yolculuğunuzu izlemekten ve umarım ki eşlik etmekten mutluluk duyacağım.

