Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
İşlenmiş gıdalardan uzaklaşarak tamamen doğala yönelen İskandinav diyetinin içeriğini incelemeye aldık.
© Romulo Yanes
US News ve World Report her yıl birçok farklı beslenme türünü ya da akımından oluşan çok özel listeleri okuyucularıyla paylaşıyor. Kısa vadeli kilo kaybı, uzun vadeli kilo kaybı, genel sağlık yararları gibi konulardaki her türlü yeniliği değerlendirerek uygun bulduklarını bu listeye ekliyorlar. 2021 yılında ise Akdeniz diyeti, esnek diyet ve Weight Watchers başta olmak üzere pek çok tanıdık beslenme türü bu listede karşımıza çıkıyor. Ancak bizim listede asıl dikkatimizi çeken dokuzuncu sırada yer alan ve pek de aşina olmadığımız İskandinav Diyeti oldu.
Peki İskandinav diyeti tam olarak nedir? Bütünsel beslenme uzmanı Maria Marlowe, Vogue’a verdiği röportajda bunu, "Daha fazla sebze ve meyve, rafine tahıllar yerine kepekli tahıllar ve olabildiğince sık organik ve yerel gıda tüketmeye odaklanan sağlıklı ve bitki merkezli bir diyet." olarak açıklıyor ve şu şekilde devam ediyor; "İskandinav diyeti, gerçek yiyecekler ve yüksek kaliteli hayvansal ürünlere odaklanması açısından paleoya benziyor, ancak etten ziyade bitkisel gıdalara ve yabani deniz ürünlerine daha fazla önem veriyor."
Çiftlik yerine nehirde yakalanan somon balığını ya da otlakta yetiştirilen yumurtaları düşünün. Yabani yiyeceklerin besin açısından daha yüksek ve daha lezzetli olduğunu söyleyen Marlowe, "Tat açısından yabani ve yerel yiyecekler, muhtemelen daha taze oldukları veya olgunluğun zirvesinde toplandıkları için tipik olarak daha lezzetli olacak." diyor. "Dahası, İskandinav diyetinin temelini oluşturan yabani meyveler, marketlerde bulduğunuz büyük, su yoğun meyvelerden genellikle daha küçüktür ve hem lezzet hem de besin açısından daha yoğundur." (2010 Tarım Bakanlığı analizi, doğada bulunan yaban mersininin çiftlikte yetiştirilen yaban mersini antioksidanlarının iki katına sahip olduğunu ortaya çıkarmış.) İskandinav diyetinin diğer temelleri arasında yulaf, kök sebzeler, kolza tohumu yağı ve baklagiller ile somon gibi yağlı balıklar yer alıyor.
Sağlığa faydaları ise epey fazla. Çok sayıda araştırma, kan basıncını düşürdüğünü ve kalp sağlığını iyileştirdiğini gösteriyor. Asla hedef olması gerekmese de, İskandinav diyeti kısa vadeli kilo vermeyi değil uzun vadeli kilo vermeyi destekliyor. Yani basitçe söylemek gerekirse, geçici bir çabadan ziyade bir yaşam tarzı sunuyor.
İskandinav diyeti tam olarak yeni bir fenomen değil aslında. Danimarka, İzlanda, Norveç, Finlandiya ve İsveç'teki insanlar, yüzyıllardır bu şekilde besleniyorlar. Ancak kavram son zamanlarda daha bilinir ve resmi bir hale geldi. 2010'larda Kopenhag'daki Noma, dört kez Dünyanın En İyi Restoranı unvanını kazandı. Ardından da yemek kitapları geldi. 2015 yılında Phaidon, Sussex Dükü ve Düşesi'nin düğün programında olduğu söylenen Magnus Nilsson'un İskandinav Yemek Kitabı'nı yayınladı. Ardından 2017'de popüler The Nordic Way geldi.
Fotoğraf: Irving Penn, Vogue, Şubat 2003
Bu arada, Kopenhag Üniversitesi'nden araştırmacılar, İskandinav diyetinin temel bileşenlerini resmen özetlemek ve paylaşmak için Noma ile işbirliği yaptı. Yeni on yılda, İskandinav gastronomisi bir sağlıklı yaşam mutfağı olarak yerini sağlamlaştırdı. Bu bahar, Noma'nın kurucu ortağı ve ünlü şef Mads Refslund, Dünya Günü'nde Water Mill's Shou Sugi Ban House'da mutfak programını yenileyecek ve sağlıklı yaşam için bir dinlenme sürecine liderlik edecek. Refslund, Long Island'da yetişen aşırı mevsimlik, yerel ve yabani malzemeler kullanmayı planladığını söylüyor. Kuşkonmaz, kıvırcık lahana, İspanyol enginarı, kuş üzümü yaprağı ve eğrelti otları, menüde bulunan malzemelerden sadece birkaçı. Servis edecekleri bazı örnek yemekler? Kızarmış çavdar ekmeği ve fasulye filizi ile serpiştirilmiş nohut ve fındık, ızgara marul, tuzlu yumurta sarısı ile Boston uskumru ve bahçelerinden zencefil ve çiçeklerle ızgara somon göbeği. (O da İskandinav menüsünü Asya etkileriyle iç içe geçirmeyi seviyor.)
Refslund, İskandinav diyetinin kişisel sağlığın ötesine geçtiğine işaret ediyor. "İskandinav diyeti ağırlıklı olarak bitki temellidir, bu nedenle çevre için daha kolaydır çünkü daha az doğal kaynak gerektirir." diye açıklıyor. "Malzemelerimizin çoğunu yetiştiriyoruz, daha az işlenmiş yiyecekler yiyoruz ve diğer kültürler kadar çok sığır eti yemiyoruz ve bunun yerine somon, uskumru, kabuklu deniz ürünleri gibi tatlı su balıklarını, yağsız domuz eti, dana eti ve kümes hayvanlarını sağlıklı proteinler olarak işin içine dahil ediyoruz."
Sürdürülebilirlik odağı, belki de diyetin kalıcı çekiciliğinin arkasında. Pek çok popüler yemek alışkanlığının aksine, İskandinav usulü yemek sadece sizin değil, herkesin yararına. Bununla birlikte, İskandinav diyetinin yerel, yabani ve düşük etkili içeriklere odaklanması da kendine göre zorluklar yaratabilir. Şehirde yaşarken çilek aramak biraz zor olabilir ve her süpermarkette yabani et bulunmaz. Marlowe, "İskandinav diyeti, birçok insan için pratik veya kolay olmayabilen evde yemek pişirmeyi ve yerel kaynakları vurgular." diye itiraf ediyor. "İskandinav diyetinden hangi ilkeleri alabileceğinizi söyleyeyim. Örneğin, daha fazla bütün sebze ve organik çilek yemek, rafine karbonhidratları ve işlenmiş yiyecekleri ortadan kaldırmak ve en kaliteli hayvansal protein kaynaklarını seçmek…"
Ya da Refslund’un buzdolabındakileri kopyalayabilirsiniz. “Her zaman elimde çavdar ekmeği ve çeşitli tam tahıllar var; taze meyveler, yapraklı yeşillikler ve kök sebzeler; yumurtalar, kabuklu yemişler ve tohumlar; ve tatlı su balıklarının yanı sıra yoğurt ve peynirler...”