Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Tamponları avuç içinde gizleyen kadınlar, pedleri bluz altına sıkıştırıp saklayanlar... Bu devir artık kapanıyor. Regl döngülerini gururla haykıran kadınların sayısı işte bu nedenle gittikçe çoğalıyor.
Nihayet, Minorka adası tatilini ayarladınız, ne âlâ! Şimdi derin derin nefes alın, kendinizi hayallere bırakın. Önümüzdeki yedi gün boyunca sizi, tarladan-sofraya taze ve doğal yiyecekler, iskeleye vuran dalga sesi, gün batımına karşı yoga ve altın kumsallar bekliyor. Bir de aybaşınız! Normal koşullarda bu “davetsiz misafir”, üzerinde çok durulmayacak ya da sinirleri hafif geren bir ayrıntı olarak geçiştirilirdi belki, ama bu defa orada olmanızın esas sebebi regl olmanız.
Yıl 2018 ve artık –kafa dinleyip, enerji toplamanın yanında bedeninizle yeniden bağ kuracağınız– “aybaşı inzivası” denilen bir terimin var olduğu zamanlardayız. Bu, –özellikle moda ve teknoloji sektöründe çalışan ama genelde, hemen hemen her meslek alanından– genç kadınlar arasında giderek yaygınlaşan büyük bir hareketin parçası olarak kutsal regl döngülerini yeniden ele geçirmenin ilginç yollarından sadece biri. Bu türden etkinlikler, büyük K ile yazılan Kadınlık’ın, kocaman A ile ululanan Aybaşı’nın kutsandığı törenler. Sonuncu sözcüğü duyar duymaz utançtan ezilip büzülenlerdensiniz belki. İşte tam bu nedenden ötürü regl ile barışık geçirilecek vakit, kadın kültüründe hoş karşılanması gereken bir gelişme.
“Aybaşı, fi tarihinden beri batı kültürü tarafından gizlice yaşanması gereken, kirli bir şeymiş gibi mimlendi,” diyor Cycle Seeds (Döngü Tohumları) seyahat acentasının kurucularından 28 yaşındaki Iris Josephina Verstappen. Cycle Seeds, (çoğunlukla yirmilerinde ya da otuzlarındaki kadınlar için) yılda iki kez Minorka ve Malta adası sahillerine aybaşı gezileri düzenliyor. Bunun yanında, Hollanda’ya düzenlenen hafta sonu gezileri de mevcut. “Bu inzivalar, diğer kadınlarla bir araya gelme, kendi iç dünyanız ve regl döngünüzle yeniden bağlantı kurma olanağı tanıyor” diye açıklıyor Verstappen. (Müşterilerine gönderdiği e-postaların altını, “Serviksinize amade, Josephina” diye imzalıyor.)
İllüstrasyon: Elena Stokaner
Cycle Seeds’in standart seyahat paketine çevre dostu ürünlerden oluşma bir regl kiti; aybaşı döngüsü haritasını çıkarmayı öğreten eğitici seminerler; tarih öncesi anıtlara, kısaca, taş yontulara, Verstappen’in kendi deyişiyle “kutsal kadın bilgeliğinin kadim kalıntılarına” düzenlenen grup gezileri de dahil. “Herkesin kendi döngüsüyle bağlantı kurarken kendine göre izlediği bir yöntem vardır, yine de bu yolda bütün kadınlara istisnasız önerdiğim bir şey varsa o da önce kendi kanlarıyla baş başa kalmaları.” Verstappen’in bununla kastettiği şey, evet, çekinmeden, dosdoğru kana bakmak ve “bunu yaptığınızda, hem bedeninizin hem zihninizin bu durum karşısında verdiği tepkiyi Bu kadın diyaloğu, en âlâsından bir 3500 yılın ürünü. Sosyal medya, birbirlerini tanıma olanağı olmayan kadınların bir araya gelmelerini kolaylaştıran bir mecra oldu. Dayanışmaya katılan kadın sayısı arttıkça regl döngüsüne dair yerleşik tutumlar da kırılarak değişiyor. Bu düpedüz Havva öyküsüne bir başkaldırı, feminist bir harekettir. — Alma Gottlieb, Antropolog gözlemlemek.” Bundan fazlasını yapmanızı talep eden başka aybaşı inziva temalı tatil programları da var: “Ay- evleri” diye bilinen konaklama yerleri, kadının serbestçe kanarken (kulağa nasıl geliyorsa aynen öyle) bereketli rahmini, doğurganlık gücünü kutsayan törenlere ev sahipliği yapıyor. “Döngünüzle barışmak ve kendi bedeninizin efendisi olmak, kadını güçlendiren bir deneyime dönüşebilir” diyor, Verstappen.
Güçlenme, susmanın aktivizme dönüştüğü fitili ateşleyen ilk kıvılcımın ta kendisidir. Aybaşı Döngüsü Araştırmaları Topluluğu’na atılan bir e-posta, bin cevap olarak geri dönüyor. Ped ve tamponun vergiden muaf tutulması yolunda savaşanından ya da Batı Afrika’nın yerli kadınlarını regl dönemi sağlığı konusunda bilinçlendirmeye çalışanından tutun, alt gelir grubundaki kadınlara ücretsiz ped dağıtanana ya da regl politikalarını tartışmak üzere oluşturulmuş bir kadın meclisi olan PreCon’u oluşturanına kadar, aybaşı farkındalığını yaygınlaştırmaya baş koymuş onlarca kadın... Bu aktivistler arasında daha kimler kimler yok ki: Reglin şiddetli ağrısını dindirmek için –Constance Therapeutics firmasını kurarak– tıbbi kenevir üreten Constance Finley. Kadınların kendi regl kanamalarından utanç duymamalarını teşvik etmek üzere Londra Maratonu’nu pedsiz, tamponsuz serbestçe kanayarak koşan Kiran Gandhi. Aybaşında eşit hak uygulaması –ped ve tamponu toplumun her kesiminden kadınlara erişilebilir kılma uygulaması– sözcü ve savunucularından kamu avukatı ve aktivist Jeniffer Weiss...
Geldiğimiz noktaya şöyle bir durup bakalım: Yalnızca kadın olmaktan gurur duymuyor, gücümüzün kaynağını da bundan alıyor, burada buluyoruz. Kürtaj hakkına karşı getirilen kısıtlayıcı düzenlemelere karşı geliyoruz. Vücut çatlaklarımızı çekincesizce Instagram’da paylaşıyoruz. Korkusuzca #MeToo (#SenDeAnlat) ve #TimesUp (#SüreDoldu) diyoruz. O halde, regl döngülerimiz neden bu güçten payını almasın!
Aybaşı güçlenmesi, yalnızca sosyal medya etiketleri ya da megafon aracılığıyla bağırarak sesimizi duyurmak anlamına gelmiyor. Seçeneklerimizin olduğunu bilmek ve o seçenekler arasından en uygun olanı tercih edebilmek, kendi içinde özgürleştirici bir eylem. DivaCup markasının yaratılmasının ardındaki fikir de bizzat buydu. Yenilikçi olduğu kadar kadınları iki kutba ayıran, evladiyelik olma özelliği ile kullan-at ürünlere alternatif oluşturan menstrual kap; kanın içinde birikmesi için vajina içinde bırakılıyor, birkaç saatlik kullanım sonrasında çıkarıp temizleniyor, sonra tekrar yerleştiriliyor. Tekrar tekrar kullanılabilen bu tür kapları tercih eden kadın sayısı başlangıçta sadece yüzde 5 iken, DivaCup’ın satışları 2016-2017 yılları arasında ikiye katlanmış. Önde gelen pazarlama şirketlerinden Mintel’e göre, menstrual kaplar zamanla tampon pazarından bir hayli pay alacak.
“2003 yılında bu işe ilk başladığımızda, kadınların kendi döngüleriyle bağlantılarının bu denli kopmuş olmaları karşısında şaşırdık kaldık” diyor DivaCup markasının kurucusu ve CEO’su Carinne Chambers- Saini. “Kabı yıkarken kendi kanınıza dokunmak zorunda kalıyor, dolayısıyla aslında bedenimizle daha derin bir ilişki kuruyoruz.” İşin özgürleştirici yanı da bu: “Regl kanaması öylesine utanç verici, hijyen saplantılı bir hale getirildi ki, onunla gerçek anlamda bağlantı kurmanın yolu kanınıza bakmak, onu görmezden gelmekten vazgeçip varlığını kabul etmek” diyor Allure dergisinin dijital güzellik editörlerinden Sable Yong. O da geçen yıl DivaCup’a geçiş yapanlardan.
Kadınların bu uğurda yüzyıllar boyu kat ettiği yol karşısında etkilenmemek elde değil. “Modern dünyanın aybaşına yönelik sakatlanmış tutumunun çıkış noktası Eski Ahit’in ilk kitabı Tekvin’dir. Kadının işlediği günah sonucu Tanrı tarafından lanetlenmiş olduğu inanışının kökleri Havva öyküsüne uzanır” diyor, antropolog Gottlieb. “Bu öykü, kültürel inanışın iliklerine öyle derin işlemiş, kültürleri öylesine istila etmiştir ki, aybaşı için kullanılan üstü kapalı tabirlerin yaygın olanlarından biri de ‘lanetli’ sözcüğüdür. Bu, regl hakkında korkunç derecede olumsuz bir algı yaratmış, acı çekmeye koşullanmış genç kadınların yetişmesine mal olmuştur.”
Doğal bir döngü olan, kadın bedeninin biyolojik işlevlerinden biri olan regl, asırlar boyu toplumlar tarafından kadının ceremesini çekmek zorunda olduğu, gizlemesi gereken bir şey olarak görüldü. Tampon ve ped reklamlarında oldum olası çamaşır deterjanına benzer mavi renkli sıvı kullanılması, aybaşını ne kadar az hissedersen o kadar mutlu olursun gibi inanışları körükleyip durdu. Kadının regl döngüsüne sahip çıkması, müstehcen bir ayıp olarak kaldı.
İllüstrasyon: Elena Stokaner
Ve bugün bile öyle kaldığı durumlar yaşanıyor. Thinx markasının CEO’su Maria Molland Selby’nin kendi tasarımı olan, iki tampona denk kanı emerken ıslaklığı da içine hapsederek tampon ve ped kullanma ihtiyacını ortadan kaldıran regl külotları, beklenmedik bir şekilde sansür kuruluna takıldı. Reklam kampanyasında, Thinx külodu giymiş bir kadının yanında, yumurta beyazının aktığı bir başka görsel var. New York reklam denetim kurumu, reklamın toplu taşıma alanlarındaki panolarda gösterilmesini “sakıncalı” buldu. “Kararı duyduğumda öfkeden çıldırmıştım, çünkü buna izin vermeyip nelere müsamaha gösterdiklerine baksanıza! Göğüslerinin önünde iki greyfurt tutan kadınları kullanan meme büyütme reklamları kuruldan rahatça geçebiliyor. Sonra da neden cinsiyetçi ayrımcılığın olduğunu, kız çocuklarının ve oğlanların kafasının neden bir yığın olumsuz fikirle doldurulduğunu sorguluyoruz” diyor, Selby. “Biz ise kampanyamızda tabu görülmemesi gereken, kadının en temel ve fiziksel yönünden bahsediyorduk. Yasağın duyulmasıyla kadın örgütleri ayağa kalkıp bize destek verince, kurul reklama izin vermek zorunda kaldı. Genç kızlara reglin korkutucu bir şey olmadığı öğretilmelidir. Konuşmadığımızda, susmak zorunda kaldığımızda örseleniriz.”
Susmak, “toplumların kendi elinden çıkma bir kadın düşmanlığıdır” diyor Boston, Massachusetts Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları öğretim üyesi, Chris Bobel. “Regl, ‘feminen’ olma haliyle çelişir. Oysa aybaşı gören beden tam manasıyla bir kural tanımazdır, biz de onun etrafını kurallarla kuşatmaya çalışırız. Bedenin bu en doğal özelliğine dair kanıtları ortadan kaldırmaya uğraşırız, çünkü kadınlık katı bir disiplin üzerine kuruludur. Aybaşı, toplumca dayatılmış bu kuralların hepsine birden meydan okur.”
Ama reglin “kirli”, “lanetli” ya da bir utanç kaynağı sayılmadığı kültürler de yok değil, bu da aybaşına yönelik olumsuz algının, toplumun ve kültürün kendi kurgusu olduğunun en somut göstergesi. Kuzey Kaliforniya’daki Yurok kabilesi geleneğinde “takvim, kadınların regl döngüsü etrafında şekillenirdi” diyor, Gottlieb. “Bu kabilede regl döngüleri öylesine saygı görürdü ki, zaman kavramlarının merkezine bu döngüyü oturtmuşlardı.” Kabilenin kadınlarının hepsi (ay ışığının doğal ritmi ayarlamasından ötürü) eşzamanlı aybaşı görürmüş ve Yuroklar bu dönemde kadının duygusal ve cinsel duyumlarının en güçlü evresinde olduğuna inanırlarmış. Aynı şekilde, bugün Gana yerlileri arasında regl kanamasının ilk günündeki kadınların şerefine törenler düzenleniyor. “Regl gören kadın büyük bir şemsiyenin altında, taht üzerinde oturur ve halk tarafından hediyeye boğulur. Regl gören kadın, bu kültürde bir tanrıça ile bir tutulur” diyor Gottlieb. “Fildişi Sahili’nde yaşayan Beng yerlilerinin erkekleri ise aybaşı kanını bitkiden baş veren bir çiçekle eş tutar.”
Belki inanması güç ama batı kültürünün etkisi altındaki bizler de yavaş yavaş bu düşünce biçimlerine yaklaşıyoruz. “Küçük çocuklara regli neşeli bir yolla anlattığınız zaman onun korkutucu, bilinmez yanı kaybolur. Şayet Susam Sokağı’nda aybaşı ile ilgili bir şarkı olsaydı, yetişkinliğinde kimse bunu bu kadar kafaya takmazdı.” Bu sözler, şöhreti sosyal medyada alıp yürüyen #periodpositive etiketinin fikir anası ve aybaşı farkındalığı aktivistlerinden Chella Quint’e ait. “Aybaşı dönemi insanı canından bezdirecek kadar ağır geçebilir. Kimsenin bunu inkar ettiği yok. Ama kara mizah onu hoş karşılamanın, ona sahip çıkmanın en etkili devalarından biri olabilir. Hem daha vulva ile vajina arasındaki farkı bilmeyen ne çok kız çocuğu var bir bilseniz. Verdiğim eğitimlerde aybaşının, kadınların belirli aralıklarla mavi renkli sıvı salgılaması olduğunu sanan çocuklar gördüm. Bu çarpık kültürel önyargıları yerleştiren reklamcılığın elinden aybaşılarımızı geri almalıyız.” Quint, laf arasında şakayla karışık bu makalede ondan “aybaşının süperkahramanı” olarak bahsetmemi öneriyor.
Yeni nesil kadınları yetiştirirken ihtiyaç duyduğumuz, belki tam da böyle bir süperkahramandır: Kadın olmaktan gurur duyan, güçlenmiş, kendi bedeni üzerinde muktedir ve asla lanetlenmemiş bir figür.