Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Haute couture artık o bildiğimiz, peri masallarından çıkıp gelen haute couture değil. Paris Couture Haftası’na baktığımızda, anlatılan couture hikayelerinin seyriyle beraber kahramanlarının da değiştiğini görüyoruz.
Haute couture artık o bildiğimiz, peri masallarından çıkıp gelen, zarif ve kırılgan haute couture değil. Paris Couture Haftası’na yakından baktığımızda, Christian Dior'un ya da Yves Saint Laurent’in 60’lardaki feminen silüetlerinin dışına çıkan bir couture sanatıyla karşılaşıyoruz. Modern ve dijital dünyayla beraber anlatılan hikayelerin de seyri değişiyor ve bu devrin kahramanları tüm zamanlardan daha farklı.
Geleneksel couture dünyası, yeni couture'ü fazlasıyla sürrealist ve radikal bulabilir ama diğer yandan couture'ün hikaye anlatma sanatı olduğunu sürekli hatırlamalı. Haute couture, mütemadiyen trend belirlemekle meşgul olamaz, olmamalı. Zaten Maison Margiela, Jean Paul Gaultier ve Viktor & Rolf gibi modaevleri haute couture'ü tamamıyla tasarımcının vizyonuna, hayal gücüne ve kişisel kumaş lezzetine bıraktı.
Paris Couture Haftası da, 2016 Sonbahar/Kış defilelerini sunarken Paris'in geleneksel hatta muhafazakar yapısında köklü degişimleri başlatacak koleksiyonlara ev sahipliği yaptı. Vetemens'ın couture dünyasına hazır olup olmadığını sorgularken, haute couture'ün sınırlarının cesaretle eşzamanlı genişleyeceğini bu kadar kesin ve net tahmin edememiştik.
Haute Couture'ün yemek masasında bir kadeh Dom Perignon'a ya da Krug Clos'ya her zaman yer vardır. Viktor & Rolf, şarap veya şampanya yerine ilk kez bir kadeh kola ikram ediyor. Dramatik couture koleksiyonlarıyla, yaratıcılığın sınırlarını zorlayan Viktor Horsting ve Rolf Snoeren, sıradanı farklılaştırmak için 2016 Sonbahar/Kış sezonunda da hayal gücünü özgür bırakıyor.
Japon bahçeleri bugüne kadar birçok tasarımcı için ilham kaynağı oldu ama karanlık Japon ormanlarında kaybolma fikri Jean Paul Gaultier'den başkasına ait olamazdı. Bir Japonya seyahetinde, büyüleyici tahtalarının kokusunu ve lezzetini keşfeden Gaultier, yine cesaretlendiren, sıradışı maceralara sürüklüyor.
Vetements, kural yıkan, ezberbozan ruhuyla İlkbahar/Yaz 2017 koleksiyonunu, haute couture tutkunlarını son derece rahatsız eden tasarımlarla sundu. Couture dünyasının sorduğu tek bir soru vardı: "Eşofmanın, Paris Couture Haftası'nda sunulan bir defilede ne işi olabilir ki?"
Kimilerini rahatsız etse de, Vetements haute couture geleneğinde bir devrim başlattı. Demna Gvsalia, hazır giyim koleksiyonunu hazırlarken alternatif bir couture anlayışı üzerinde düşünmüş. Umarız, yarattığı bu 'yeni couture'ün devamı gelir.
Teknoloji ve couture'ün saf kumaşını kusursuz bir dille tek hikayede anlatan Iris Van Herpen, 2016 Sonbahar/Kış sezonunda da ses dalgalarının izini sürerek, titreyen, dalgalalı ve hareketli kumaşlarla farklı bir hikayenin melodisini mırıldandı. Kulak verin.
Ulyana Sergeenko'nun podyumu, Rusya tarihine giriş dersi niteliğinde. Parizyen masalların arasında, Rusya'nın gotik ve karanlık ruhu Sergeenko'nun kumaşlarla çocukluğunu ziyaret etmesiyle, ışıltılı ve parıltılı bir yolculuğa dönüştü.
John Galliano, Maison Margiela için hazırladığı 2016 Sonbahar/Kış couture defilesinde vahşi yaratıcılığını konuşturuyor. Teatral anlatımıyla, her sezon başka hikayelere yelken açan Galliano'nun bu sezonki durağı: geçmişten geleceğe uzanan düşler oldu.
Francesco Scognamiglio Paris Couture Haftası'nın misafir tasarımcılarından biriydi. Polivinil klorür ile Swarovski taşlarını birleştiren Scognamiglio, kendine özgü couture yorumuyla iyi ki konuk edilmiş.
Herkes Valentino'dan Roma'ya özgü antik ve şehvetli bir couture hikayesi beklerken, Valentino podyumda bir Shakespeare dramı sergiledi. Couture'ün romantik nabzını yoklayan Valentino, yeni bir punk damarı keşfederek belki de tarihinde ilk kez bu kadar asiydi.
Vogue editörü Nicole Phelps, Giambattista Valli'nin 2016 Sonbahar/Kış couture defilesi hakkında şu yorumu yapmış: "Empress Joséphine ve Kirsten Owen buluşursa ne olur?" Bu yorumdan koleksiyonun fazla özgün olmadığı kanısına varabiliriz ama yakın baktığımızda Paris romantizminden fazlasıyla uzak ve soğuk bir kumaş temasından söz edebiliriz.