Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Moda sektöründe Metaverse sadece bir “moda” mı yoksa sistemi kökten değiştirecek bir devrim mi?
Metaverse, 2021 yılının son 3-4 ayında sıkça duyduğumuz bir kelime oldu. Ancak öyle güçlüydü ki neredeyse 2021 yılını özetlememizi sağladı. Eminim Metaverse, NFT, kriptoekonomi üzerine farklı kaynaklardan birçok haber okudunuz ve günün sonunda, bilgisayarınızın masaüstünde duran bir jpeg dosyasından farksız olan X NFT eserinin 2 milyon dolara satıldığına şaşırdınız. Markaların işbirliklerine ve dijital dünyanın “babası” Facebook’un ismini Meta olarak değiştirdiğine şahit oldunuz. Evet, büyük bir değişim olacak diye hissettiniz ancak hâlâ kafanızda oturtamadığınız noktalar var ve resmedilen, “Geliyor!” diye heyecan yaratılan bu dijital geleceğe hazırlık için ne yapmak gerektiğini ya da kendinizi nasıl konumlandıracağınızı bilemiyorsunuz. Size iki iyi haberim var; korkmayın, yalnız değilsiniz ve aslında Metaverse’i şu an siz oluşturuyorsunuz.
Son bir yıldır hemen hemen her sektörün konuşur hâle geldiği kripto, NFT ve Metaverse gibi kavramlar, moda ve sanat endüstrilerine de yeni bir soluk kazandırdı. Louis Vuitton’dan adidas’a, Clinique’ten Jimmy Choo’ya kadar moda, kozmetik ve aksesuar firmaları Metaverse’in içinde kendi markalarını yeniden oluşturmanın yollarını aramaya başladı. Peki, tüm bunlar ne anlama geliyor, markalar ve bireyler nereden başlamalı? Yeni gelişen bir endüstrinin ilk anlarına mı tanıklık ediyoruz, yoksa görünenler büyük bir dijital ütopya mı? Moda endüstrisi bu akımın ana lokomotifi olabilir mi?
Sıfır noktası
Takvimler 28 Ekim 2021’i gösterdiğinde Mark Zuckerberg, Facebook olarak bir sosyal medya şirketinden çok daha fazlası olmak konusunda tarihi bir açıklama yaptı ve isimlerini “Meta” olarak değiştirdiklerini duyurdu. Bu açıklamayla birlikte, aslında 2021 yılı boyunca konuşulan kriptoekonomiye dair kavramlar, global anlamda aynı anda genel tüketicinin erişebilecekleri seviyeye indi. Neler olduğunu araştırmak için Google’da Metaverse sözcüğünü arattık. Google Trends’e göre internette Metaverse kelimesinin aratılması Aralık 2021’de zirveye ulaştı. Tüm dünyada bu aramayı yapan ülkeler arasında ise Türkiye, Singapur’dan sonra ikinci sırada.
Şu an Google’da Metaverse sözcüğünü yazdığımızda karşılaştığımız ilk duraklardan biri yazar Neal Stephenson’un 1992 tarihli Snow Crash bilimkurgu romanı oluyor. Metaverse sözcüğünün ilk kez geçtiği bu kitabın kurgusunda, artırılmış gerçeklik ve sanal gerçeklik gibi yeni nesil internet teknolojilerinin bulunduğu bir ortam tasvir ediliyor. İkinci durak ise, Ernest Cline’nin Ready Player One isimli romanını uyarlayan yönetmen Steven Spielberg’in aynı isimli filmi. Sizin de büyük ihtimalle denk geldiğiniz üzere filmdeki sahneler, Metaverse’i anlatan hemen hemen her videoda karşımıza çıkıyor. Çok genel anlamıyla özetlersek, Türkçede “öteevren” anlamına gelen Metaverse, “dijital ikizimiz” niteliğinde olan üç boyutlu avatarlarımızla, başka sanal avatarlarla ve markalarla bir araya geldiğimiz, sanal mekanlar paylaştığımız, dijital varlıklarımızı sakladığımız ve bir ülke, bir coğrafya gibi bir merkeze ve kurallara bağlı olmayan bir ortam vaat ediyor. Bizler bu evrene dâhil oldukça, Metaverse büyümeye, yenilenmeye ve farklı bir kimlik kazanmaya devam ediyor.
Metaverse’i sanal bir evren olarak değerlendirdiğimizde, bu evrenin içindeki her bir gezegenin şu ana kadar gündemimizde olan dijital başlıklardan oluştuğunu düşünebiliriz. E-spor ve video oyunları, dijital avatarlar ve influencer’lar, NFT ve token’lar, kriptoparayla ödeme, markaların ve bireylerin dijitalde yarattıkları yeni sanal araçlar aslında bu “öteevren” içinde birer gezegen. Her bir gezegenin de kendi içinde bir “habitatı” var. Fiziki evrende olduğu gibi, bu sanal evrende de her şey birbirine bağlı. Bu bağlar, bireyler için “metasosyal” bir alan yaratırken, markalar için de hem çok kanallı (omnichannel) pazarlama stratejilerini geliştirdikleri, hem yeni jenerasyonlara deneyim sağladıkları, hem de dijital kimliklerini farklılaştırabildikleri bir nokta hâline geliyor. Dolayısıyla Metaverse, genellikle VR gözlüğü ya da video oyunlarıyla anılsa da aslında bundan çok daha fazlası. Bunun farkına varan ilk sektörlerden olan moda endüstrisi de bu yeni çağda tüketicileriyle arasındaki bağlılığı artırmak amacıyla, Metaverse’e farklı sanal enstrümanlarla katılarak yeni dijital deneyimler sunmaya odaklanıyor. Peki, bu evrende bir yolculuğa çıktığımızda, hangi gezegende bizleri neler karşılar?
Dijital avatarlar ve influencer’lar gezegeni
Metaverse ve üç boyutlu avatar dediğimizde akla gelen ilk gezegenlerden biri şüphesiz e-spor ve video oyunları oluyor. Kriptoekonominin 2021’e damga vurması gibi, aslında sizin de hatırlayacağınız üzere, 2018-2020 yıllarında da e-spor ve bu sektördeki yatırımlar oldukça fazla konuşulmuştu. Pandemiyle birlikte daha fazla eve kapanmamız sebebiyle, e-sporun giderek büyüyen bir sektör hâline gelmesi, markaların e-spor takımlarına sponsor olması, moda ve kozmetik firmalarının “skins” diye tabir edilen dijital karakter kıyafetleri ve ürünleri tasarlaması, sanal olarak yarattığımız oyun karakterleriyle katılabildiğiniz konserlerin gerçekleştirilmesi gibi gelişmeler, “dijital varlıklar” konseptinin zeminini hazırladı. Moda markaları da yine bir öncü olarak, e-spor sektörüyle ilk işbirliği gerçekleştiren firmalardan oldu.
Moschino, Valentino, Prada, Marc Jacobs, Louis Vuitton, Burberry, geçtiğimiz yıllarda gerek video oyunları için dijital kıyafet tasarlayan, gerekse kendi video oyununu çıkaran markalardan yalnızca birkaçıydı. Video oyunları ve moda sektöründeki işbirliği temasını parlatan esas örnek ise, Balenciaga’nın 2021 Sonbahar/Kış koleksiyonu defilesi için özel olarak hazırladığı Afterworld: The Age of Tomorrow oyunu oldu. Hepimizin aklına kazınan bu defile sonrasında Balenciaga, Fortnite ile bir işbirliği gerçekleştirerek, oyundaki karakterler için satın alınabilir dijital ürünler tasarladı. Konunun Metaverse kısmına gelecek olursak, e-spor şirketleri Metaverse’teki güçlerini artırdıkça, önceki yıllarda bu alanda projeler gerçekleştiren moda markaları, otomatik olarak yeni işbirliği fırsatlarını yakalayıp flört dönemini evlilikle taçlandırabilirler. Fortnite oyununun sahibi Epic Games adlı şirketin Metaverse için 1 milyar dolar yatırım yapacaklarını düşünürsek, Balenciaga’yı “mutlu bir evlilik” bekliyor gibi görünüyor.
Metaverse içindeki dijital avatarlar gezegeninde yalnızca e-spor karakterleri bulunmuyor. Fiziki versiyonlarınızın sanalla birleştiği noktada giyebildiğiniz sanal ürünler ya da üç boyutlu avatarlarınız için kullanabildiğiniz dijital ürünler de moda sektörü için Metaverse’te yeni bir oyun alanı. Bu doğrultuda, Gucci’nin 12 dolara satılan ve sadece dijital olarak ayağınıza kameranızı tutarak giyebildiğiniz dijital ayakkabı örneği mevcut. Aynı zamanda bu trend, moda teknoloji start-up’ları için moda sektöründe yeni bir kategori yaratacak kadar güçlü bir yatırım konusu. “Gerçekötesi giyim” olarak adlandırabileceğimiz bu kategoride, 9 bin 500 dolara “dünyanın ilk sanal elbisesini” satan The Fabricant; H&M’in ilk sanal kıyafet koleksiyonunu tasarlamasını sağlayan girişim DressX; Karl Lagerfeld gibi markalarla da çalışarak hem dijital kıyafetler hem de NFT’ler çıkaran firma The Dematerialised ve son olarak Nike’ın satın aldığı ve NFT’lerden dijital spor ayakkabılar tasarlayan RTFKT gibi önemli girişimler bulunuyor. DressX’in kurucu ortağı Daria Shapovalova’nın tahminlerine göre, gelecekte dijital moda için 31 milyar dolarlık bir pazar oluşması bekleniyor. Bu pazardan pay almak isteyen perakende markaları da hazırlıklarına başladı. 2007 yılında kurulan ve lüks moda markalarının online satışı denildiğinde akla gelen perakende platformu Farfetch, DressX ve Crypto.com ile sanal bir koleksiyon çıkarmak üzere işbirliği gerçekleştirdi. Tüm bu verilerin bizlere gösterdiği üzere, sağlıklı yaşam trendiyle birlikte moda markalarının kategorileri arasına giren athleisure segmenti gibi, Metaverse trendiyle de birlikte “gerçekötesi giyim” segmenti moda markalarının sanal mağazalarında yerini alabilir.
Metaverse’ün bu dijital avatarlar gezegenindeki son durağımız ise dijital influencer’lar. Bilgisayar yardımıyla sanal olarak çizilen dijital influencer’lar, aslında son beş yıldır hayatımızda ve Instagram üzerinden markalarla işbirliği yapıyorlar. Bu dijital influencer’lar arasından en tanınanı ise Instagram’da 3 milyondan fazla takipçisi bulunan ve Prada, Alexander Wang gibi önemli markalarla işbirliği yapan Lil Miquela. 2018 yılından beri adını sıkça duyduğumuz Lil Miquela, dijital karakterler yaratan Brud isimli bir şirketin “doğurduğu” bir dijital kişi. Brud, 2021 yılının sonlarında blok zinciri teknolojisinde yer alan önemli firmalardan Dapper Labs tarafından 125 milyon dolarlık değerlemeyle satın alındı. Bu noktadan itibaren Lil Miquela’nın kaderi de yeniden yazılmaya başlandı. Zira Lil Miquela artık hayatına bir DAO (Decentralized Autonomous Organization) olarak devam edecek, yani Merkeziyetsiz Otonom Organizasyon olacak. Bu, Lil Miquela’nın tüm kararlarında bir şirketin veya bir kişinin değil, Miquela’nın sistemine dâhil olan akıllı sözleşmeler yoluyla bir topluluğun söz sahibi olması anlamına geliyor. Bu topluluk, her konuyu oybirliğiyle ilerletmek zorunda ve topluluğun üyelerinden habersiz olarak bir karar alınması ya da bir kararın değiştirilmesi blok zinciri teknolojisiyle mümkün değil. Lil Miquela’nın Zara’yla mı yoksa Hermès’le mi çalışacağına, kazandığı parayla nereye bağış yapması gerektiğine topluluğun üyeleri karar verecek. Lil Miquela’ya benzeyen “dijital kişi”lerden yüzlercesi şu an sanal hayatta yaşıyorlar ve moda sektörü bu avatarları çoktan sahiplendi. Örneğin; dünyanın ilk yapay zeka stilisti ve modeli Shudu, BAFTA ödüllerinde sanal stilistlik yaparak 40 binden fazla kişinin kırmızı halıdaki kıyafetlerin benzerlerini bulmalarına yardımcı oldu. Prada, yeni parfümünü dijital kişi Candy’le tanıtarak ReThink Reality isimli bir kampanya gerçekleştirdi.
NFT ve Token’ler gezegeni
Metaverse evrenindeki turumuzda şimdi de en hareketli gezegene uğrayalım. Özellikle 2021 yılında Beeple isimli bir dijital sanatçının jpeg eserinin NFT formatında 69 milyon dolara alıcı bulması, Sotheby’s, Christie’s gibi müzayede evlerinin NFT satışları yapması ve markaların çıkardıkları NFT haberleriyle oldukça dolu bir yıl geçirdik.
Sizlerin de birçok kaynaktan okumuş olduğunuz üzere, NFT’ler (Non-Fungible Token, yani Dönüştürülemeyen Kripto Varlık) bir dijital varlığın biricik olduğunu, orijinalliğini ve sahibinden son alıcısına kadar tüm satın alma işlemlerini kaydederek kanıtlayan, blok zincirinde depolanan bir veri birimi. Dijital ortamda bulunan resim, müzik, yemek tarifi gibi neredeyse her şey NFT olarak blok zincire kaydedilebilir. NFT’ler, akıllı sözleşmeler sayesinde bilhassa kreatif endüstrilerde üretim yapan kişiler için önemli avantajlar sağlarken, markalar için yeni bir deneyim ve gelir kaynağı, alıcılar içinse dijital bir varlık türü, yatırım aracı ve Metaverse’e giriş bileti anlamına geliyor. Bu kadar çok kazananın olduğu bir formülde elbette moda sektörü, en önlerde yerini aldı.
Moda ve kozmetik markalarının NFT projeleri konusundaki hızlı atılımları arasında dijitalde yeni tüketicilere yeni deneyimler sağlama, marka bağlılığını artırma ve yeni gelir kaynağı sağlama gibi nedenler bulunuyor. Markalar, NFT’leri internet üzerinden bağış ya da kâr amacıyla direkt satış yönetimiyle sundukları gibi, aynı zamanda çekiliş kapsamında ya da video oyunlarında kazanma yoluyla da tüketicilere ulaştırıyorlar. Bu bağlamdaki önemli örnekleri incelersek, öncelikle Estée Lauder şirketler grubu arasından ilk kez NFT çıkaran marka Clinique’i ele alabiliriz. Estée Lauder küresel müşteri ilişkileri başkan yardımcısı Roxanne Barretto Iyer ile gerçekleştirdiğim söyleşide kendisinin de belirttiği gibi Clinique, Ekim 2021’de müşteri deneyimini hikaye anlatımı yöntemiyle birleştirerek NFT ödülü dağıtacaklarını duyurdu. Sosyal medyada #MetaOptimist etiketiyle gerçekleştirdikleri ödül programında Clinique, müşterilerinden çevrelerindeki insanlara nasıl umut verdiklerini anlatmalarını istedi. Şanslı üç kişiye, marka logosunun olduğu bir NFT hediye eden güzellik markası, aynı zamanda bu NFT’lere sahip olan kişilere 10 yıl boyunca farklı ürünler ve avantajlar sunarak bir sadakat bağı kuracağının sözünü verdi. Bu yöntemle müşteri sadakatini artıran ve Clinique-sever’lerin mutluluk hikayelerini kendi marka mirasına ekleyen marka, NFT’yi bir değer yaratma aracı olarak kullandı. Iyer’in dile getirdiği gibi; “En başından beri NFT’lerimizi satmayacağımızı biliyorduk, onlara asla bir gelir akışı olarak bakmadık. NFT’leri yalnızca sadık tüketicilerimize, Akıllı Ödüller adlı sadakat programımız vesilesiyle sunduk. Clinique olarak bize hikayelerini anlatan en aktif, en sadık müşterilerimizin bu eşsiz mirasın bir parçası olmalarını sağlamak ve markamızdan dijital bir parça vererek onları ödüllendirmek istedik”. Metaverse’teki yatırımlarına devam edeceğini söyleyen Iyer, NFT ödülü dağıtımı sayesinde müşteri etkileşiminin yükseldiğini ve Clinique aramalarının yüzde 60 oranında arttığını belirtti.
Clinique’in aksine, NFT’leri öncelikle yeni bir gelir kaynağı olarak gören Dolce & Gabbana, UNXD platformuyla bir işbirliği gerçekleştirerek Collezione Genesi koleksiyonunun NFT’lerinin satışını açık artırma yoluyla gerçekleştirdi. Dokuz parçalık NFT koleksiyonu yaklaşık 6 milyon dolara satıldı. Givenchy ise, sanatçı Chito’yla bir işbirliği gerçekleştirerek markanın 2022 İlkbahar/Yaz koleksiyonunda kullanılan desenlerden 15 adet NFT üretti. Söz konusu NFT’lerin satışından gelen tüm gelir okyanuslardaki plastikleri temizleyen ve kar amacı gütmeyen kuruluş Ocean Cleanup’a bağışlandı. Son örneğimiz, adidas originals ile işbirliği gerçekleştiren gmoney x Punks Comic x Bored Ape Yacht Club’ın çıkardığı çok fonksiyonlu NFT’ler. Proje kapsamında 30 bin adet NFT satışa sunuldu ve saatler içinde hepsi tükendi. Adidas toplamda 5924 ETH, yani yaklaşık 22 milyon dolar gelir elde etti. Açıklanan plana göre NFT sahipleri, bu dijital varlığı bir bilet gibi kullanarak hem adidas’ın yeni koleksiyonundan bir ürün kazanacaklar hem de adidas’ın Metaverse’te kurduğu sanal alan deneyimine katılacaklar. Çoğu NFT projesinde olduğu gibi adidas da aslında bu yolla NFT’lerini satın alan kişilerle kendi topluluğunu oluşturarak “özel bir kulüp” deneyimi sunuyor.
Günün sonunda aslında markalar, NFT’yi eşsiz kılan en önemli özellik olan değer yaratımı sayesinde yeni bir yolculuğa hazırlanıyor. Bu yolculuk, müşteriye deneyim sunmanın ötesine geçerek, marka bağlılığı ve marka değerinin bir para birimine dönüşmesine yol açabilecek bir gelişme sağlıyor. Ünlü Fransız marka Faith Connexion, Aralık 2021’de, Faith Tribe ($FTRB) isminde bir kripto token çıkardığını duyurarak, moda sektöründeki topluluğa yarar sağlamak üzere açık kaynak bir moda tasarımı platformu kurduğunu belirtti. Bu platformdaki işlemlerde kullanılacak olan token aslında bir para birimi gibi değerlendirilebilir. Eğer markalar bu noktadan ilerlerse, bir gün Nike ayakkabı almak için para birimi olarak $Dolar değil $Nike ödememiz çok da uzak görünmüyor.
Sanal mağazalar alemi
Metaverse’teki turumuzu tamamlamak için, bu sanal evrende keşfedilen son gezegene uğruyoruz. Metaverse’e günden güne popülerlik kazandıran bir diğer konu da sanal arazi satışları ve sanal mağazalar oldu. Fiziki ve online mağazacılık deneyimlerine bir katman daha ekleyebilecek olan Metaverse, markalar için üçüncü bir satış noktası anlamına gelebilir. Sandbox ile anlaşan adidas, Metaverse’te bir mağaza açmaya hazırlanıyor. Aynı şekilde bilgisayar oyunu Roblox’ta Nike, Forever21 gibi şirketler, oyuniçi mağazalar kuruyor. Hatta Nike, Roblox oyununda Nikeland’i açtığını duyurduğu sırada marka tesciline “indirilebilir dijital ürün” sınıfını da ekletti.
Sanal mağazalarla birlikte, moda sektörünün defile ve sergi gibi etkinlikleri de Metaverse’e taşınıyor. Örneğin; Mayıs 2021’de Gucci, Roblox’a özel olarak The Gucci Garden isminde bir sergi düzenledi ve Metaverse’teki bu dijital alanı yaklaşık 20 milyon kişi ziyaret etti. Mart 2022’de ise Metaverse, tarihindeki ilk moda haftasına ev sahipliği yapacak. Metaverse’teki sanal üç boyutlu dünyalardan biri olan Decentraland’te UNXD ile gerçekleştirilecek defile sebebiyle, Fashion District bölgesindeki araziler 2.4 milyon dolara alıcı buluyor. Sizce de bu en pahalı “ön sıra” değil mi?
Dünyaya dönüş
Artık Dünya’ya dönüp, Metaverse’te gördüklerimizi hazmetme vakti. Bu detaylı turumuzun ardından birçok rakamla ve örnekle büyük resmi gördük. Peki, bu sırada Metaverse’a adım atan ilk moda markalarının genellikle üst segmentte yer aldıklarını fark ettiniz mi? Hatırlayacağınız gibi bundan 10-15 sene önce, online alışveriş, sosyal medya gibi kavramlar ticaret hayatına girdiğinde moda sektöründeki lüks ve üst segment markalar, oldukça çekimser davranmışlardı ve nispeten rötarlı olarak bu konulara dâhil olmuşlardı. Bu gecikmeden ders almaları ve Metaverse’ün aslında lüksün dijitaldeki ihtiyaçlarını ve marka değerini karşılayacak şekilde özel deneyimler sunmaya elverişli olması sebebiyle, ilk atılımları üst segment markalardan gördüğümüzü söyleyebiliriz.
Bu birlikteliğin devam edebileceğinin sinyallerini şimdiden görmek mümkün. Örneğin Chanel; kıyafet ve çanta benzeri moda ürünlerinin hiçbirini e-ticaret üzerinden satmıyor. Ancak Chanel moda başkanı Bruno Pavlovsky geçtiğimiz günlerde, tüm üretim süreçlerinde zaten blok zinciri teknolojisini kullandıklarını belirterek, günü geldiğinde Metaverse’e de girebileceklerini ifade etti. Moda ürünlerinin satışı açısından hiç e-ticaret deneyimi olmayan bir markanın Metaverse’teki ilk adımlarını izlemek keyifli olacak.
Peki, ya tüketiciler? Konuyu tüketiciler açısından verilerle ölçtüğümüzde genellikle video oyunları sektörünün rakamlarından yararlanıyoruz. Araştırmalara göre, 176 milyar dolarlık değere sahip olan söz konusu sektörde 3 milyarı aşkın oyuncu bulunuyor ve tüketici grubu ağırlık olarak Z kuşağı. Bu veri, özellikle Z kuşağının hemen Metaverse’ü benimseyeceklerini içgüdüsel olarak bizlere düşündürse de aslında bu, “kolaya kaçmak” olur. Zira düşünülenin aksine, Harris Poll şirketinin yaptığı bir araştırmaya göre Z kuşağının sadece yüzde 38’lik bir kısmı Metaverse’ün hayatımızın bir parçası olacağına inanıyor. Dolayısıyla ne oyun sektörü, ne e-ticaret verileri aslında tam olarak adım attığımız bu yeni evrenin dinamiklerini ve potansiyelini anlamaya yardımcı olmuyor. Metaverse’ün yeni bir alan olduğunu kabul etmemiz gerek.
Son olarak, tüketici açısından konunun veri güvenliği, kişisel gizlilik, asosyallik gibi korkutucu tarafları akla geliyor. Bu noktalarda yapılan araştırmalar sürerken konuya bu kez bardağın dolu tarafından bakarsak, Metaverse’teki yaratacağımız karakterlerin ve avatarların tüm ön yargılardan bağımsız olarak bizlere fikir özgürlüğü sağlama ihtimali de çok değerli. Zira Metaverse’te ırk, dil, yaş, cinsiyet, fiziki görünüş gibi dünyada şu an ön yargı oluşturan kalıpların hepsinden sıyrılma imkanımız var. Dolayısıyla Metaverse, gerçekten sadece fikirlerin öncelikli olduğu bir çağ başlatabilir.
Geleceğin piksellerinde neler saklı?
Aslında şu an Metaverse’ün gerçek potansiyeline ulaşmadan ve tüketicilerin bu sanal evreni hayatlarının gerçek anlamda bir parçası yapmadan önce ilerleme kaydedilmesi gereken çok konu var. Bu evreni gerçekten kullanıp kullanmamaya karar verecek kuşaklar ise Z ve Y. Dünyamızın giderek kirlenmesine, kaynak tüketimlerinin, fikir ve insan sömürülerinin artmasına karşılık olarak bu iki jenerasyon, her yeni sistemde bir seçim yapmadan önce sürdürülebilirlik ve etik değerleri sorguluyor.
Metaverse evreni, şimdilik kaynak olarak enerji tükettiği için temiz enerji konusu sürdürülebilirlik açısından öncelikli olarak sorgulanıyor. İlerleyen dönemlerde Metaverse alemine giriş için belirli araçlara ve kıyafetlere ihtiyacımız doğarsa, bu noktada yine üretilecek araçların hammaddesi ve doğaya olan maliyetleri tartışma konuları arasına girebilir. Hatta fiziki dünyada giydiğimiz moda kıyafetleri, daha fonksiyonel bir hâle gelerek yalnızca bizi Metaverse’e bağlayacak “kostüm”leri ifade edebilir. Aynı zamanda Metaverse’te henüz belirli hukuk kuralları olmadığı için, özellikle NFT’lerin taklitlerinin yapılması konusunda çok açık bir alan var. Bu açık alanlar ise geleceğin meslekleri anlamını taşıyor.
Sonuç olarak, tüm bunların hepsini aslında Web 3.0 çağının ayak sesleri olarak da değerlendirebiliriz. Bu ayak seslerini duyan ilk sektörlerin başında da her zaman olduğu gibi moda geliyor. Tarih boyunca da şahit olduğumuz gibi, moda sektöründe konuşulan her olayın ya da trendin arka planında o dönemin sosyoekonomik, psikolojik durumunu ve sanatsal akımlarını keşfetmek mümkün. Moda, asırlardır bize bir ayna görevi görüyor ve bu kez aynaya baktığımızda gördüğümüz şey, tüm dijitalin temelini oluşturan 1’ler ve 0’lar. Bu “Moda-Ötesi” çağda, üründen ziyade değerin, fiziki görüntüden ziyade altında yatan fikrin, bireyden ziyade topluluğun yükseldiği bir noktada marka olarak neleri geleceğe taşımak isterdiniz? Peki ya tüketici olarak, Metaverse bir yer değil, bir zamansa, sonsuza kadar ne söylemeyi, ne giymeyi, neye sahip olmayı isterdiniz?