Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Yeni nesil, YouTube ve sosyal medya üzerinden yalnızca içerik tüketmiyor; küresel trendleri belirleyen yaratıcı bir güç olarak popüler kültürü yeniden şekillendiriyor.
Gençlerin popüler kültür üzerindeki etkisi her dönemde hissedilmiştir. Ancak günümüzde genç kuşaklar yalnızca tüketici değil, aynı zamanda yaratıcı bir güç olarak da öne çıkıyor. Youtube’un yakın zamanda yayımladığı 2025 Kültür ve Trendler Raporu’na göre özellikle 14-24 yaş arası bireyler, interneti yalnızca bir eğlence alanı olarak görmüyor; aynı zamanda yaratıcılıklarını sergiledikleri, kültürü şekillendirdikleri ve hatta küresel fenomenler ortaya çıkarabildikleri bir platform olarak kullanıyor. Bu dijital okuryazarlık düzeyi, gençlere önceki kuşakların sahip olmadığı bir etki alanı sunuyor. Nitekim ABD’de yapılan bir araştırmaya göre 14-24 yaş grubundaki bireylerin yüzde 66’sı, kendi kuşaklarının internet üzerindeki sohbetlere yön verdiğini kabul ediyor. Aynı soruya verilen yanıtlar, 25-49 yaş arası yetişkinlerde ise yarının bile altına düşüyor.
Fotoğraf: Alamy Stock Photo
Bugünün gençleri, televizyon dizileri ve filmlerinden çok içerik üreticilerinin videolarına ilgi gösteriyor. Bir araştırmaya göre katılımcıların yüzde 57’si, yeni bir dizi veya filmden ziyade, takip ettikleri içerik üreticilerinin yeni videolarını izlemek için daha heyecanlı olduklarını söylüyor. Bu durum yalnızca bir tercih değil, aynı zamanda kültürel bir dönüşümün işareti.
Deloitte’un 2025 Dijital Medya Trendleri raporu da bu değişimi açıkça ortaya koyuyor: Z kuşağı, televizyon ve filmlere önceki kuşaklara kıyasla günde ortalama yüzde 26 daha az zaman ayırıyor. Buna karşılık sosyal medyada ve kullanıcıların ürettiği içeriklerde yüzde 54 oranında daha fazla vakit geçiriyorlar. Başka bir deyişle gençler her gün yaklaşık 45 dakika daha az televizyon izlerken, bunun yerine 50 dakika fazladan sosyal medya ve video içeriklerine yöneliyor.
Bu davranış değişikliğinin en önemli nedenlerinden biri, geleneksel medyanın gençlerin dünyasını yeterince yansıtmaması. Yapılan araştırmalara göre gençlerin üçte ikisinden fazlası, televizyonun sosyal medya, video oyunları, okul ve aile gibi gündelik hayatlarını doğru şekilde temsil etmediğini düşünüyor.
YouTube’un yükselişi ile bugünün gençlerinin büyümesi eşzamanlı ilerledi. Bu nedenle onların kültürel referansları, YouTube ekosistemine derinlemesine bağlı. İçerik üreticileriyle doğrudan kurulan bağlar, hızlı trend döngüleri ve yaratıcı formatlar, onlar için önceki kuşakların televizyon türleri kadar doğal.
Öte yandan Minecraft ve Roblox gibi oyunlar da bu kuşağı şekillendirdi. Kendi yaratıcılıklarıyla eğlenen gençler, artık pasif izleyici olmayı reddediyor. Eğlenceden beklentileri katılım ve söz hakkı. Bu da tüketici ile yaratıcı arasındaki sınırları çoktan bulanıklaştırdı.
YouTube’un 20. yılı, aynı zamanda yeni bir kuşağın yükselişine işaret ediyor: “post-Gangnam Style, post-Minecraft, post-YouTube” nesli. Bu gençler sınırların olmadığı, tamamen kişiselleştirilebilir ve katılımcı bir medya ortamında büyüdü. Onların dünyası televizyon kanalları ya da sinema salonlarıyla değil; küresel viral videolar, açık dünya oyunları ve kullanıcı üretimli içeriklerle tanımlandı. 2012’de tüm dünyayı sarsan Gangnam Style fenomeni, yabancı dil ve kültürlerin artık engel değil cazibe unsuru olabileceğini gösterdi. Bu nedenle bugünün gençleri için farklı dillerde içerik tüketmek olağan; küresel eğlence artık yerel değil, evrensel bir norm.
Araştırmalar da bu dönüşümü doğruluyor: Gençlerin yüzde 62’si internette gördükleri videolardan ve mem’lerden öğrendikleri kelimeleri gündelik dilinde kullanıyor. Yüzde 58’i mizah anlayışlarının internet tarafından şekillendiğini, yüzde 60’ı alışkanlık ve ritüellerini içerik üreticilerinden aldığını, yüzde 59’u ise kişisel tarzlarının çevrimiçi içeriklerden etkilendiğini söylüyor. Kısacası dijital dünya, onların kimliğini yalnızca eğlencede değil, günlük yaşamda da biçimlendiriyor.
Fotoğraf: Alamy Stock Photo
Bugünün gençleri “Creative Maximalism” adı verilen, yoğunluk ve katmanlılık üzerine kurulu yeni bir estetik anlayış geliştirdi. Bu estetik dört temel özelliğe dayanıyor:
Videolar, katmanlı görseller, ikonlar ve çok hızlı kurgularla dolu. Tek bir ekranda çok fazla bilgi ve görsel ipucu yer alıyor. Örneğin; kısa video formatlarında (Shorts, Reels) dans koreografilerinin üzerine emojiyle verilen talimatlar ekleniyor ya da “fancam” videolarında aşırı hızlı sahne kesmeleri kullanılıyor.
İçerikler artık tek bir kişinin üretimiyle sınırlı değil; büyük topluluklar tarafından sürekli genişletiliyor. Örneğin “Skibidi Toilet” fenomeni, başta tuvaletlerden çıkan kafaların var olduğu videolar zamanla animasyonlara dönüştü. Hatta bu konsept üzerine 4 milyondan fazla video üretildi.
İçerikler internet altkültürlerinden gelen şakalar, mem’ler ve referanslarla dolu. Örneğin, “Spinning Cat” adlı kısa videonun bir şarkıya dönüştürülmesi ya da yaz aylarında popüler olan emote (dijital ortamda duygu veya tepkiyi ifade eden görsel/animasyon) trendleri, izleyicilerin internet kültürüne olan aşinalığını ölçüyor ve topluluk aidiyetini pekiştiriyor.
Gençler artık dünya kültürlerini benimsemiş durumda. Bunun örnekleri arasında; Fransa’dan çıkan ve 90 milyon izlenen “Le poisson Steve”, Japonya’dan çıkan “Nani Ga Suki”nin küresel bir içerik dalgasına dönüşmesi, Brezilya kökenli phonk müziğin farklı kültürel katkılarla yeniden şekillenmesi veya Güney Kore’den çıkan “Alien Stage”in ABD’de büyük bir hayran kitlesi kazanması bulunuyor.
Bugünün gençliği için kültür, yalnızca izlemekle sınırlı değil; yaratmak, dönüştürmek ve paylaşmakla anlam kazanıyor. Creative Maximalism, gençlerin üretim biçimlerinin ötesinde markaların ve geleneksel medya kurumlarının da benimsediği bir estetik haline geldi. NFL’in fikstür tanıtım videolarında ya da markaların sosyal medya stratejilerinde bu dili görmek mümkün. Öte yandan Nutter Butter gibi markalar kampanyalarında bu tarzı kullanıyor ve Hollywood YouTube projelerine yöneliyor. Üretken yapay zekâ araçlarının yaygınlaşması, karmaşık görsel-işitsel üretimleri kolaylaştırarak bu süreci hızlandırıyor. “Italian Brain Rot” gibi fenomenlerin doğrudan yapay zekâ ile üretilmiş olması, bu estetiğin gelecekte daha da güçleneceğini gösteriyor.
Gençler yalnızca içerik tüketmiyor; hikâyelerin ortak yazarları oluyor. Araştırmalara göre, yüzde 34’ü son bir yıl içinde bir içerik serisine ya da projeye katkıda bulunduğunu belirtiyor. SCP Foundation, Backrooms ve 2025’in en büyük kültürel olgularından biri haline gelen Italian Brain Rot gibi evrenler, bu katılımcı üretim modelinin örnekleri arasında bulunuyor. Çok katmanlı içerik dili, üretken yapay zekâyı zorunlu kılıyor ve AI, bu yeni kültürel estetiğin en güçlü üretim aracı haline geliyor.