Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Chanel, 1953 devriminden sonra Küba'da ilk kez defile düzenleyen modaevi oldu.
Karl Lagerfeld ve Suzy, Chanel Cruise koleksiyonunun partisinde.
Fotoğraf: @SuzyMenkesVogue
Karl Lagerfeld'le, tarihi Havana meydanındaki Chanel Cruise defilesi sonrasında düzenlenen partiyi izlerken, "Cruise koleksiyonunu nerede yapalım diye düşünürken 'Küba'da olsun,' dediğimde sadece şaka yapıyordum!" dedi.
Mankenler ve izleyiciler defilenin sonundaki partide eğlendiler.
Fotoğraf: Olivier Saillant
1950'lerden sakız pembesi, nergis sarısı, pastel mavi Chevrolet'ler tıpkı Katedral'in gökkuşağı rengindeki pencereleri gibi rengarenkti. Bu arabalarla, Küba'nın devrim öncesindeki şaşaalı günlerinde popüler olan üç şeritli bulvarı El Paseo Del Prado'ya gittik.
Suzy'e şehirde gezmesi için pembe bir Chevvy tahsis edildi.
Fotoğraf: @SuzyMenkesVogue
Bu bulvara gelen moda kafilesini, Kübalı müzik grupları karşıladı. Genel olarak Chanel ihtişamından uzakta kalan yerel halk da pastel renkli evlerinin balkonlarına çıkmış, müziğe alkış tutuyor ve dans ediyordu.
Başkan Obama'nın ve The Rolling Stones'un ziyaretlerinden sonra şimdi bir de Chanel Cruise defilesinin Küba'da yapılması, ülkenin komünist geçmişini geride bırakmak isteyenlerin son hamlesiydi.
Sıcak karşılamanın ardından, mankenler ve ziyaretçiler de dansa katıldılar.
Fotoğraf: Olivier Saillant
Karl, istisnai güzellikteki bu şehre yaraşan bir koleksiyon yaratmalıydı. Açık havada düzenlenen Cruise defilesinde, Küba şapkalarının, çılgın çantaların ve üzerinde "Viva Coco Libra" yazan tişörtlerin geçidine şahitlik ettik.
Tişörtlerin üzerinde, defilenin düzenlendiği Küba'ya gönderme olarak "Coco Libra" yazıyordu.
Fotoğraf: Olivier Saillant
Koleksiyonun, yoğun bir özgürlük hissiyle hazırlandığı belliydi. Eteklerde rengarenk çiçek ve araba desenleri görülüyordu, ayrıca eteklerin bileklere kadar uzanması sanki dans etmek için tasarlandıkları fikrini veriyordu...
Özel olarak hazırlanan kumaşlarda vintage Amerikan arabalarının desenleri vardı.
Fotoğraf: Olivier Saillant
Karl'ın dehası, her zamanki gibi, derin kültürel bilgisinden kaynaklanıyor. Küba'nın Castro öncesindeki Art Deco tarzını ve Amerikalılar için kış aylarında tatil kaçamağı anlamına geldiği günleri yansıtırken Coco Chanel'in stil kodlarını da koruyabilmişti. Buna, Tilda Swinton'ın sarı yelpazesini sallayıp durduğu ve Vin Diesel'in hafif bir gömlek giydiği o sıcak ve nemli havada tüvit kullanmak da dahil!
Karl Lagerfeld, Küba'nın modern tarihini derinlemesine araştırmış ve bulduklarını koleksiyonuna dahil etmiş.
Fotoğraf: Olivier Saillant
Yağmur damlaları düşmeye başlayınca, yeşil ekoseli gömlek giymiş genç bir adam şemsiyeler dağıtmaya başladı. Bu kişi, eski Küba Başkanı Fidel Castro'nun torunu Antonio Castro'ydu.
Bu, bakış açınıza göre, dokunaklı tarihi bir an da olabilir, tüketim tutkusunun zevksizce gösteriş yapması olarak da algılanabilir. Ama diğer öğeleri bir kenara bırakırsak, Cruise koleksiyonunda gösteriş yapan veya küstah olan hiçbir şey yoktu.
İşlemeli bir elbise, Havana'nın sömürge dönemlerine bir gönderme.
Fotoğraf: Olivier Saillant
Karl ve vaftiz oğlu Hudson, Paseo del Prado'da yürüyerek selam verdikten sonra defile birden partiye dönüşüverdi. Başı Gisele Bündchen'in çektiği mankenler, tarihi bulvarda dans etmeye başladılar ve balkondan izleyen insanlar da bu cümbüşe alkışlarla katıldı.
Karl ve vaftiz oğlu Hudson defilenin sonunda selam veriyorlar.
Fotoğraf: Olivier Saillant
Karl, kendini Küba'nın kültürel zenginliğinde kaybettiğini söylüyor. Chanel'in klasik imzasını ise "Coco Cuba" yazan bir tişörtte veya hasır bir şapkaya iliştirilmiş kamelya çiçeğinde görebiliyoruz.
Kumaştan bir kamelya, hasır bir şapkanın kenarına tutturulmuştu, bir "devrimci" beresi ise Chanel tarzı pullarla süslenmişti.
Fotoğraf: Olivier Saillant
Bileklere kadar uzanan hafif elbiseler, üzerlerinde palmiye yaprakları olsa bile aslında modaevinin stil kodlarına göre tasarlanmıştı.
Düz sandaletler ve 1950'lerin kısa sivri topuklu ayakkabıları, özgürlük hissiyatını pekiştiriyordu.
Taze bir yaz görünümüne, narin topuklu sandaletler eşlik ediyordu.
Fotoğraf: Olivier Saillant
En küçük detaya kadar her şeyin özgün olduğu koleksiyon, Karl'ın en iyi özelliklerini ortaya koyuyor: kültürel derinliği, tasarım becerileri ve Paris şıklığını en sportif kıyafetlere bile taşıyabilme yeteneği.
Sportif olmasına rağmen Chanel'liğinden ödün vermeyen bere, Che Guevara'ya bir gönderme niteliğinde.
Fotoğraf: Olivier Saillant
Panama şapkaları da hayalleri gerçeğe dönüştürmekte usta olan Chanel atölyelerinden çıkmış. Bir başka detay da, tüvit bir takımın kol kenarlarının püsküllere dönüşmesi ve omuza takılan çantayla uyumlu hale getirilmesiydi.
Püsküllü kollar ve etek, omuza takılan püsküllü çantayla uyumluydu.
Fotoğraf: Olivier Saillant
Bu an, Küba'nın Amerikan turistlerinin giydiği yavan yaz kıyafetlerinden sıyrılıp modanın hayaller dünyasına dönüşmesiydi.
Eski Havana ruhu birçok detayla canlandırılmıştı, örneğin panama şapkaları ve iki renkli ayakkabılar.
Fakirliğin ve günü kurtarmak için ucu ucuna para kazanan bir halkın olduğu ülkede böyle bir Chanel defilesi düzenlemek uygunsuz muydu?
Eski bir fıstık fabrikasından dönüştürülmüş modern sanat galerisindeki sanat eserlerini incelerken, kültürün -ve özellikle modanın- genellikle çağ değişimlerinin ilk habercisi olduğunu düşündüm. Chanel'in Havana defilesi, kapitalist bir mesaj olmaktan çok Küba'ya bir övgü sunma amacını taşıyordu.