Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Jennie, kıyafetleri aracılığıyla tüm kadınların hikâyesini anlatıyor.
Jennie, Chanel’in 2025-26 Sonbahar/Kış Ön-Kış kampanyasının yıldızı olarak Vogue’a çekimlerin kamera arkasını paylaşıyor. Kraliyet saraylarından Paris dairelerine uzanan her sahne, onun bireyselliğini yansıtıyor ve koleksiyonun ilham kaynağı olan 1990’ların romantik komedileri ile Paris tarzına gönderme yapıyor.
Chanel’in 2025-26 ön koleksiyonuna ilham veren Jennie, kampanya çekimlerini Paris’te Craig McDean ile gerçekleştirdi. Çekimin ilk anlarını ise Vogue yakaladı.
Paris’teki Kraliyet Sarayı’nda Jennie, Chanel’in Sonbahar/Kış 2025-26 kampanyasını lacivert geniş bir palto, beyaz tişört ve kot pantolonla açıyor. Paris tarzındaki dairesinde ise açık mavi tüvit bir ceket ve elbise giyerek Vogue’a bir öpücük gönderiyor. Kraliyet sarayındaki bir çeşmenin önünde, omuzlarına gelişigüzel atılmış tüvit ceket ve beresiyle poz veriyor. Bunlar, hem en “Jennie” kareleri hem de en Parisli atmosferi yansıtan görüntüler. Her sahne, Chanel’in 2025-26 Sonbahar/Kış ön koleksiyonunun stilini simgeliyor. Çünkü bu koleksiyon tek cümleyle özetlenebilir: “Bu, markanın elçisi Jennie’den ve 1990’ların Amerikan romantik komedilerinin kadın kahramanlarından ilham alan bir Chanel tarzı.”
Jennie için 1990’lar çok özel bir dönem. “1990’lara dair her şey beni etkiliyor,” diyor. “Ve ‘her şey’ derken yalnızca modayı değil; filmleri, müziği, sanatı ve o dönemin tüm havasını kastediyorum.” Chanel’in yaratıcı stüdyosu da tam olarak bunu yaptı: Bu koleksiyon, Julia Roberts’ın Notting Hill filmindeki halinden ilham alıyor ve 1990’ların romantik komedilerinin kadın kahramanlarındaki maskülenlik ile feminenliği, ferahlatıcı derecede farklı bir tarzla bir araya getiriyor. Geniş omuzlu siyah ceketler, deri kemerlerle tamamlanmış; erkek giyiminden ilham alan paçaları geniş pantolonlar; erkek yeleklerini andıran ceketler; askeri havalı lacivert ceket ve şort takımlar... Hepsi aynı anda hem zıt hem de tamamlayıcı unsurlar taşıyor.
Görsel kampanyaya ek olarak, Vogue için bir kamera arkası videosu da çekildi.
Bir diğer tema ise dantel. Dantel, Chanel’in imza detaylarından biri ve koleksiyona zarif, şiirsel bir atmosfer katıyor. Üç boyutlu elbiseler, kamelya desenli tulumlar, detaylı etekler ya da çiçek desenli çoraplarla tamamlanan beyaz kapüşonlu spor tişörtler fark etmeksizin dantel, feminenlik algısını zarif ama beklenmedik biçimde altüst ediyor. Tüvit ve örgü kumaşlar üzerindeki dantel detayları da Chanel’in yumuşak ve şiirsel ruhunu yansıtıyor. Chanel için dantel sadece bir süs değil; kadının hem iç dünyasını hem de dış görünümünü yansıtan bir sembol.
Kısacası, bu koleksiyon yalnızca kıyafetlerden ibaret değil; aynı zamanda “feminenlik” kavramının yeniden tanımlanması. Kurdelelerden dantele, tüvitten denim kumaşlara, yeleklerden paçaları geniş pantolonlara kadar farklı unsurlar bir araya gelerek geleneksel kadınlık algısını genişletiyor. Bazı parçalar daha zarif, bazıları daha sert; bazı kadınlar daha nahif, bazıları daha güçlü. Bu sezonun ön koleksiyonu, tüm “farklı kadınlara” adanmış. Ve Jennie, bu çok yönlü kadınsı özelliklerin sembolü olarak öne çıkıyor.
Vogue ile paylaştığı kamera arkası videosunda Jennie, “Her Chanel koleksiyonunun ilham kaynağı olan sembolik bir kadını vardır ve bu yaratıcı sürecin bir parçası olmak benim için büyük bir onur,” diyor. “Bu sürecin içinde yer almak, sevdiğim şeyleri ve kendi tarzımı paylaşmak anlamına geliyor. Bazı görünümler, daha önce giydiğim Chanel parçalarının modern yorumları ve bu benim için çok özel bir anı. Umarım bu koleksiyon, benim ‘zıtlık’ anlayışım kadar etkileyici olur. Chanel’in kadınların kararlılığını ve girişimciliğini her zaman kutlamasını seviyorum. Tüm kadınların kendi yollarını izlemeleri ve kendilerini özgürce ifade etmeleri için ilham bulmalarını diliyorum,” diye ekliyor. Chanel’in önkoleksiyonunun yüzü ve sesi olan Jennie, kıyafetleriyle ve sözleriyle yalnızca tarzını değil, kadınlara dair düşüncelerini de Vogue aracılığıyla paylaşıyor.
Jennie, fotoğrafçı Craig McDean ile ilk işbirliği öncesinde onun çalışmalarını incelediğini ve ortaya daha iyi bir iş çıkarabilmek için nasıl bir uyum yakalayabileceklerini düşündüğünü itiraf ediyor. Çekim boyunca ise süperstar “Jennie”, sevecen ve enerjik tavırlarıyla ortamın enerjisini hep yüksek tuttu.
Bizim çok ortak noktamız var. Örneğin, her kadını destekliyoruz ve dünyanın her yerindeki kadınların hayallerinin peşinden özgürce gitmelerini, gerçekten sevdikleri şeyleri yapmalarını istiyoruz.
Craig McDean ile ilk kez çalıştım ve çok etkilendim. Benzersiz Parisli havayı mükemmel yakaladı. Çekimden önce eserlerini dikkatle inceledim. Modellerinin varlığını güçlendirmede kendine has bir tarzı olduğunu fark ettim ve özellikle renk kullanımına hayran kaldım. O sırada onunla daha organik ve etkili bir şekilde nasıl çalışabileceğimizi düşünüyordum. Çekim başladığında ise her şey çok sorunsuz ilerledi, sanki daha önce defalarca birlikte çalışmışız gibi.
Bu koleksiyonda, 1990’ların romantik komedi filmlerinin kadın başrol stilini, Paris’in atmosferini ve en “Jennie” görünümlerini bir arada görebilirsiniz.
Çoğunlukla 1990’ların modasından, sanatından, müziğinden ve filmlerinden ilham alıyorum. En sevdiğim filmlerden biri Notting Hill. İlk izlediğimde atmosferine, renklerine, müziğine ve Julia Roberts’ın tarzına tamamen kapıldım. Hâlâ ara sıra yeniden izlerim. Julia Roberts’ın stili çok feminen, ama aynı zamanda biraz çocukça, romantik ve biraz da kolej stili taşıyor. Bu yüzden kıyafetlerim için sık sık ondan ilham alıyorum.”
Denim görünümünü çok seviyorum, bana sade ve doğrudan hitap eden bir stil bu. Modayı ve giyinmeyi seviyorum ama benim için rahatlık her zaman en önemli şey. Denim parçalar hem havalı, hem günlük, hem de şık; günlük kullanım için vazgeçilmezler. Genellikle kot pantolonlarla diğer parçaları karıştırıp eşleştiririm. Bu koleksiyondaki fiyonk detayını da çok seviyorum. Fiyonk, Chanel’in simgelerinden biri ve koleksiyona benzersiz bir dokunuş katıyor.
Chanel’in feminenlik ile maskülenlik arasındaki kontrastla oynamasını her zaman çok ilginç bulmuşumdur. Chanel, kadınların kıyafetlerini giydiğinde kendilerini özgüvenli hissetmelerini sağlayan bir marka ve bu kontrastı her koleksiyonda yeniden yorumlayarak asla sıkıcı hale getirmiyor. Bu koleksiyon, çok sevdiğim Paris’in ruhunu taşıyor ama aynı zamanda yıllardır benimsediğim kişisel stilimi de yansıtıyor. Koleksiyonda bazı görünümler vardı ki ‘Bu tam da geçmişte giydiğim bir şeye benziyor!’ diye düşündüm. Chanel’in stilimi gerçekten anladığını hissettim.
Fotoğraf Asistanı: Jérémy Cardoso