Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
PHD Tamamlayıcı Sağlık Bilimleri Uygulayıcısı ve YOUniversity kurucusu ve eğitmeni Sintia Mazon'dan yaz sonrasında şehre dönüşte zihinsel sağlık konusundaki önerilerini dinledik.
Şehre dönüş biraz da şehrin temposuna, kurallarına ve bize dayattıklarına dönüş demek anlamına gelebilir. Bu bazen de kendimizi bazı konularda sorguladığımız ve hatta ağırca eleştirdiğimiz halleri yanında getirir. Peki gerçekten kendimizle ilgili her şeyi düzeltmek zorunda mıyız? Yoksa bu sefer şehir bizi sadece biz olarak kabul eder mi? PHD Tamamlayıcı Sağlık Bilimleri Uygulayıcısı ve YOUniversity kurucusu & eğitmeni Sintia Mazon’a sorduk.
Şimdilerde Instagram bir yandan kendimize karşı nasıl daha iyi davranabileceğimize dair bilgilerle kaynarken diğer yandan bu davranışları tam olarak nasıl değiştireceğimize dair yönergeler orada pek de yok; sence bir insanın kendine iyi davranması ne demek ve bu nasıl mümkün olur? Ve bu ilişki hep sabit bir seyirde mi ilerlemelidir?
Seneler evvel bu konulara yeni başladığımda bir eğitmenim bana bir alıştırma vermişti. Önce şunu sordu: “Hayattaki önceliklerin neler ve kimler?” O zaman çocuklarım çok küçüktü dolayısıyla o listeye kendim hariç her şeyi koymuştum. Aldı, okudu, bir şey demedi. Sonra ikinci ödevini verdi, şu soruyu yanıtlamam gerekiyordu: “bir gün içerisinde kendin için neler yaparsın?” Düşündüm, taşındım, gene uslu öğrenci olarak yazdım, çizdim. Bu ikinci listede çok fazla madde yoktu. Kendim için yaptıklarımın arasında “elimi yüzümü yıkadım, kahvaltı ettim” gibi şeyler vardı. Ve tabii bu iki ödev beni fena uyandırdı. Birinci sorunun cevabında ben yoktum, ikincisinde ise hayattan keyif almak üzere yaptığım pek bir şey yoktu. Listemi ona verdiğimdeki surat ifadesi hala hatırımda; üzüntü ile acıma arasında bir bakış. Seneler sonra temas ettiğim herkese (danışan veya öğrenci) kendilerini seçmeyi öğretmeye çalışırım. Kendilerini beslemezler ise etraflarına da pek yararları olmayacağını anlatırım. Kendimize dayak attığımız kadar kendimizi tebrik de etmemiz gerekir. “Aferin bana” demek çok değerli ve bizi çok besler. Kendimizi yargılamayı durduramayabiliriz ama kendimize verdiğimiz tebrikleri biriktirmeye odaklanabiliriz. Bu uzun dönemde daha pozitif ve daha ferah bir insan olmamızı sağlayacaktır. Yorulduğumuz zaman tükenmeyi beklemeden gündelik hayatta kendimize alan vermek, nefes alanı açmak çok önemli. Bu anlayışı hayatınıza ne kadar entegre ederseniz o kadar iyi.
Hepimizin bazı sosyal normlara göre eksik kalan özellikleri var, peki kendimizde her şeyi düzeltmeye mi çalışmalıyız, bunun sınırı neresi ve bu sınırı kendimizde nasıl biliriz?
Her şeyi düzeltme fikri baştan yanlış. Herkes her şeyi yapamaz veya yapmaz ya da becermek zorunda da değildir. Bazı şeyleri eksik bıraksak bile emin olun o alanlarda bir çok kişiden daha iyi beceri sergiliyor bile olabiliriz. Kendinize şunu sorun: “hangi alanlarda doğal olarak beceriklisiniz?” Bu doğal olarak şu demek: size yapması çok kolay gelen şeyler. Bunlar sizin özgün becerileriniz. Benim için iyileşme sınırı diyebileceğim yer işte burası. Tüm özgün becerilerimi doyasıya yaşamak, sergilemek ve günlük hayatımda kullanmak. Bu sosyal normlara uymamak demek değil. Öncelikle kendinize öncelik vererek kendinizi yüceltmek demek, kendinize saygı ve sevgi göstermek demek.
Alışkanlıklarımız yaşadığımız şehirle de bağlantılı olabiliyor ve şehre dönüş bazı rutinleri deyeniden yanında getiriyor, aynı yolu giderken başka türlü hissetmek mümkün mü? Mümkünse bu nasıl olur?
YOUniversity kendin olma okulumuzda ilk öğrettiğimiz becerilerden biri “topraklanma”dır. Buna basitçe kendimizi bedenimize iyice çıpalamak diyebiliriz. Çoğu zaman duygusal iniş çıkışlarımızın sebebi düşüncelerimiz ve inanç kalıplarımızdır. Bedenimize iyice yerleşmek düşüncelerimize rağmen nefes alıp vermeye devam etmek ve an’a tekrar odağımızı getirmek demek. Odağımız nereye giderse enerjimiz de oraya gidecektir. Otomatiğe bağlamış bir şekilde bu koca şehirde bir yerden bir yere giderken arada bir bile olsa bedeninize, nefesinize odaklanmak modunuzu değiştirmenize yetecektir. Eskiden trafikte sıkıştığımda sinirlenirdim. Çoktandır bunu değiştirdim. Artık yolda podcast dinliyorum, ilginç ve bana keyif verecek şeyleri öğreniyorum veya çok sevdiğim müziklere yer veriyorum.
Bir insanın yaşadığı şehirle sağlıklı bir bağının olması sence ne demek?
Güzel soru. Ben bu şehirde doğdum ve büyüdüm. Yarım asırlık hayatımda şehrin 3 milyon olan nüfusunun 15,5 milyon olmasına şahit oldum. Denizinde yüzdüm, bahçelerinde oynadım, ağaçlarına tırmandım, meyvelerini yedim. Bence bir insan yaşadığı yerde anılar yaratmalı. Bu anılar ile taşına toprağına bağlanıyoruz yaşadığımız yerin. Tarih ve sanat fışkıran bir ülkemiz ve şehrimiz var. Evet çok büyüdü ve bazen pek yorucu olabiliyor. Gene de kendimizi deniz kıyısına atmak da mümkün, ya da bir sergi gezmek de.
Şehre dönüş bir araba veya uçak seyatiyle mümkünken insanın gerçekten kendine dönmesi için neler gerekir?
Benim kendime dönmek ya da kendimi fabrika ayarlarıma döndürebilmek için yöntemim eve girer girmez duşa girmek. Nedense duş beni anında eve getiriyor. Seyahat kısa veya uzun, uçakla veya arabayla hiç farketmiyor. Anında duşa giriyorum ve kendime geliyorum, sanki seyahati üstümden atıyorum. Her birimiz için bu metod farklı olabilir. Kendi metodunuzu yaratın derim. Biz YOUniveristy’de buna “ritüeller” deriz. En sevdiğiniz bardağınızda çayınızı veya kahvenizi yudumlamak, en rahat hissettiğimiz eşofmanı giymek, en sevdiğiniz koltuğunuza yerleşmek vs. Ritüeller çok değerli ve bizi merkezleyen aktivitelerdir. İnanın hepimizin ritüelleri var. Bunları fark edin ve belki de daha bilinçli uygulamaya geçirin. İşte, evinize hoşgeldiniz!