Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
2024, modanın geleceğini belirleyecek yeni yasalar ve uygulamalarla birlikte geldi. Oyunun kurallarına uymak ise bir tercih değil, zorunluluk.
Moda, dünya genelinde 2030 yılına kadar 3,3 trilyon dolara ulaşması beklenen dev bir endüstri. Buna rağmen temel sistemlerinin son yirmi yılda pek de değişmemiş olması şaşırtıcı. Fakat artık adil ücretler, çevre kirliliği gibi büyüyen sorunlar ve günümüzün duyarlı tüketicilerini memnun etme ihtiyacı, 2024’ü laftan çok aksiyon gördüğümüz bir yıl yapacak. Zira sürdürülebilirlik artık markalar için bir seçenek değil iş zorunluluğu ve ticari bir fırsat haline geldi.
BOF ve McKinsey’nin her sene yayımladığı State of Fashion raporuna kulak verelim: 2024’te en önemli iki global ekonomik konudan biri, iklim aciliyeti. Geçtiğimiz yıl yaşanan aşırı hava olaylarının sıklığı ve şiddeti iklim krizini daha görünür kıldı ve bu, özellikle moda değer zincirinin savunmasızlığını gözler önüne serdi. Sektörün tedarik zincirine dayanıklılık kazandırması ve emisyonları azaltmaya yardımcı olması artık ana mesele olmalı.
Raporun öne çıkan bir diğer maddesi, moda endüstrisinin beş temel önceliğinden birini sürdürülebilirlik ve yeni regülasyonların oluşturacağını belirtiyor. Endüstrinin kendi sürdürülebilirliğini düzenleme çağı sona eriyor. Yeni yürürlüğe konan kurallar ve regülasyonların hem tüketicileri hem de moda oyuncularını geniş çapta etkileyeceği kesin. Marka ve üreticiler, bu değişikliklere uyum sağlamak için iş modellerini gözden geçirmek zorundalar. Peki, nedir yapılması gerekenler?
Modada emisyonlar ve çevre kirliliği ana konu olmaya devam etse de adil çalışma ve işçilerin ücretleri konusu, ucuz üretime dayanan hızlı moda sistemini tehdit ediyor. Mevcut durumda, markaların yüzde 93'ü hazır giyim işçilerine geçimlerini sağlayacak bir ücret ödemiyor. Sektör, daha sürdürülebilir bir geleceğe doğru ilerlemeye devam ederken işçilerin güvenli işlere ve adil ücretlere sahip olmasını sağlamak zorunda.
Bir diğer temel konu, sektörün atık sorununa çözümler sunmayı hedefleyen yeni tasarım ve perakende sistemleri. Atık, moda endüstrisinde büyük bir sorun. Üretilen giysilerin yüzde 20 ila 40’ı hiç satılmamakta. Bunun nedeni; perakendecilerin müşterilerin ne satın alacağını tahmin edememesi gerçeği. Talep üzerine üretim bir çözüm olarak işte burada devreye giriyor ve bu modelin yükselişe geçtiğini görmek sevindirici.
Perakendede yeniden satış ve tamir gibi döngüsel taktiklerin ve yeni modellerin yerleştiğini görüyoruz. Küresel ikinci el pazarının bu yıl sonunda 64 milyar doları aşması öngörülüyor ki bu da katlanarak büyüdüğünün bir kanıtı. Aynı zamanda ürünlerin ileri dönüşüm tasarım disiplini, ömrünü uzatmaya yardımcı olan uygulamaların yayılması ve tüketiciler için arzu nesnesine dönüşmesi de sevindirici.
Ve sistematik değişimin belki de en önemli itici gücü, yeni regülasyonlar. Avrupa Komisyonu’nun son raporu tekstil, giyim ve ayakkabı sektörlerinde sürdürülebilirlik iddialarının yaklaşık yüzde 39’unun “yeşil aklama”, yani yanıltıcı veya gerçek dışı olma ihtimalini ortaya koydu. Önerilen yeni yasa ile Avrupa Birliği, yeşil aklama sorununa çözüm bulma, tüketicileri ve çevreyi koruma amacıyla harekete geçiyor. Bu uygulama ile çevresel etiketlerin ve iddiaların güvenilir olmasını sağlamak, tüketicilere daha iyi bilgilendirilmiş satın alma kararları vermek mümkün kılınıyor.
Bir diğer önemli regülasyon, sektörün atık sorununa odaklanıyor. 2025 yılına kadar tam anlamıyla yürürlüğe girecek olan AB’nin öncü Eko Tasarım için Sürdürülebilir Ürünler Düzenlemesi (ESPR), AB içinde satılan tüm ürünler için minimum tasarım standartlarını belirliyor. Bu, geri dönüşümlülük, dayanıklılık, tekrar kullanılabilirlik, tamir edilebilirlik ve tehlikeli madde kullanımı düzenlemesi gibi gereksinimleri içeriyor. Bu bilgileri toplayan ve tüketicilerle paylaşan dijital ürün pasaportlarının da yasal olarak zorunlu hale gelmesi bekleniyor.
2024 yılına ve sonrasına damgasını vuracak olan konuların en yenilikçisi tabii ki AI ve dijital uygulamalar... Tasarımcılar yaygın bir şekilde üretken yapay zeka ile işbirliği yaparak deneyimi ve üretkenliği artıracaklar. Üretken yapay zeka GenAI’nin hızlı evrimi, ürünlerin nasıl tasarlandığı ve inşa edildiğini etkilerken, aynı zamanda kullanıcıların da tasarım sürecinin parçası olmalarını mümkün kılıyor. Generatif yapay zeka ile yaratıcı süreç hızlanabilir ve gerçek örnekler oluşturmak için kullanılacak malzemeler üzerinden tasarruf sağlanabilir.
Gelecek sezon koleksiyonları için tasarımcılar bilgilenirken sadece trend raporlarına ve pazar analizine güvenmek yerine, generatif yapay zekayı kullanarak farklı veri kanallarını analiz edebilirler. Örneğin, generatif yapay zeka sosyal medyadaki videolardan hızla veri toplayabilir, duygu analizi yapabilir veya tüketicilerden gelen verilerin çeşitli kaynaklarından trendleri modelleyebilir. McKinsey analizine göre, önümüzdeki üç ila beş yıl içinde, genaratif yapay zekanın giyim, moda ve lüks sektörlerin karlarına 200 milyar dolar kadar bir katkı sağlaması bekleniyor. Aynı zamanda prototip ve ürün geliştirme süreçlerinin de dijitalleşmesiyle tasarım aşamasında oluşan atığın önüne geçilmesi ve kullanıcıların deneyimine ve ihtiyacına göre nokta atışı ürün yaratmak da mümkün olacak.
Tekstilde tedarik zinciri faaliyetleri giyim sektöründeki karbon emisyonlarının büyük bir bölümünden sorumlu olduğundan, malzeme ve konfeksiyon üretimindeki karbon salımını azaltma konusuna daha fazla odaklandığımız bir yıldayız. Burada en kritik parametre olan enerji verimliliği ve yeşil enerji geçişine yönelik çabalar gibi ana karbon azaltma stratejileri ön plana çıkıyor. Markalar daha sürdürülebilir malzemelere geçiş yaparken, yeni tedarikçiler arama ve hatta onlarla stratejik ortaklıklar yapma eğilimindeler. Örneğin Kering, tedarik odaklı tedarik standartları belirlemek ve sürdürülebilir malzeme ve kumaşlar için özel olarak kurulan Malzeme İnovasyon Laboratuvarı’nı oluşturdu. Kering’in rakibi LVMH ise aralık ayında Birleşmiş Milletler’in COP iklim zirvesinde Stella McCartney’in ev sahipliğinde düzenlenen bir etkinlikle sürdürülebilir malzeme inovasyonlarına destek verdi. Benzer şekilde Hermès start-up My- coWorks ile işbirliği yaparak alternatif deri olarak kullanılan mantar konusunda uzmanlaşmış bir inovasyon sağlayıcısı ile çalışmalar yürütüyor.
Bu tarz yeni nesil materyaller yüksek teknoloji ve sürdürülebilir inovasyon vaadine dokunmak isteyen markalar ve yatırımcılardan milyarlarca dolar alabildi. Ancak ana konu tüm bu girişimlerin ticari ölçekte büyüme sağlayıp sağlayamayacağı... İşte 2024, tüm bu popüler inovatörlerin ölçeklendirme planlarının akıbetini göreceğimiz bir yıl olacak.