Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Son zamanlarda sıkça telaffuz edilen cam uçurum kavramıyla toplumda kadına yönelik cinsiyet ayrımcılığını ve görmezden gelinen zorlukları hatırlayalım.
Geçenlerde zihni sinir biri kendince espri yapıyordu kahve içerken, neden kadınların günü kutlanıyor da erkeklerinki kutlanmıyor diye. Çünkü dedim, birinin kutlanmasına gerek yok, onun varlığı, sınırları ve emeği görünmez değil.
Sahi, neden Kadınlar Günü icat edilmişti? AVM’lere indirim sebebi yaratmak ya da çiçekçileri desteklemek için değildi mutlaka. Günün anlam ve önemini anlamak için takvimleri geriye, ta 1908’e alalım hazırsak. New York'ta şehrin Aşağı Doğu yakasındayız. Şubat sonu itibarıyla bölgedeki tekstil fabrikası çalışanı kadınlar, kötü çalışma koşulları, düşük ücretler ve oy hakkı mahrumiyeti nedeniyle greve başlıyor. Kadınların uzun çalışma saatlerine, adaletsiz ücretlere ve tehlikeli çalışma koşullarına net olarak karşı çıktıkları bu grev, zaten halihazırda, dünyanın pek çok yerinde var olan daha geniş kadın hakları hareketinin bir parçası olarak, kadınların sosyal, ekonomik ve politik eşitliği için yürütülen mücadeleye de fazlasıyla dikkat çeken, biricik bir sese dönüşüyor. Bu yürüyüş, dünya genelinde kadın haklarının gelişiminde önemli bir rol oynuyor ve yürüyüşün dönüm noktası günlerinden olan 8 Mart, her sene Kadınlar Günü olarak kutlanmaya başlıyor.
Takvimleri hemen günümüze, 116 yıl sonrasına 2024’e geri getirdiğimizde ise bu günü başlatan sebeplerin hepsi olmasa da, belli başlı şartların, en azından belli başlı ülkelerde bir miktar iyileştiğini görüyoruz. Ama yolumuz uzun ve sistem boşlukları ne yazık ki sevmiyor. Çözülen sorunların yerine hemen yenileri eklendi. Belli başlı sektörler haricinde üst düzey, C-level kadın yönetici sayısı hâlâ çok az, tüm giriş seviyesi ve mid level yöneticilerin kadın yoğunluklu olduğu departmanların nedense üst düzey yöneticileri hep erkek. Dışarıdan ilk bakıldığında gözle görülmeyen ama gerçeklikte son derece elle tutulan bu durumların dillendirilmesi, tanımlanıp çözülmesi için ilk şart. Bahsi geçen glass ceiling yani görünmeyen bu cam tavan bu konuda görece iyi bir şöhrete sahip oldu yıllar içinde; en azından kardeşine, yani cam uçurum glass cliff’e göre. Cam uçurum, üzerine her durup düşündüğümde acımasızlığıyla içimi buran bir gerçeklik.
Kısaca özetlemek gerekirse, cam uçurum sektör gözetmeyen bir fenomen; finanstan politikaya, teknolojiden akademiye, nereye gitseniz rahatlıkla gözlemleyebileceğiniz bir eğilim. Nedir bu eğilim derseniz, aynı baktığınızda görünmeyen ama gerçek hayatta var olan, kadınların yükselmesini engelleyen cam tavan gibi, baktığımızda göremediğimiz ama sonu son derece tehlikeli ve keskin biten bir uçurum bu, cam uçurum, yani kadınların zorlayıcı ve problemli durumlarda liderlik pozisyonlarına terfi ettirilmesi. Öyle zorlu ve işi yöneten kişinin yanma ihtimali yüksek bir sürecin ipleri eline verilir ki kadın yöneticilerin, oraya seçilme sebepleri onları değiştirirken adeta üzülmemek olur.
Bir kadının kriz anında stratejik bir pozisyona getirilmesinin ne yazık ki genellikle sebebi, şirketin başarısızlık durumunda suçlamak için kara koyununu kolay seçmesidir. Kriz zamanlarında, şirketler en değerli ve yüksek potansiyelli olarak gördükleri erkekleri kaybetmek yerine onlara göre daha az değerli ve daha kolay harcanabilir olarak algıladıkları çalışanları - genelde kadınlar ve etnik azınlıklar - feda etmeye daha eğilimli olurlar.
Bu durum şirketin iyi görünmesini de sağlar. Eğer kadın başarısız olursa, şirket ilerici olarak etiketlenir ve onu bir erkekle değiştirmekte özgürdür. Eğer kadın yönetici olur da o yangın yerinde başarılı olursa, şirket daha iyi duruma gelir ve doğru kişiyi işe aldığı için yine kredi toplar. Evet doğru bildiniz, kasa her zaman kazanır.
İş hayatında karşılaşılan tek zorluk, takılan çelmeler elbette bu kadar değil. Bugün hâlâ birçok sektörde bire bir aynı işi yapıp, aynı performansı sergilemelerine rağmen kadınlar genellikle erkek meslektaşlarına göre daha düşük ücret alıyor, iş ve aile hayatı arasındaki dengeyi kurmak da özellikle kadın profesyoneller için büyük bir meydan okuma. Hiçbir erkek çalışan bebeği oldu diye işe dönünce vicdan azabı yaşamazken, kadın çalışanların kendi vicdanları ile beraber toplumun vicdanına da su serpmesi gerekiyor. Sonrasında gelen, uzun yıllar süren çocuk bakımı ve aile sorumlulukları ise çok büyük çoğunlukla kadınlara yükleniyor. Bu da kariyer gelişimlerini sınırlayabiliyor, sadece vakit değil, aynı zamanda enerji ve odakları da hakkaniyetsiz bir şekilde bölündüğü için. Bu konuda her bütçeye uygun kreş ve çocuk bakımı imkanlarının eksikliği ise en büyük zorluklardan. Tüm bunlara ek olarak işyerinde cinsel taciz ve mobbing gibi ciddi ve yıpratıcı sorunlara bu yazıda girmiyorum bile.
Fakat zannedilmesin ki kadınların iş hayatında karşılaştığı problemler sadece kurumsala özgü. Geçtiğimiz sene British Business Bank’in gerçekleştirdiği araştırma sonuçları kadın şirket kurucularının (founder), sermaye yatırımı toplamada erkek meslektaşlarına göre ne kadar adaletsiz bir bütçe dağılımı ile karşı karşıya kaldığını net bir şekilde gözler önüne serdi. Araştırmaya göre, Birleşik Krallık'ta her £1 girişim sermayesi yatırımından tamamen kadın liderliğindeki kurucu takımlara 1 peniden azı gidiyor, erkek kurucu takımları ise her £1 yatırımın 89 penisini alıyor. Fazla söze ne hacet. Girişimlerin can suyu olan sermaye yatırımlarında bu davranış önyargısının sektöre olan etkisi ise uzun yıllar ne yazık ki devam edecek gibi duruyor.
Bizler bu süreçte neler yapabiliriz? Öncelikle algılarımızın açık olması gerekli, konu hakkında bilgili olup, gözle görülmeyen ama elle tutulan bu gerçeklikleri farkında olup tanımalı ve dile getirmeliyiz. Kurumların konu hakkında ekstra hassas ve özenli süreçler inşa etmeleri gerektiği gibi, her kadının kendi şirketinde ve sektöründe çaprazlama inşa ettiği bir stratejik network’ü olmalı, bilgisini, tecrübesini ve daha önemlisi cesaretini paylaşmalı. Çünkü herkes bilir ki, cesaret paylaştıkça çoğalır.