Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Şimdilerde İbiza, Tulum, Mykonos ve Bodrum’un da aralarında olduğu şehirlerde karşınıza çıkabilecek, konfor ve el işçiliğinin simgesi CARAVANA markasının kurucusu Jacopo Ianniello kendi ağzından bir sürdürülebilirlik hikayesi anlatıyor
Senin için sürdürülebilirlik ne demek?
Modada sürdürülebilirlik konuşmak aslında fazlasıyla retorik ile ilgili. Geçtiğimiz 25 yılda özellikle Bali ve Tulum’da yaşamış birisi olarak doğaya yaptığımız etkiyi çok yakından gözlemledim. Bugün bir şehre dönüşen Tulum’da o zamanlar sadece birkaç bungalov vardı. Peki ne yapacaktım da bu durumu yaptığım işe yansıtabilecektim? Daha en başından beri bütün ürünleri lokalden bulmak için çok büyük çaba sarf ettik. Doğal boyalar kullandık ve tasarımı hayata geçirmek için çöpe gitmesi gereken materyalleri de bir şekilde tasarımın parçası haline getirdik. Nesilden nesle geçen üretim teknikleri kullandık. Sürdürülebilirlik hakkında konuşurken materyalden konuştuğumuz kadar üretim modellerinden de konuşmamız gerekir. Şimdi spesifik olarak sürdürülebilirlik konusunda yaşadığımız zorluklara odaklanacak bir ekip kuruyoruz. Bu ekip yaptıkları çalışmaları da herkesle paylaşacak ki başkaları da bu deneyimlerden faydalanabilsin. Sürdürülebilirliğin en önemli detayı insana verilen değerde yatıyor. Ben de hayatımı buna adadım. Bundan şunu kast ediyorum: toplulukların ve o topluluklara ait bilgi ve tekniklerin korunması. CARAVANA’nın hayata geliş nedeni de en çok bu. Bizimle beraber çalışan olağanüstü yetenekte zanaatkarlar var. Yetenekleri bazen çok da önemsenmemiş çok değerli profesyoneller. Onlar sadece bizim topluluğumuz değil, biz onlarla bir aileyiz. Bir bakıma CARAVANA sayesinde sadece ipleri değil hayatları da birbirine ördük. Meksika’yı tek başıma keşfederken bunu olabilecek en lüks biçimde yapmıyordum. Çok ilkel bir anlayıştaydım. İnsanlarla yakın temastaydım. Onların ellerini nasıl kullandıklarını gördüm. Birbirlerini nasıl desteklediklerini ve beraber nasıl yaşadıklarını da. Mesela bütün bunları beraber dahil edebilmekte. Sadece bir tekniği kopyalamak sürdürülebilirlik adına çok da bir şey ifade etmiyor. Bu insanların sahip olduğu geleneğin yok olacak olması bana göre bir trajedi ile eşdeğer. İnsan yararı bizim sürdürülebilirlik anlayışımızın temel noktası. Birbirimize daha çok değer verdiğimizde sürdürülebilirlik kelimesini de daha iyi anlıyor olacağız.
CARAVANA için her şey nasıl başladı?
14 yaşındaydım ve İtalya’nın kuzey doğusunda Bassano del Grappa bölgesinde yaşıyordum. O zamanlarda bu bölge İtalyan zanaatkarlığının kalbinin attığı yerdi. En büyük İtalyan ve Fransız lüks markalarının tasarım ekipleri ve üretim merkezleri de aynı yerdeydi. Oradalardı çünkü işçiliğe dair en ince teknikleri öğrenmek istiyorlardı. Ailem ve arkadaşlarım sayesinde bu ortamın bir parçasıydım. Seneler boyunca deri üretimi, haute couture, ayakkabı tasarımını yakından gözlemledim. Bütün bunları görürken o sistemin içinde bazı konuların diğer konulardan daha önemli olduğunu anladım; en değerli konu moda hakkında değildi, daha önemli olan kullanılan materyal, yapılan işin ruhu ve yaratıcı süreçlerdi. Dönemin ruhununun buna etkisini de konuşmakta fayda var. Bir yandan lüks markalara danışmanlık vermeye ve daha fazla bilgi kazanmaya başlamıştım. Ama bir yandan da biliyordum ki kendi gerçekliğimi yaratmak istiyorum; kendi vizyonumu ortaya çıkarmak ve insanlarla paylaşmak. Birkaç yıl sonra tek başıma Meksika’nın taşra bir bölgesine doğru bir yolculuğa çıkacaktım. Oraya aldığım uçak bileti beni arkadaşlarım Francesca Bonato ve Nicolas Mallevile ile bu taşra yerin kumsalında Coqui Coqui isimli bir mekanına götürüyordu. Orası sihirli bir zamanda var olan dokunulmamış ve keşfedilmemiş bir yerdi. Oranın adı Tulum’du. Bir hafta olarak planlanmış bir seyahat bir hayata yayılacaktı. Dünyanın bir başka kısmında başka türlü işçilikler keşfetmeye başlamıştım. Bu farklı zanaatkarlıklara hayat veren yerli topluluklarla tanışmaya başlayacaktım. Ve orada Maya topraklarından bir adamın elininin hareket edişini ve örgü örüşünü izleyecektim. O el CARAVANA markasının ilk tohumunu toprağa atacaktı.
Lokal üretim modanın sürdürülebilir bir üretim mekanizması kazanmasına ne kadar yardımcı olabilir?
İçinden geçtiğimiz süreç ve COVID-19 belki de en çok buna yardım etti. Lokalin daha çok farkında olmak zorunda kaldık ve buna fazlasıyla ihtiyacımız vardı. O ülkeden diğer ülkeye gitmek o kadar da mümkün olmadı. En yakın markete gidebildik. Yakınımızdaki opsiyonlarla iletişime girdik. Bu bütün endüstrilerde bir kafa karışıklığı da yaratmadı değil. CARAVANA’da bunu başarmak zaman aldı ama şu anda ürünlerimizin %95’i Meksika’dan. Bununla birlikte naylon, polyester veya plastik kullanmıyoruz. Çalışanlarımız da hep bölgenin insanları. Bir söz vardır: ‘dünyayı değiştirmek istiyorsan evine dön ve önce aileni sev’. Dolayısıyla ben sürdürülebilir bir sistem için lokalin esas olduğuna inanıyorum. Peki bu yeterli mi? Bu bir başlangıç. Bu bahsettiğimiz değişimi ancak hep beraber yapabiliriz. Nasıl ürettiğimize ve nasıl tükettiğimize hep beraber bakmamız gerekiyor. Ve bu modayla alakalı değil sadece, bütün konulara dokunuyor.
CARAVANA nereye gidiyor?
Uzaya. Belki Mars’a. Bir sonraki uzay roketi CARAVANA ile kaplı olacak (Kahkahalar). Şaka bir yana uzağa bakmaya gerek yok; gelecek şimdide. Bizler hayalperestleriz ve bununla birlikte tohumları hep şimdi ekiyoruz. 1 Hotel South Beach Miami’de bir portal açtık. Bu hafta İbiza’da da bir mağaza açtık. Bir yandan da Türkiye ile olan derin aşkım devam ediyor ve bu yaz Bodrum Edition’da da bir mağaza açıyoruz. Bir önceki hayatımda Türk olabileceğime inanıyorum. Scorpios Mykonos’ta da bir mağazamız olacak bu yaz. Online bir platform olan Scorpios Bazaar Online da hayata geçti. Bütün bunlarda en önemli olan şey ilkelerimize sadık kalmamız ve gerçekten bu markanın değerleriyle örtüşen işbirlikleri yapmamız. Sanırım yaşamlarımızı da aynı bu şekilde yaşamamız gerekiyor.