Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Sanatçı Artem Martis, atık camları ileri dönüşümle heykellere dönüştürerek estetik ve sürdürülebilirliği bir araya getiriyor.
Sanat yolculuğuna çocukluk dönemindeki renk ve figüratif anlatıma olan ilgisiyle adım atan Artem Martis, mimarlık eğitimi sırasında -sanata olan tutkusu artarak- camla tanıştı. Atık camları ileri dönüşüm prensibiyle heykellere çeviren sanatçı, eserlerinde camın ışıkla etkileşimini ve malzemenin sınırlarını ustalıkla kullanarak estetik ve dayanıklılığı bir araya getiriyor. Mitolojik temalar ve soyut kompozisyonlarla anıtsal heykeller yaratan Martis, mimarlık bilgisini ve çok yönlü sanatsal becerilerini, sürdürülebilir ve çevreci bir perspektifle buluşturuyor. Martis geleceğe yönelik hedefi için, “Şu anda en öncelikli planım dünya sanat tarihine iz bırakacak çalışmalar üretmek” diyor.
Biraz hikayenizi anlatabilir misiniz? Nasıl başladı sanat yolculuğunuz?
Sanat yolculuğum, çocukluk dönemimde renklere ve figüratif anlatıma duyduğum merakla başladı. Mimarlık eğitimim sırasında sanata olan ilgim giderek derinleşti ve sonunda camla karşılaşarak kendime özgü bir ifade dili buldum. Üç yıl önce plaka camın dokusu ve ışıkla etkileşimi, beni ilk cam heykellerimi yapmaya yönlendirdi; o zamandan beri bu yolculuk hızlanarak ve geri dönülmez bir şekilde devam ediyor.
Mimarlık eğitiminizin sanatınıza etkileri neler oldu?
Mimarlık, sanatımın yapı taşlarından biri. Mekânın işlevselliğini anlama, estetik dengeleri sağlama ve malzemeyi tanıma konusundaki becerilerimi mimarlık eğitimim geliştirdi. Aynı zamanda tasarımda çok katmanlı düşünmeyi ve kullanıcıyla kurulan etkileşimi anlamamı sağladı. Sanat çalışmalarımda, özellikle cam gibi tehlikeli sınırları olan bir malzemeyle çalışırken mimarlıkta öğrendiğim yapısal prensipleri kullanıyorum. Camla bir heykel inşa ederken, malzemenin sınırlarını ve tepkilerini dikkatlice hesaplıyorum. Böylece eserlerimde estetik kadar dayanıklılığa da önem veriyorum.
Sanatsal çalışmalarınızda sıcak cam ile çalışmıyor ve kesim yapıyorsunuz. Üretim süreciniz nasıl işliyor? Cam ile heykel yaparken, malzemenin sınırlarını zorlarken hangi tekniklerle ilerliyorsunuz?
Çalışmalarımı soğuk cam işleme tekniğiyle meydana getiriyorum. Bu teknikte elmas ile kestiğim ve şekil verdiğim plaka camları belirli bir düzende form oluşturarak özel uv lazer yapıştırıcılar ile bir araya getiriyorum. Tabi ki bu üretim sürecinde sık sık kesim hataları ve kırılmalarla karşılaşıyoruz. Zamanla tecrübe edindiğim yeni teknikler sayesinde her geçen gün karşılaştığım problem sayısı azalıyor.
Cam gibi alışılmadık malzemelerle çalışmanın zorlukları ve keşifleri neler?
Cam, her şeyden önce kendi kurallarını koyan bir malzeme; ona saygı göstermeden, ona hâkim olamazsınız. Zorluğu kadar cazibesi de bu: Şeffaf, içten bir madde; ama aynı zamanda sert ve bazen ulaşılamaz. Işığın etkisiyle her seferinde başka bir yüzünü gösteriyor, izleyiciyi ve beni sürekli yeni bir deneyime çağırıyor. Camla çalışmak, aslında kendime bir ayna tutmak gibi; onun kırılgan yapısı, benim yaratım sürecindeki direncimle bütünleşiyor.
Upcycling ve sürdürülebilirlik çalışmalarınızda öne çıkıyor. Günümüz sanat dünyasında sürdürülebilirliğin önemi hakkında neler düşünüyorsunuz?
Sürdürülebilirlik, sanatçılar olarak göz önünde bulundurmamız gereken kritik bir konu. Çevreye duyarlı malzeme kullanımı ve enerji yönetimi, sanatın geleceğini sürdürülebilir kılmada önemli. Sanatın toplum üzerinde bir etki yaratmasını önemsiyorum; bu nedenle, atık malzemeleri sanata dönüştürerek, doğa ve insan arasındaki dengeye vurgu yapıyorum.
Eserlerinizde ışık ve mekânın uyumunu nasıl sağlıyorsunuz? Cam heykellerinizin farklı ışık koşullarında nasıl bir görsellik sunmasını amaçlıyorsunuz?
Camın ışıkla etkileşimi, her bir çalışmanın mekânda farklı deneyimler sunmasını sağlıyor. Güneş veya yapay ışık altında farklı görünüşler elde ediyorum, Gün ışığında sakin, belki biraz durgun bir ifade sergilerken, yapay ışık altında bambaşka bir hikâye anlatıyor. Aslında her ışık açısı ve yoğunluğu, esere farklı bir ruh katıyor. Böylece çalışmalarımda izleyicilere her an farklı derinlikte bir eser sunma şansı buluyorum.
Bugün ülkemizde cam sanatı sizce nasıl bir potansiyele sahip? Gelecekteki tasarım vizyonuyla ilgili neler söyleyebilirsiniz?
Cam sanatı, Türkiye'de keşfedilmeye açık geniş bir potansiyele sahip. Geleneksel el sanatları ve modern tekniklerin birleşmesiyle cam, yeni nesil sanatçılar için güçlü bir ifade aracı olabilir. Gelecekte, bu potansiyelin küresel arenada daha çok tanınmasını umut ediyorum.
Bir sanatçı olarak, teknoloji ve sanatı bir araya getiren çalışmalara nasıl yaklaşıyorsunuz? Bu tür projelerde yenilikçi fikirler geliştirmeyi düşünüyor musunuz?
Teknoloji, sanatta yenilik ve etkileşim olanaklarını genişleten bir araç. Geleneksel yöntemlerin yanında dijital çizim, 3D modelleme ve fotoğraf gibi disiplinlerle de kendimi ifade etmeyi seviyorum. Aynı zamanda geleneksel sanat normları ve teknikleri ile dijital dünyayı bir araya getirmenin farklı yollarını da araştırıyorum. Gelecekte, teknoloji ve sanatı daha da harmanlayarak fütüristik projelere imza atmak benim için heyecan verici bir hedef.
Gelecekte sizin için neler var?
Hayatımın hiçbir döneminde hayal kuran bir insan olmadım. Yaptığım her işi gerçeğe en yakın perspektifte planlayarak gerçekleştiriyorum. Bunun için yol boyunca sahip olduğum disiplini geliştirmeye özen gösteriyorum. Şu anda en öncelikli planım dünya sanat tarihine iz bırakacak çalışmalar üretmek. Bunun için özellikle tercih ettiğim müzeler veya koleksiyonlar yok. Ama yakın gelecekte dünyanın her kıtasında ve en önemli koleksiyonlarında yer alacağımı biliyor, bu yolculuğa kendimi mental ve ruhsal açıdan hazırlamaya devam ediyorum.