Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Tekstil atıklarından elde ettiği materyalleri geri dönüşüm ve ileri dönüşüm teknikleri kullanarak sürdürülebilir bir şekilde, yarattığı eserlerde kullanmasıyla tanıdığımız Deniz Sağdıç ile sohbetteyiz.
Deniz Sağdıç’ı tekstil atıklarından aldığı materyalleri geri dönüşüm ve ileri dönüşüm teknikleri kullanarak sürdürülebilir bir şekilde yarattığı eserleriyle tanıyoruz. Pek çok markanın, kurum ve tasarımcının "artık çevreye ne kadar az zarar verebilirim", "karbon ayak izimi nasıl küçültebilirim" diye düşünmeye başladığı bu günlerde Sağdıç çevre dostu üretimleriyle aslında tüm kariyerini bu anlayış üzerine kurmuş bir isim.
Sağdıç’ın gündeminde şu sıralar H&M’in modada döngüsel düşünce yapısını desteklediği bir projeyle, üç ayrı mağazada sergilenen eserleri var. “Doğa dostu üretim politikalarının takipçisi olmalı, satın alacağımız ürünlerde bunları uygulayan kurum ve markaları tercih etmeliyiz.” diyen sanatçıyla sohbetteyiz.
Sizi denim kumaşlar üzerinde çalıştığınız eserlerinizle tanıyoruz. Üretimlerinizi kumaşlara dökme fikri nasıl çıktı ortaya?
Tekstil ürünleriyle olan çalışmalarım benim her türlü atığı sanat eserlerine dönüştürdüğüm projelerimin bir parçası. Aslında denim başta olmak üzere tekstil üreticileri sürdürülebilir üretim prensiplerini ilk uygulamaya başlayan sektörlerdendir. Tekstil üreticileriyle birlikte gerçekleştirdiğimiz sayısız işbirliği projesi nedeniyle tekstil ürünleriyle meydana getirdiğim eserler çok daha fazla görünür olmasına karşın, aslında öteden beri neredeyse her türlü atıkla çalışmalar gerçekleştiriyorum. Elbette çalıştığım atık malzemeler arasında tekstilin özel bir yeri var benim için. Anadolu, medeniyet tarihinde dokuma tekniğinin ilk defa geliştirildiği coğrafya. Öte yandan tekstil ürünleri bizim için bir tüketim nesnesinden öte kültürümüzün derin anlamlar barındıran bir imgesi adeta. Bu nedenle tekstil ürünleriyle gerçekleştirdiğim çalışmalarımda özel bir heyecan duyuyorum.
Kumaş üzerinde çalışmayı nasıl anlatırsınız? Sizi zorlayan ve avantaj olarak değerlendirebileceğiniz yönleri var mı?
Denim gibi sık pamuklu dokumalar çalışmak için sadece imgesel değil teknik olarak da heyecan verici malzemeler. Aslında bunu neredeyse hepimiz hayatımızın bir döneminde yapmışızdır, özellikle denim pantolonlarımızı keseriz, kazırız ya da üzerlerine bazı çizimler yaparız. Aslında ben de aynı yöntemle ama giyilebilir olanlarla değil de üretimlerden arta kalan tekstil ürünleriyle bu çalışmaları yapıyorum. Özellikle denim tıpkı bir taş malzemeyi yontmak gibi kazıdıkça sonsuz sayıda renk tonları sunabilen bir malzemedir, üstelik bunu yaparken mermerdeki gibi kırılmasından endişe etmenize gerek yoktur. Elbette atık malzemelerle çalışmak teknik olarak boya ve fırçayla resim yapmaktan çok daha zorlayıcı ama bir o kadar keyifli ve heyecan verici.
H&M’in modada döngüsel düşünce yapısını desteklediği bir projeyle, üç ayrı mağazada eserleriniz sergileniyor. Projeyi anlatır mısınız biraz?
H&M ile bu işbirliğimiz birkaç yıldır devam ediyor. Atık malzemeleri sanat eserlerine dönüştürdüğüm sürdürülebilir sanat olarak isimlendirilen çalışmalarımın temel amacı kişi ve kurumları doğa dostu sürdürülebilir yaşam alışkanlıklarına teşvik edebilmek. Dolayısıyla “Ben atıklarla sanat yapabiliyorsam herkes kendi uzmanlık veya ilgi alanlarında bu konuda bir şeyler yapabilir” demeye çalışıyorum. Gezegenimizde yaşayan tüm insanları ilgilendiren böyle bir sorumluluğun sanat yoluyla ifade edilmesi çok etkili. Öte yandan böyle bir yaklaşıma alışılmış sanat mekanları dışında H&M mağazaları gibi çok daha geniş kitlelere ulaşabilecek alanlarda yer vermek oldukça önemli. Bu nedenle H&M’in sürdürülebilirlik alanındaki kurumsal politikalarıyla benim bu konudaki çalışmalarım birbirleriyle oldukça uyumlu ve heyecan verici.
Bu projen sürecinde sizi çok heyecanlandıran şey neydi?
Elbette temel motivasyonum olan, insanlara doğa dostu yaşam alışkanlıkları konusunda ilham vermek, onları bu alanda teşvik edebilmek için yaşamın tam içinde olan böyle alanlar çok değerli. Öte yandan sürdürülebilir sanat yapmak kadar sanatın sürdürülebilirliğine katkıda bulunabilmeyi de çok önemsiyorum. Maalesef uzun süredir yalnızca müze, galeri gibi alanlarda yer alan, bu mekanların yüksek ve steril duvarları arasında sıkışıp kalmış bir sanat tanımına alıştırıldık. Bunun en olumsuz yan etkilerine yakın dönemde hep birlikte tanık olduk. Pandemi tedbirleriyle sanat kurumları da kapılarını kapatmak zorunda kaldığında bir anda sanatın sonunun geldiğine inanan yaklaşımlarla karşılaştık. Sanat, müze yerine bir mağazanın duvarları gibi günlük hayatın bir parçası durumundaki alanlarda var olursa asıl yerine, insana ait olabilir. Böylece sanatsever gibi ayrımlara gerek kalmadan sanat toplumun her kesiminden insanın bir parçası haline gelebilir.
Çalışmalarınızda tekstil atıklarından aldığınız materyalleri geri dönüşüm ve ileri dönüşüm teknikleriyle kullandınız. Sürdürülebilir ve çevreye saygılı olmanın yanı sıra tasarımlarınızı kullanılmış ürünlerle hayata geçirmek size nasıl hissettiriyor?
Bu tür projelerin çoklu kazanımları var. Sürdürülebilir ve doğa dostu yaşam alışkanlıklarını teşvik ederken bunu sanat aracılığıyla yaptığınız için kitleleri aynı zamanda sanatla buluşturmuş oluyorsunuz. Bu tüm taraflar için oldukça samimi bir ilişki zemini kuruyor. Hayatın günlük pratikleri içinde sanat eserleriyle karşılaşmak izleyenler için oldukça hoş bir deneyim. Öte yandan bu eserler herkesin çok yakından tanıdığı malzemelerle meydana getirilmiş biçimde. Bu durum sanat ve sanatçı için de oldukça heyecan verici. Çünkü böyle bir alanda izleyicinin verdiği tepki sanat mekanlarındaki gibi önceden zihinsel olarak hazırlanılmış biçimde değil son derece pür ve samimi. Bu nedenle en prestijli müzelerdense yaşam ile bu denli iç içe olan alanlarda eserlerimi sergilemeyi çok daha önemli ve değerli buluyorum.
Moda endüstrisi iklim krizini dikkate almaya başladı diyebiliriz. Pek çok marka, kurum ve tasarımcı artık çevreye ne kadar az zarar verebilirim, karbon ayak izimi nasıl küçültebilirim diye düşünüyor. Siz bu gelişmeleri nasıl yorumluyorsunuz?
Tekstil sektörünün bu konuda oldukça süratli ve öncü biçimde kendini güncellemiş olması oldukça önemli. Çünkü tekstil ürünleri hem en çok hem de en hızlı tüketilen ürünlerden. Öte yandan sürdürülebilirlik prensipleri uygulanmadığında en çok su ve enerji tüketen sektörlerden birisi. Sektörde bu konuda her geçen gün yeni olumlu gelişmeler gözlense de biz tüketicilere de bu konuda önemli görevler düşüyor. Doğa dostu üretim politikalarının takipçisi olmalı, satın alacağımız ürünlerde bunları uygulayan kurum ve markaları tercih etmeliyiz. Olumsuz şartlarda üretilerek ucuz hale gelen ürünleri bolca ve hızlıca tüketmektense doğa dostu ürünlere şans vermeliyiz. Öyle ki tüm sektörler fiyatlarıyla değil de çok daha doğa dostu olmak üzerine rekabet edebilsinler. Bu eğilimleri belirleyebilecek olan biz tüketicileriz.
Sürdürülebilir ve gezegene saygılı bir yaşam için sizin uyguladığınız yöntemler ya da aldığınız kararlar var mı, bizimle paylaşır mısınız?
Aslında bu çalışmalarım biraz görünür, bilinir olduktan sonra yakın çevrem ve komşularım görsel sanatçı olduğumu anlayıp normal karşılamaya başladı. Bundan önce herkesin gözünde çevre konularını takıntı haline getirmiş bir aktivist ya da istifçi deli kadın gibi karşılanıyordum. Öte yandan hala bazı üyeleri göçebe halde yaşayan yörük bir aileden geliyorum. Dolayısıyla bir şeyleri yeniden değerlendirmek, onları farklı işlevlerde dönüştürmek her zaman alışık olduğum bir tutumdu. Bugün kendi atıklarımı da eserlerimde değerlendiriyorum.