Doğanın İhtişamı

Dante Alighieri, “Doğa, tanrının sanatıdır” der. Bu sanatı mücevher sanatıyla Cartier’den daha ustaca harmanlayabilen var mı? Hayvan ve böcek figürleri, bu figürlerin insan bedenini en yetenekli zanaatkarların işçiliğiyle akla gelmeyecek şekillerde sarması, cüretkar renkler ve göz alıcı ışıltı... Cartier yeni koleksiyonu Nature Sauvage ile tüm bunlar ve daha fazlasını vaat ediyor.

Eşsiz hayvanların geçit töreni niteliğindeki ihtişamlı koleksiyon, aynı zamanda dinamik bir hikaye anlatısı olarak kurgulanmış. Beklenmedik bir anda karşımıza çıkan hayvanlar, keyifli bir saklambaç oyununun başrollerini ağırbaşlı bir zarafetle paylaşıyor: Kolye ucundan kaçıp broşa dönüşen bir kurbağa, pembe bir flamingo, mercanların kalbine uzanan bir zümrüt, dikkatli gözlerin yakalayabileceği bir kaplumbağa, kaya kristallerinden bir buzulda sessiz ve yumuşak adımlarla yürüyen bir kar leoparı... Vahşi doğayla yaşadığımız dünya arasındaki sınırları alt üst eden koleksiyon, soyut ve somut kavramların tezatından yararlanarak sanat eseri niteliğinde parçalar sunuyor.

Maison’un yüksek mücevher kreatif direktörü Jacqueline Karachi, Nature Sauvage’ı “Cartier hayvanlarının şaşırtıcılığı, büyüleyiciliği ve beklenmedik karşılaşmalar yoluyla modernite kazandırması hakkında yepyeni bir perspektif ” olarak tanımlıyor. Karachi’ye göre koleksiyonun ruhu, grafiklerle, hacimle ve optik illüzyonlarla oynayarak hayal gücüyle harmanlanan muzır bir ruh.

Koleksiyonun ihtişamıyla nefes kesen yıldız parçalarına bakalım: Koaga kolye, net ve stil sahibi tasarım çizgisiyle ayrışıyor. Maison’un sevdiği figürlerden zebra, ağzında zümrüt kesim bir pırlanta ve 6.25 karatlık armut kesim rubelitle tasarlanmış. Hareketli akik şeritlerle yaratılan grafik oyun, teni gösteren kafes işi tasarım, prenses ve zümrüt kesim hatlar göz alıcı bir pembeyle sonlanıyor. Maison’un ikonikleşen panter figürü Panthère Jaillissante’ta ehlileşerek yumuşak bir tabiata bürünüyor. Yüzük-bilezik hibrit mücevher, safir, pırlanta ve 8.63 karat Zambiya zümrüdünün esnek bir formla buluşması niteliğinde. Gizemli Mochelys kolye, boynu sürprizli bir tasarımla ilk bakışta hemen seçemediğimiz bir kaplumbağa figürüyle süslüyor. Tasarımın alametifarikası, kaplumbağanın çıkarılıp broş olarak da kullanılmasında gizli. Cüretkar Amphista, boynu saran iki sürüngen formunda tasarlanmış. Organik detayların kent detaylarıyla buluştuğu, kusursuzca geometrik, hibrit bir kompozisyon bu. Tasarımın kalbi, iki dünya arasındaki kusursuz dengenin vurgusunda atıyor. Yazdan kalma bir hatıra, Celustun, hayvanlar aleminin en neşeli yıldızı flamingoyu tasarım öznesi olarak benimsemiş. Tıpkı 1940’ta Windsor Düşesi için tasarlanan ikonik broş gibi. Sazlıkları andıran sayısız zümrüt ve akuamarin detayı arasında uzun boynuyla zarafet timsali bir flamingo, Maison’un karakterinin göz alıcı bir yansıması... Alae ise bir duyu oyunu oynuyor; hikaye, mücevherin üzerine o anda konmuş izlenimi veren bir böcekle devam ediyor. Art Deco üslup zarif grafik detaylarla bir arada. Panterin hakimiyeti Panthère des Glaces ile sürüyor. Geometrik yapı uçurtma kesim pırlantalarla yumuşuyor; panter bu defa sıkı sıkıya sahiplendiği bir hazinenin üzerinde. Tatsu kolye, vahşi doğa anlatısına Çin kültürünün en özel sembolü olan ejderhayı katıyor. Boynu saran pullar, oyuncu bir havayla Maison’un vazgeçilmez renklerinden kırmızı ve siyahın kontrastını enerjik ve zinde bir görünüme kavuşturuyor. Timsah derisinin dokusunu bir mücevher tasarımına taşımak imkansız gibi görünse de hikayede buna da yer var: Scutellia yüzükte, sürüngenin Maison zanaatkarlarının elinde işlenen pulları cam yapının yoğun ışıltısıyla vurgulanıyor. Kompleks tasarım 3.48 karat D IF Ila pırlantayla ihtişamlı bir son buluyor.

Vahşi doğanın gizemi, kusursuz geometri, en değerli taşlar ve doğanın en göz alıcı renklerinin zengin ifadeler ve optik illüzyonlarla işlendiği koleksiyon, canlı doğa harikalarının sürprizlerle dolu hikayesini anlatıyor.