Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Bir süredir ihmal edilen etekler, yüksek modadaki beklenen geri dönüşünü nihayet gerçekleştiriyor.
Uzun süredir podyumların söz sahipleri irili ufaklı boyuyla stil konusunda absürt perspektifler sunan şortlar ve Y2K furyasının düşük belinden, imtiyaz sahibi yüksek bellere kadar uzanan pantolonlardı. Etekse trend sıralamasında ikinci planda kalarak bir görünüp bir kayboluyor veya tek bir kalıpta karbon kopya gibi tasarlanıp hak ettiği ilgiyi yeterince göremiyordu. Geçen kış bir anda ortaya çıkan A kesim -kloş veya çan da diyebiliriz- etekler yerini yaz sezonunda mikro şortları müphemleştiren şeffaf organze versiyonlarına bırakmıştı. Öte yandan Bally, Miu Miu, Tory Burch’te de örneklerini gördüğümüz balon etekler, -Gossip Girl hayranları Serena van der Woodsen’ın giydiği ceviz yeşili versiyonunu hemen hatırlayacaklardırkendi estetiğini oluşturarak yaz stilinin en çok tercih edilen trendlerinden biri haline geldi. Yavaş ama emin adımlarla ilerleyen etekler, 2024-25 Sonbahar/Kış sezonunda trendlerin halet-i ruhiyesi gereği koleksiyonlara nüfuz eden somut ve geleneksel anlayış sayesinde uzun zamandır hak ettiği itibarı görerek, yüksek modanın sahnesine en müreffeh haliyle geri dönüşünü müjdeledi. Ofis giyiminden hanımefendi tarzına, mini eteklerden maksi kesime kadar geniş ölçekte sezonu domine ettiler.
Örneklere bakacak olursak Londralı tasarımcı Connor Ives, kıyafetlere getirdiği yaratıcı ve sürdürülebilir çözümleriyle genç kuşak emsalleri arasında ayrı bir kulvarda yer alıyor. Son koleksiyonunda ilhamını onu etkileyen kadınlardan alan tasarımcı, stok fazlası kumaşlardan veya vintage kıyafetlerin ileri dönüştürülmesinden oluşan koleksiyonuyla bazı kesimler tarafından çöp olarak görünenleri mucizeye çevirdi. Dantel nakışlı midi etek, grunge stilinde kolsuz üstle birleştirilerek feminen giyimin kurallarını esnetti. Ekose bir kazak, atkı veya herhangi bir battaniyeden olduğunu tahmin ettiğimiz asimetrik kesim eteğiyle metalik işlemeli yere kadar uzanan etek, öne çıkan parçalar arasındaydı. “Doğrulan- madan ve saçma bir muhafazakarlıkla toplumsal normlardan uzak, özgün yaşamaya inanıyorum” diyen Marc Jacobs, bir süredir koleksiyonlarında kendi ütopyasını yaratarak bildiğini okuyanlardan. Genel olarak neşenin peşinde olan tasarımcı Disney prensesi estetiğinden Marilyn Monroe’ya kadar referanslar sundu. Mini etekler uzunlu kısalı farklı boylardayken midi etekler hacimleriyle alan kaplayarak devasa görünüyordu. Kırmızı, mavi, sarı ve pembenin en canlı tonları kullanılmıştı. Kırmızı üzerine beyaz puantiyeli etekse Minnie Mouse’a gönderme yapıyordu.
Etek dosyasını incelerken Raul Lopez’e yer vermeden geçemeyiz. Luar’ın şovu hem ön sıradaki onur konuğu Beyoncè -Cowboycore estetiğinin ateşi burada yanmıştı diyebiliriz- hem de koleksiyonun detaylarıyla çok konuşulmuştu. Deri, rugan ve lateks gibi dokunanın yanacağı malzemelerle görünümleri maksimalist şekilde kombinleyen Lopez, eteklere ayrı bir önem vermiş gibiydi. Çikolata rengi tam boy etek, basen hizasındaki çıkıntılarıyla keskin bir görünüme sahipti. Gri A kesim etek, bordo deriden mini etek gold metal aksesuarlarıyla gündüzden geceye uyarlanabilecek şıklık ölçütünü karşılıyordu. Günlük giyimi yapısöküme uyarlayan Güney Koreli tasarımcı Rok Hwang, drape, fırfır, katmanlı güpürler ve balon eteklerle trende geniş seçkide katkı sundu. Alaïa’da Pieter Mulier sanatını konuşturdu. En “basite” inerek iplikten spiral, heykelsi ve katmanlı etekler tasarladı.
Etekler trend olma yolunda çeşitli badireler atlatsa da bugün artık temel gardırop parçaları arasında ilk üçte yer alıyorlar. Eteklerin moda tarihindeki yerini araştırmaya başladığımızda 1964 yılında The New York Times’da yayımlanan bir makale ilgimizi çekti. Dior için tasarlanan geniş ve rahat kesim eteklerin dar ve kalem eteğe meydan okumaya cüret etmesinden bahsediliyordu. Asıl şaşırtansa bugünün favori parçalarından konformist eteklerin o dönemde “Amerikalı kadınları kilolu gösterecek” kaygısıyla eleştirilmesiydi. Bugün etek modelleri herhangi bir tartışma konusu olmasa da o günlerde eteğin kadın bedeni üzerinden metalaştırılması ilginçti.
Fotoğraf: Getty Images
Eteğin yüksek modadaki kronolojik evrelerine bakmak için 1920’li yıllardan başlamak yerinde bir tercih olabilir. Bu dönemde etekler genelde diz altında, neredeyse yere yakın, klasik kesim ve yalındı. 20’lerin diğer yarısı Caz Çağı’na geldiğimizde cesur flapper’lar sayesinde etek uçları önce ayak bileklerine sonra yavaş yavaş diz hizasına yükseldi. Etek uçlarına eklenen püskül ve saçaklar dans için biçilmiş kaftandı. 1920 Antwerp Olimpiyat Oyunları’nda tenisçi Suzanne Lenglen’in Jean Paotu tasarımı eteğiyle korta çıkmasıysa o günlerin kıyafet devriminin başlangıcıydı ve 20’lerin hemen hemen her yılında tenisle özdeşleşmiş günlük kıyafetler yer almıştı. 40’lı ve 50’li yıllara geldiğimizde İkinci Dünya Savaşı’nın yıkıcı etkileri hayatın her anını etkilemişti. Özellikle Almanların Paris’i işgali sonrası Haute Couture endüstrisi neredeyse durmuş, katı kurallara bağlanmıştı. Mesela takımlar saten, tüvit gibi pahalı materyaller yerine yünden dikiliyordu. Detaylar oldukça sadeydi, eteklere bazen pililer eklenirdi. Birçok ülkede giysiler karneyle verilir olmuştu. Paris’in yenilgisinin ardından 1947’de Christian Dior’un sunduğu The New Look koleksiyonu unutulmazlar arasına girerek savaş sonrası modasının yeni yüzünü ifade etmişti. Kadınsı, ince belli, zarif siluetler, işlevsel giyimi ardında bırakıp geri dönerek yeni bir soluk getirmişti. Etekler sık pileli, kabarık, jarse kumaştandı ve boyları biraz uzamıştı. Dönemin handikapıysa Dior’un eteklerinin geleneksel bulunup modernlikten uzak olduğunun iddia edilmesi oldu. Hatta o tarihlerde The Little-Below-the-Knee Club adlı oluşumu kuran ve modada modernliği savunan kadınlar, “Bu etekler nineminkilere benziyor” diyerek uzun etekleri protesto etmişti. Sanıyoruz dünya üzerinde uğruna protesto düzenlenen çok az kıyafet vardır... 50’li yıllarda The New Look siluetleri artarak devam etmiş, hatta daha da cesur hale gelmişti. Kum saatini andıran modeller ve bedeni sarmayalan etekler, her kadın için arzu nesnesiydi. 1960’lara doğruysa giyinmeyi zahmetsizleştirmek için etek boyları bir uzayıp bir kısalıyor, siluetler genişliyordu. Aslında bu dengesizlik o yıllardaki bir başka moda olayının kapısını aralamak üzereydi; tabii ki mini eteğin!
Tasarımcı Mary Quant, erişebilir fiyatlarıyla öne çıkan hazır giyim markasıyla dönemin gençleri arasında oldukça popülerdi. Bu popülerliğin de sağladığı yetkiyle etek boyları dizin üstüne çıkan elbiseler tasarlayarak aslında bir nevi toplumun nabzını tuttu. Bu nabız yoklaması zaman içinde bir furyaya dönüşerek mini etek halini aldı ve etekler boyları giderek kısalarak çorapla desteklenen yeni bir stil fenomeni haline geldi. Efsane editör Diana Vreeland’ın Youthquake 1965 olarak tanımladığı dönemin ele avuca sığmaz nesli artık kıyafetlere çok para harcamak istemiyor, bacaklarını rahatça gösterebiliyor ve ne isterse onu giyiyordu. Elbette bugünün hızlı modasının tohumları da o zamanlarda atılmıştı.
Çılgınlaşan tüketim isteği üretime de yansımış, terzilikte sentetik kumaşların çağı başlamış, kıyafetlere renk gelmiş, desenler özgürleşmişti. Etek, sözünü moda otoriterlerine hiç olmadığı kadar fazla geçiriyordu. 70’lerde denim etekle tanışırken ve 80’lerde çılgınlık kıyafetleri sarıp sarmalarken kadın gücü ve eşitlik gibi kavramlar yükselişteydi. Artık kadınlar da iş hayatına dahil olmak istiyor, evde, ofiste, günlük yaşamda güçlerini kıyafetler üzerinden yansıtmayı tercih ediyordu. Bu dönemde Thierry Mugler, Jean Paul Gaultier ve Yves Saint Laurent geniş omuzlu, koruma kalkanını andıran peplumlu etek-ceket takımlar tasarladılar. Söz konusu parçalar cesur renkleri, abartılı işlemeleri ve detaylarıyla erkek takımlarından ayrılıp feminenlik çıtasını yükseltiler -günümüz versiyonu için Saint Laurent 2024-25 Sonbahar/Kış koleksiyonuna göz atabilirsiniz. Karl Lagerfeld ve Christian Lacroix gibi tasarımcılar Couture ruhunu geri getirerek teatral seviyedeki etekleriyle beklentiyi yüksek tuttular. Şaşaalı dönemin ardından gelen 90’lar minimalizmi etekleri yalın formda ama yine de görkemli parçalara dönüştürürken 2000’lerde düşük bel ve mini etekler tekrar sahneye çıkmıştı. Günümüzde modaevleri etek kavramını özlüğü üzerinden tartışmak yerine geçmişten gelen birikimi zenginlik olarak kabul ederek çok çeşitli tasarım seçkisi sunuyor. Mini, midi, maksi, çan, pilili, pilisiz veya sadece transparan... Her renk, her materyal ve her formda etekle karşılaşabiliyoruz. Mesela Chopova Lowena’nın ekose etekleri sayesinde grunge ve punk estetiğini iliklerinize kadar hissedebilirsiniz; Altuzarra, Valentino, Fendi ve Ferragamo’da başlı başına kombinasyonu taşıyan daha ağırbaşlı versiyonlarına denk gelebilirsiniz. Balenciaga, Gucci, Bottega Veneta’da günlük giyimin sırlarını farklı etek modelleri üzerinden keşfedebilirsiniz. Kısacası canınız itibarınızı pekiştiren eteklerden birini giymeyi istesin, yüksek moda bu sezon emrinize amade!