Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Kırmızı halı davetlerinin yeni yükselen ismi Schiaparelli. Lady Gaga'dan Emma Corrin'e, Beyoncé'den Cate Blanchett'e birçok yıldızın tercihi olan ikonik markanın kreatif direktörü Daniel Roseberry, Vogue Türkiye ile bir araya geldi.
Daniel Roseberry
Daniel Roseberry, 2019’da Schiaparelli’nin kreatif direktörlüğü görevine getirilene kadar, onun ismi pek azımız tarafından biliniyordu. 34 yaşındaki tasarımcı, geçtiğimiz on seneyi tipik bir “ikinci adam” ve Thom Browne’un arkasındaki yaratıcı beyin olarak New York’ta geçirmişti. 20. yüzyılın ikonik markalarından kabul edilen Schiaparelli’den teklif aldığındaysa Chinatown’daki soğuk stüdyosunda yalnız ve işsizdi. Roseberry, bir haute couture markasının başına getirilen ilk Amerikalı. Schiaparelli’nin kendisinden beklentileri çok büyük. Yalnızca markaya hayat öpücüğü vermesi değil, uzun zamandır varlığı sorgulanan haute couture’ü, Elsa Schiaparelli’nin geçtiğimiz yüzyılda başardığı gibi, tekrar “moda” yapması da bekleniyor.
Bu 21. yüzyıl peri masalının ve başarı hikayesinin başlangıcına döndüğümüzdeyse Roseberry’nin ne kadar uzun bir yoldan geldiğini daha iyi anlıyoruz. Teksas’ta dünyaya gelen tasarımcı küçük bir kasabada, oldukça dindar bir aileye doğuyor. Rahip bir babanın çocuğu olarak, modayı yalnızca televizyonlarda ve dergilerde görerek büyüyor; ama sanat hep ailesinin içinde. Roseberry resim yapmayı ve çizim tekniklerini çok küçük yaşta annesinden öğreniyor ve o günden sonra çizim yapmak onun için dış dünyayla iletişim kurmanın en önemli yolu oluyor. Öte yandan, ikinci bir hayat yaşamaya devam ediyor. 19 yaşında misyonerlik faaliyetleri için Pakistan ve Ürdün’e kadar gidiyor. Roseberry de, tıpkı Elsa gibi yeterince cesaretiniz varsa hayatın doğrusal gitmeyebileceğinin örneklerinden. Zira Elsa Schiaparelli’nin de, 1920’lerde –belki de hâlâ– çoğu kadın için tasarlanmış geleneksel bir aile yaşantısını ve evliliği ardında bırakıp Paris’te sanatla dolu, bol partili bir hayata geçiş yaptığı biliniyor.
Lady Gaga Fotoğraf: Getty Images Türkiye
Roseberry, ayinlerde ve kilise toplantılarında geçen çocukluğu ve ilk gençliğinin de etkisiyle modanın “şov” ve performans tarafına vuruluyor ve Fashion Institute of Technology’de moda okumak için evden son kez çıkıyor. Kendini baştan yaratabilmek umuduyla, her şeyin mümkün olduğu New York’a geliyor. Ancak, başarmak için acelesi olan birçok önemli isim gibi okulu yarıda bırakıp o dönem yalnızca küçük bir tasarım ekibinden oluşan, avangard tasarım çizgisiyle bilinen Thom Browne’un yanında işe başlıyor. Sağ kolu olduğu Browne’dan çok şey öğrendiğini sıklıkla dile getiren Roseberry, on bir senenin sonunda kendine yeni bir yol çizmek üzere ayrılıyor. Yine Teksas’tan çıkışı gibi, ufukta bir “B planı” olmadan.
Maddi ve manevi olarak dibe vurmak üzere olduğu, arkadaşlarının evinde kalmaya başladığı bir dönemde, hayat istisnai güzelliklerinden birini gerçekleştiriyor. Yıldızlar, gezegenler ve bütün kozmik bileşenler Roseberry için bir araya geliyor. Tasarımcı, yeniden yapılanma dönemine giren ikonik Maison Schiaparelli’den bir telefon alıyor. Chinatown’da tren istasyonunun hemen yanında olan soğuk bir stüdyoda, 33 gün boyunca ara vermeden Schiaparelli için bir couture koleksiyonu tasarlıyor. Business of Fashion’dan Tim Blanks’e verdiği röportajda; “Bu proje üzerine çalışırken bir yandan da böyle bir şey gerçekleşse ne kadar harika olabileceğini düşünüyordum. Kurmaya cesaret bile edemediğim bir hayaldi. Gerçek olabileceğini pek de düşünmedim” diyerek Chinatown’daki gerçekliğinin Place Vendôme’dan ne kadar da uzakta olduğunun bir kez daha altını çiziyor. Kabul alıp Paris için yola çıktığındaysa artık kendisi için yeni bir dönem başlıyor. Konu, artık alkışları kabul edecek olan kişi olmasıyla ilgili değil. Genç tasarımcı, sonunda modaya başlama sebebi olan, Yves Saint Laurent, Christian Lacroix ve Nicolas Ghesquière gibi isimlerle aynı lige çıkıyor. Üstelik farklı bir dilin konuşulduğu, tamamen başka bir dünyadan gelerek... Tıpkı geleneksel İtalyan bir aileden gelen Elsa’nın, 1920’lerde girilmesi çok zor olan Fransız moda aristokrasisine “bir yabancı” olarak kabul edilişi gibi.
Beyoncé Fotoğraf: Getty Images Türkiye
Elsa Schiaparelli, 1927’de kendi modaevini kurduğunda, en büyük motivasyonu kadınlar için yeni bir oyun alanı yaratmaktı. Çağdaşı Coco Chanel ile birlikte dönemin modern kadınını yaratan tasarımcı, aynı zamanda sınır tanımaz hayal gücüyle de biliniyordu. Salvador Dalí, Jean Cocteau, Alberto Giacometti gibi sanatçılarla işbirlikleri, Madam Schiap’ı moda tarihinde özel bir yere konumladı. Moda ilk defa bir zanaat ve fonksiyonel bir disiplin olmaktan çıktı, bir sanat ve performans alanı oldu. 1934’te Time dergisinin kapağına çıkan ilk kadın tasarımcı olduğunda, kendisi hakkında yapılan en çarpıcı yorum; haute couture’ü 20. yüzyıla adapte ettiği ve modernleştirdiği yönündeydi. Yeni döneme geldiğimizde, Roseberry’nin de aynı vizyonda olduğunu görüyoruz; haute couture’ü nostaljik kimliğinden çıkarıp özgürleştirmek ve yeniden heyecan verici kılmak. Modaevi ile birlikte hazırladıkları Schiaparelli: The Next Chapter adlı filmde genç tasarımcı, Schiaparelli’nin insanlara ilham vermek için yola çıktığını ve amacının yalnızca güzelliğin değil, fikirlerin de peşinden gitmek olduğunu anlatıyor ve ekliyor; “Burası her şeyin mümkün olduğu, modanın ve sınırsız düşlerin yeri.”
Fotoğraf: @emmalouisecorrin
Roseberry, hem marka için yarattığı, hem de kendi kariyerindeki ilk couture koleksiyonunu 2019 Sonbahar/Kış sezonunda sundu. Tasarımcının Chinatown’daki soğuk, tren seslerine karışan stüdyosu, podyumun merkezine yerleştirilen çalışma masası ve defile soundtrack’iyle canlandırılmıştı. Roseberry tam ortada sakince oturuyor ve çizimlerini yapıyordu. Yeni Schiaparelli, modern couture siluetlerinin ortasında, ayağında spor ayakkabıları ve kulağında kulaklıklarıyla sakince üreten yepyeni ve cesur dönemini dünyayla tanıştırıyor gibiydi. Artık spot ışıklarına hazırdı ve önündeki doldurulmayı bekleyen beyaz sayfalar da couture arşivlerinin tutsağı olmayacağının sinyalini veriyordu. Yalnızca onlarca senedir sessizliğini koruyan marka için değil, kendisi için de yeniden doğuşu ve geri dönüşü temsil eden bu ilk koleksiyon her anlamda çok kişiseldi. Bu ses getiren başlangıçtan sonra, modaevine modern hazır giyim ve başarılı couture koleksiyonları kazandırdı. Yalnızca kırmızı halıda ve davetlerde güzel görünen bir Schiaparelli kadınından çok daha fazlasını hedeflediğini çok kısa sürede kanıtladı. Yalnızca uluslararası basının değil, birçok global ismin de dikkatini kısa sürede çekmeyi başardı. Michelle Obama, Lady Gaga, Regina King ve Beyoncé gibi güçlü isimler bu yeni döneminin ilk temsilcilerinden oldular.
Daniel Roseberry, Teksas’ta başlayan hikayesine artık Place Vendôme’da devam ediyor. Paris’in en özel köşelerinden birinde; Coco, Elsa ve diğer birçok moda ve sanat dehasının yolunun kesiştiği yerde, şimdi artık onun için yeni hayaller kurmanın zamanı. Dünyanın en özel markalarından birinde, modada 21. yüzyıl sürrealizmini yorumlamak için hazır. Elsa’nın bıraktığı yerden, tıpkı onun gibi kendinden şüphe etmeden devam etmenin, ilham vermenin peşinde. Roseberry, özgürce hareket eden kavramsal ve oyunlu tasarımlarıyla haute couture’ü yeniden ayağa kaldırabilecek mi bilinmez. Ama Place Vendôme’da yıllar sonra yeniden Madam Schiaparelli’yi mutlu edecek bir elektrik olduğu kesin.