Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Pandemi döneminin yan etkisi mi, saykedelik bir devrim mi yoksa sadece zamanın ruhuna bir işaret mi? Moda dünyasında halüsinojenİk görünümler şu sıralar hiç olmadığı kadar revaçta.
Zor zamanlarda markaların modayı bir kaçış aracı olarak sunmaları çok da şaşırtıcı olmamalı. Salt gerçeklerden sıyrılarak onu gerçeküstü bir şekilde yeniden yorumlama isteği aslında moda sahnesinde yeni bir akım değil. Literatürde psychedelic ya da trippy diye adlandırılan bu moda akımının tarihsel geçmişi, saykedelik maddelerin popülaritesinin arttığı 60’lı yıllara dayanıyor. Peki saykedelik nedir ve moda perspektifinden bakıldığında ne anlama geliyor? Saykedelik yani kimyasal uyarıcıların neden olduğu duyumlar ve halüsinasyonlar yelpazesi, 1960’larda çığır açan kültürel bir fenomendi. İlk olarak San Francisco, Haight-Ashbury’de hippi kültüründe yaygınlaşan akım daha sonra Batı dünyasını kasıp kavurdu. 1966’da Amerikalı tasarımcı Diana Dew’ün kullanıcının komutuyla aktive olan vinil bir elbise tasarlaması, dönemin modasını saykedelik bir paradigmaya ulaştırdı diyebiliriz. Elbisenin kemerine takılan minyatür bir potansiyometre sayesinde disko müziğinin titreşen ritmiyle koordine olarak yanıp sönen ışıklar saykedelik bir tavır olarak tasvir edildi. Takvimler 1967’yi gösterdiğinde The Beatles’ın Londra’da Apple Boutique’i açması moda tarihine saykedelik bir damga daha vurmuştu. Öyle ki butik dönemin statükosunu, saykedelik şıklığını ve popüler gençlik kültürünün zirvesini yansıtıyordu. Geriye dönüp bakıldığında, saykedelik yansımalar 60’ların sadece önemli bir bileşeni değil; aynı zamanda sosyal, politik ve sanatsal yapıların yeniden düzenlenmesine zemin hazırlayan bir devrim niteliğindeydi.
Peki, saykedelik modası denince gözlerimizde hangi öğeler canlanıyor?
Bu akımı tanımlayan en belirgin imgeler arasında parlak renkler, çılgın illüzyonlu baskılar, neşe ve iyimserlik katsayısı yüksek hareketli formlar yer alıyordu. Öte yandan sürrealizm ve Pop Art da bu akımın referans noktalarından. Zira Pop Art, 1960’larda soyut dışavurumculuğu gerçeküstü bir tavırla yansıtırken, ışık ve geometrinin yansımalarından ilham alıyor. Duruşunuz ve tercihleriniz ne olursa olsun, 60’ların ve 70’lerin referansı niteliğinde saykedelik bir ruhun birçok endüstride yeniden var olduğu inkar edilemez. Günümüze gelindiğinde saykedelik konular hâlâ oldukça gündemde. Öyle ki Michael Pollan’ın saykedelik maddelerin tarihini ve kullanım alanlarını kaleme aldığı Zihninizi Nasıl Değiştirirsiniz? adlı kitabı 2018’de The New York Times’ın en çok satanlar listesinde yer aldı. Keza geçtiğimiz aylarda kitap, Netflix’te bir belgesel formatıyla yayına alındı. Tüm bu gelişmeler ışığında gelişen saykedelik dalganın birçok sektörde pazar payını giderek artırdığına tanık oluyoruz. Data Bridge Market Research tarafından yapılan 2020 projeksiyonuna göre, yasal saykedelik ilaç pazarının yıllık yüzde 16’dan fazla büyüyerek 2027 yılına kadar 6,85 milyar dolara ulaşacağı tahmin ediliyor. Elbette bu gelişmeler saykedeliklerin etrafındaki yaftaları yavaş yavaş yıkıyor ve yansımaları modada da görülüyor. Modada saykedelik devrim, 50 yıl aradan sonra yeniden kaldığı yerden devam ediyor. Desenler, siluetler ve detaylar ekseninden moda sahnesinde halüsinasyon etkisini mercek altına alıyoruz.
Dries Van Noten
Tekerrür meselesi
Moda ve kültür, döngüsel oluşlarıyla bilinir. 2000’li yılların başında başlayan saykedelik canlanma dalgalarından en çok yararlananlardan biri moda endüstrisi oldu. Güzel bir örnek, Miss Sixty ile sanatçı Bob Masse arasındaki işbirliğiydi. Markanın 2008 Sonbahar/Kış koleksiyonu saykedelik bir moda açılımı niteliğindeydi. Sahne tasarımcısı Mike Brown tarafından hazırlanan defilenin odak noktası 60’lı yıllardı. Sahnedeki her öğe Masse’nin saykedelik desenleriyle yeniden yorumlanmıştı. Retro çadırlar, hippi Volkswagen minibüsler ve podyumu kaplayan renkli çiçek baskılı kaleydoskop, koleksiyonun etki dozunu yükseltiyordu.
Daha yakın bir tarihe geldiğimizde, 2021 İlkbahar/Yaz sezonunda Raf Simons, Paloma Wool, Lecavalier, Collina Strada, Dries Van Noten gibi markaların koleksiyonlarında saykedelik baskılara oldukça fazla yer verdiğini görüyoruz. Özellikle Raf Simons ve Dries Van Noten koleksiyonlarını yakından incelediğimizde, baskı içinde birçok deneysel paradigmanın yer aldığını görebiliriz. Raf Simons, saykedelik desenleri canlı renk kombinasyonları ve hacimli kol detaylarıyla birleştirmişti. Koleksiyon gençlik isyanına bir saygı olarak Teenage Dreams olarak adlandırıldı. Zira hiçbir şey gençlik isyanını saykedelik baskıların modada ilk kez yer aldığı 60’lı yıllardan daha fazla anlatamazdı. Simons’un bu koleksiyonu için yaptığı baskılar, günümüz Z kuşağının deneyimlediği belirsizlik duygusundan çok da uzak olmayan, 1979 yapımı Hair filminden ilham aldı. Bu etkinin devamı kısa sürede kendini tekrar gösterdi. Belçikalı tasarımcının canlı renk bloklarının, soyut desenlerle eşleştiği 2022 Sonbahar/Kış koleksiyonunda cüretkar siluetler, asi bir dışavurumu temsil ediyordu.
Modaya saykedelik frekans dalgaları yayan bir diğer koleksiyon da House of Sunny’nin 2022 Sonbahar/Kış koleksiyonu. Retro esintili kodları gerçeküstü desen illüzyonlarıyla harmanlayan marka şu anda Z jenerasyonu arasında oldukça ilgi görüyor. Eğlenceli tavrıyla “gerçekten kaçış” fikrinden ilham alan Londra merkezli markanın 2022 Sonbahar/Kış koleksiyonunda renk teorisine dayanan pastel tonlar, fütüristik metaller ve geometrik, saykedelik desenler yer alıyor.
Sezon sunumlarında saykedelik açılımları koleksiyon detaylarına yansıtanlardan biri de, İtalyan kült modaevi Emilio Pucci. Kurulduğu günden beri desenleriyle ön planda olan marka, saykedelik ruhu son derece modern bir vizyonla kurguluyor. Kendine özgü grafik baskıları çarpıcı renklerle kurguladığı La Grotta Azzurra adlı koleksiyonu, Capri’den ilham alınarak hazırlanmış. Koleksiyondaki desenler büyük ve küçük illüzyonlu yansımalarla dikkat çekiyor. Gelecek sezonlarda moda sahnesinde saykedelik etkilere daha sık şahit olacağız gibi görünüyor.
Fijital saykedelikler
Pandemi döneminde fiziki şovlar askıya alınıp dijital formatlara evrilince saykedelik imajlar ve yaratımlar modayı farklı bir evrene taşıdı.
Örneğin Matty Bovan’ı ele alalım. Londralı tasarımcının Hypercraft adlı 2022 İlkbahar/Yaz koleksiyonu, flaş ışığı altında hipnotik bir şekilde parıldayan dev payetler ve ışıltılı boncuklar eşliğinde çılgın bir moda filmiyle sunuldu. Bovan, Vogue İngiltere’den Anders Christian Madsen’e verdiği demeçte; “Önümüzdeki kış koleksiyonu üzerinde çalışırken, bilinçaltında bu karakterleri hiçliğin ortasına koyarak zihinsel olarak gerçekten kaçmaya çalışıyordum” diyerek dijital filmin psikedelik yönüne vurgu yapıyor.
Fijital modayı saykedelik bir perspektifle destekleyen bir diğer marka da Collina Strada. Markanın hazırladığı tüm koleksiyonlarda yüksek doz bir saykedelik etki söz konusu. Örnek vermek gerekirse marka, 2021 İlkbahar/Yaz Change Is Cute adlı koleksiyonu için 11 dakikalık oldukça saykedelik bir film hazırladı. Filmde deniz kenarında ve ovalarda koşan, zıplayan mankenler; inekler, kurbağalar ve çiçek karakterleri dans ediyor. Benzer vizyonla marka, Animorphs adlı 2021 Sonbahar/Kış koleksiyon çekiminde de insanları hayvanlara dönüştürme fikri, sunduğu neşe ve rahatlama duygusuyla saykedelik öğeler içeriyordu. Son olarak marka, The Collinas adlı 2022 Sonbahar/Kış sunumunu kısa bir filmle tanıttı. Tommy Dorfman’ın hayalindeki stajyerlik için Paris’ten New York’a taşınmasını konu alan filmde saykedelik modasına dair her şey var: Soyut desenler, canlı renk patlamaları, kurbağa ve mantar ikonografileri, dramatik geçişler, değişken mekan ışınlanmaları ve zoom’lu görünümler. Hem retro, hem sürreal, hem de fütüristik temellerden destek alan saykedelik etkinin, marka ve tasarımcıların uğrak adresi olacağı aşikar.