Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Giydiklerimizin üzerinde çeşitli sanat dallarının etkisini fark etmiş miydiniz? Müzik, film, edebiyat, heykel, mimari… Hepsi birbiriyle iç içe, birbirinden etkileniyor, birbirini besliyor. Moda ise hepsinden ilham alıyor. Sanattan esinlenen moda tasarımcıları, giydiklerimizi birer sanat eseri hâline getiriyor.
"Moda, sanattan daha sanattır” demiş Pop Art’ın mucidi efsanevi ressam, film yapımcısı ve sanatçı Andy Warhol. Renklerin, kumaşların, metallerin ve desenlerin müthiş bir ahenkle bir araya gelip birbirinden benzersiz giysi ve aksesuarları oluşturması sanat değil de nedir? Bu giyilebilir sanat eserlerini yaratan moda tasarımcıları sıklıkla farklı sanat dallarını referans alarak resme, müziğe ve daha nicesine selam gönderiyor.
Resim, moda tasarımcılarına ilham olan dalların başında geliyor. Alexander McQueen, Yves Saint Laurent, Hermès, Moschino ve Schiaparelli, ünlü ressamların eserlerini tasarımlarına yansıtan tasarımcılardan sadece birkaçı. Örneğin; Yves Saint Laurent, 1965 yılında tasarladığı elbiselerle ressam Piet Mondrian’ı referans gösterdiğinde oldukça ses getirdi. De Stijl veya Neoplastisizm olarak adlandırılan Flemenk sanat akımının öncülerinden Mondrian, akımın savunduğu görseli dikeye, yataya ve ana renklere indirgeme prensibini çalışmalarına yansıttı. Oldukça beğenilen bu koleksiyonda sanatçıdan esinlenerek yapılan altı farklı elbiseden biri Vogue Paris’in 1965 yılındaki kapağında yer aldı. Sanatçıya hayranlığını belirtmekten çekinmeyen tasarımcı, Yves Saint Laurent: Style, style, style kitabında belirtilene göre Mondrian hakkında; “Kendisi saflığı temsil ediyor ve resim konusuna gelince kimse ondan daha saf olamaz. Bauhaus’unkine benzer bir saflık bu. Mondrian 1900’lerin şaheseri” sözleriyle bahsediyor.
Mondrian’la özdeşleşmiş siyah, beyaz, kırmızı, sarı ve mavi renkli geometrik şekilden oluşan desen, Yves Saint Laurent’in yanı sıra Hermès’in kreatif direktörü Nadège Vanhée-Cybulski gibi başka tasarımcılara da ilham oldu. Birkin çantasıyla ünlü Hermès, 2020 Sonbahar/Kış koleksiyonunda ünlü ressam Mondrian’a sanatçının kullandığı ana renklerle gönderme yaparken, Moschino aynı deseni 1993 yılında çıkardığı Art is Love isimli koleksiyonunda tasarladığı blazer ceketinde kullanmıştı.
Hermès 2020 Sonbahar/Kış koleksiyonu
Sürrealist moda denince akla gelen, haute couture haftalarının heyecanla beklenen markası Schiaparelli. Modaevinin kurucusu Elsa Schiaparelli, 1936’da sürrealist sanatın en bilinen ismi Salvador Dalí’nin Lobster Telephone çalışmasından esinlenerek tasarlanan elbiseyi sergileyince sanatseverler için görsel bir şölen yaşandı. 1938’de Dalí ile ortaklaşa çıkardıkları Tears Dress de 2017’de Dalí Müzesi’nde Dalí & Schiaparelli, In Daring Fashion sergisi çerçevesinde sergilendi.
Yine yakın tarihli örneklere bakacak olursak; gotik tasarımlarıyla ünlü McQueen, 2013 yılında İngiliz çağdaş sanatçı Damien Hirst ile ortaklaşa bir eşarp koleksiyonu çıkardı. McQueen’in ikonik kafatası logosu ve Hirst’ün ünlü şair Dante’den esinlenerek yarattığı Entomology serisinde bulunan kelebek, böcek ve örümcek motiflerini içeren koleksiyonla iki sanatçı güçlerini birleştirdi.
Damien Hirst x Alexander McQueen Eşarp
Hirst’ün çalışmalarından esinlenen tek isim Alexander McQueen değil. Geçtiğimiz ay Dubai’de düzenlediği Prada Mode etkinliğinde Hirst’ün Pharmacyisimli restoranının yeni bir yorumuna yer veren Prada, sanatçıyla uzun yıllardır çalışıyor. Hirst tarafından tasarlanan ve 1998 yılında Londra’da açılan Pharmacy isimli restoranın üniformalarını da Miuccia Prada tasarlamıştı.
Sinema, televizyon ve tiyatro, modayla en iç içe sanat dallarından. Beyazperdenin giyim trendleri üzerinde etkisi aşikar. Popüler filmlerin karakterlerinin giydiklerinin trend olmasına ve bu trendlere podyumlarda ve mağazalarda sık sık rastlamaya alışkınız. Ama film sektörü modayı sadece beyazperdede etkilemiyor. Oldukça iç içe olan bu iki sanat dalı, yönetmenlerin modaevlerinin tanıtımlarına katkılarıyla da birbirine destek oluyor. İkonik Romeo & Juliet, Moulin Rouge ve The Great Gatsby gibi filmlerin yönetmeni Baz Luhrmann’ın yönettiği 2003 Chanel No5 parfümünün reklamı, 33 milyon euro maliyetiyle gelmiş geçmiş en pahalı reklam olarak tarihe geçti. Bu reklam filmi bir reklamdansa kısa film gibi çekilerek modayla filmi buluşturmasıyla diğerlerinden farklılaşıyor. Nicole Kidman’ın rol aldığı reklam filminde parfüm şişesi karşımıza hiç çıkmıyor, ama filmde ünlü bir aktrisi canlandıran Kidman’ın kokusundan (yani parfümünden) âşık olduğu adam tarafından arzuyla bahsediliyor.
Teknolojiyle gelişen deneyimsel video ve enstalasyon sanatı da modaya yol gösteren çağdaş sanat dallarından. Bu alanda en bilinen sanatçılardan Pipilotti Rist’in çalışmaları, Roksanda’nın geçtiğimiz Ekim ayında Londra Frieze Art’ta gösterime sunulan 2023 İlkbahar/Yaz koleksiyonunun ilhamı. Romantik ve masalsı tasarımlarıyla bilinen Sırp tasarımcı Roksanda Ilinčić’e defile sonrası koleksiyonunun esin kaynağını sorduğumuzda, Rist’in renkli dünyasına değiniyor. Renkleri en canlı tonlarında cesurca kullanan Rist’in etkisi, Roksanda’nın yeni koleksiyonundaki canlı renklerdeki elbiselerinde ve aksesuarlarında hissediliyor.
Sanatın modaya etkisi denince ilk akla gelenlerden olmasa da aslında mimari ve modanın ilişkisi çok derin. Örneğin; Milano moda şehri olarak ün kazanmasına rağmen mimaride de önde gelen şehirlerden ve bu ikisinin birbirine etkisini burada çok net görmek mümkün. “Modanın mimarı” olarak da tanınan ünlü tasarımcı Gianfranco Ferré, Politecnico di Milano’da okuduktan sonra moda tasarımına geçiş yapıyor. Tasarımcı, mimarinin tasarımlarına etkisini bir röportajında; “Hiçbir zaman geleneksel bir mimar olamayacağımı biliyordum. Bugün bile hâlâ tasarımlarımda mimarlık okulunda öğrendiklerimi kullanıyorum” sözleriyle anlatıyor.
Gucci Vault
Mimarlıktan modaya geçiş yapan isimlerden biri de Virgil Abloh. Mimarisiyle ünlü Chicago’da mimarlık okuduktan sonra Milano’da moda markasını kuran Abloh, bu sanat dalını modaya işleyen tasarımcılara en güzel örneklerden biri. Dezeen’e verdiği söyleşide; “Mimarlık yapmak için kendi moda markamı kurdum” diyen Abloh, disiplinlere ve sınırlara inanmadığını belirtiyor. Markası Off-White’ın ilk mağazasını OMA isimli mimari firmasının araştırma kolu AOM ile çalışarak tasarlayan Abloh, OMA ve AOM’un yaptığı araştırmaların moda kariyerinde seviye atlamasını sağladığını söylüyor.
Görsel sanatların yanı sıra edebiyat da modaya fazlasıyla ilham olan sanat türlerinden. Kering’e bağlı Gucci’nin Lyst Index’in 2018 ikinci çeyrek raporuna göre dönemin en popüler markası statüsüne yükselmesinde, Rönesans dönemi sanatından sıkça esinlenen kreatif direktörü Alessandro Michele’nin etkisi yadsınamaz. Sanatçı Ignasi Monreal’in illüstrasyonlarıyla çıkardığı Ophelia kampanyasıyla büyük ses getiren Michele, Cyborg ismini verdiği 2018 Sonbahar/Kış defilesinde Donna Haraway’in 1984’te yayınladığı Bir Cyborg Manifestosu: 1920’ler Sonunda Bilim, Teknoloji ve Sosyalist-Feminizm yazısından esinleniyor. Defilelerde modellerin ellerinde kendi kafalarının replikalarıyla yürüdüğü bu defile büyük ses getirdi. Özellikle Milenyum kuşağı tarafından oldukça sevilen bu koleksiyon ile Gucci’nin satışları o yıl Kering’in yıl sonu raporuna göre yüzde 36,9 oranında artış göstererek tarihte ilk kez 8 milyon euro’ya ulaştı.
Edebiyatı tasarımlarına yansıtan bir başka marka ise Valentino. Görsel olmadan sadece kelimeler kullanarak tasarlanan The Narratives isimli reklam kampanyası ilk kez geçtiğimiz yıl yayınlandı ve başarısının ardından bu yıl içinde ünlü Türk yazar Murathan Mungan’ın da bulunduğu 17 yazarın katılımıyla yeniden yorumlandı. Farklı sanat dallarına olan bağıyla bilinen markanın bu reklam kampanyası, marka 2023 İlkbahar/Yaz koleksiyonunu sunduktan bir ay sonra, Dünya Şairler Günü’nde yayınlandı. Yazarların kısa aşk hikayelerinden oluşan bu samimi ve alışılmışın dışındaki kampanya, hikayelerden kesitleri canlı renkler ve kontrast renkte yazılardan oluşan grafiklerle sunarak görsellik sınavını da geçiyor.
Son olarak müzik, modaya katkısı en yüksek sanat dallarından biri. Rock’n Roll’un yükseldiği dönem her yeri saran bol paça pantolonlar, deri giysiler herkese Elvis’in hayatından bir parça tattırıyor, The Beatles ile mağazalar yuvarlak gözlüklerle doluyor. Ama belki de modaya en büyük ilhamı rap müzik sağlıyor. Sokak giyimiyle özdeşleşen rap müzik, hiyerarşik düzeni yıkan, yukarıdan dayatılan sisteme karşı çıkan duruşlarıyla büyük bir kesimin sesi oluyor. Hypebeast’in PwC ile beraber 2019’da yaptığı araştırmada katılımcılar, müzisyenlerin sokak modasındaki en güvenilir etken olduğunu belirtiyor. Aynı araştırmada hip-hop ve rap müzik sokak giyimiyle şöyle benzetiliyor: “Kuralları yıkarak ve alışılmışın dışına çıkarak motive olan hip-hop müzik, müziğin saf hâlini destekliyor. Sokak giyimi, bir yer seçip oraya imzasını atan bir graffiti sanatçısına ve bir hip-hop şarkısının sözlerine benziyor.”
İster Yves Saint Laurent’in elbiseleri gibi bariz olsun, isterse Ferre’ninki gibi daha saklı; resimden edebiyata, mimariden müziğe birçok sanat dalının modaya etkisi var. Bu etki, moda tasarımcılarına kreatif kaynak olup, onların yaratıcılıklarını kullanarak diğer sanatçıları da yüceltmelerini sağlıyor. Sanatseverler içinse bu etkileşim sanatsal bir şölen ortaya çıkarıyor. Yarış hâlinde olmak yerine birbirlerini destekleyen sanat dalları, belki de birlikten kuvvet doğar sözünün doğruluğunu gösteriyor.