Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Moda sayfalarında, reklamlarında ve defilelerinde gördüğünüz modellerin yaşlarına hiç dikkat ettiniz mi? Çoğunluğu 30 yaş altında. Bu da aslında moda sektörünün hedef kitlesini simgeliyor. Birçok moda markası 40 veya 50 yaş altı tüketicileri hedefleyerek bize aslında bir mesaj veriyor: Modanın yaşı var ve biz bu yaşın üzerindeki tüketicilere ulaşmak istemiyoruz. Ama devir değişiyor ve artık modanın yaşı olmadığını herkes yavaş yavaş kabul ediyor.
Ageism terimi, yani kişilere yaşlarına göre ayrımcılık yapmak sadece modaya özgü bir durum değil. Birçok sektörde belirli bir yaşın altındaki veya üzerindeki kişiler, iş hayatında ve günlük hayatta fırsatlardan mahrum kalıyor. Sigorta şirketi SunLife’ın belirttiğine göre, yaşı 50’nin üzerindeki birçok kişi toplumdan soyutlanmış hissediyor. Çoğu sektörün hedeflediği kitle aynı yaş aralıklarında iken, bu yaş aralığı dışında kalanlar ya “çok genç” ya da “çok yaşlı” oldukları için dışlanmış hissediyor.
Modada kapsayıcılık denince akla ilk gelen genelde beden kapsayıcılığı olsa da yaş kapsayıcılığının önemini de yadsımamak lazım. Moda markalarının çoğunluğu 18-45 yaş aralığına yönelik ürünler tasarlarken çocuk markaları veya markaların çocuk koleksiyonları, 18 yaş altına yönelik tasarımlar yapıyor. Peki ya 45 yaş üstü? Görmezden gelinen bu yaş grubu, moda dünyasının sürekli değişen trend ve yeniliklerinden mahrum kalıyor, kendi stillerine uygun giysiler bulmakta zorlanıyor.
Sadece tüketici koltuğunda oturanlar değil, moda markalarında çalışanlar da yaş ayrımcılığına maruz kalıyor. Drapers dergisinin yaptığı ankete göre; 115 kişiden 67’si iş yerinde yaş ayrımcılığı yaşadığını, 61’i ise ayrımcılığa şahit olduğunu belirtiyor. Yine aynı araştırmada Calvin Klein ve H&M gibi şirketlerde tasarımcı olarak çalışmış 60 yaşındaki Sophie Clinch, ani ve beklenmedik histerektomi operasyonunun ardından işten çıkarıldığını, şirketin gerekçesinin de “menopoz etkisi altında” olduğunu anlatıyor.
Peki, yaşlanmak veya yaşlı olmak neden bu kadar korkutucu? Yaş almaktan daha doğal ne var ki? Yaşlanmaktan bu denli korkmamızın en önemli sebebi, günümüzde sahip olduğumuz birçok problemle aynı: Medyanın etkisi. Bir düşünün, her gün kaç tane anti-aging etiketli ürünle veya hizmetle karşılaşıyorsunuz? Etrafınızda hayatında hiç Botox yaptırmamış 30 yaş üstü kaç kişi var? Medya tarafından bize dayatılan birçok standart gibi yaşlanmayı durdurmak, yani anti-aging terimi de toplumun bakış açısını etkiliyor. Anti-aging kelimesi bile başlı başına ayrıştırıcı bir terimken bu kadar yaygınlaşması ve bu terimle pazarlanan ürün ve servislerin bu kadar revaçta olması korkutucu bir hâle geliyor.
IMARC Group’a göre geçtiğimiz yıl değeri 67,2 milyar dolar olan yaşlanma karşıtı ürünler ve hizmetler sektörünün değerinin, 2028 yılında 98,6 milyar dolara çıkması bekleniyor. StyleCraze’de yayımlanan, tıbbi doğruluğu Dr. Nermeen Bedair tarafından onaylanan yazıda lazer tedavisi en yaygın yaşlanma karşıtı uygulaması olarak belirtilirken, lazeri dolgular takip ediyor. Google’da İngilizce “yaşlanma karşıtı ürün” yazdığınızda karşınıza saniyeler içinde 235 milyon ürün çıkıyor. Yazar, fotoğrafçı ve ileri yaş grubunun güzelliğini yakalamak adına yaratılan proje Advanced Style’ın kurucusu Ari Seth Cohen, The Guardian’a yaptığı açıklamada moda sektörünün ileri yaştaki tüketicileri uzun süredir görmezden geldiğini ve onlara ulaşmaya çalışmak yerine, yaş almaya karşı korku salan reklamlarla anti-aging etiketli ürünler sattığını anlatıyor. Reklamlarda kırışıklıklarıyla mutsuz, somurtan modeller, ürünleri kullandıktan sonra birkaç yaş gençleşiyor ve mutluluğa ulaşıyor. Yaşlılık, yetersizlik ve mutsuzlukla bağdaştırılırken bu ürünler ve hizmetler adeta mutluluğun formülü gibi lanse ediliyor.
Medyanın etkisi sayesinde birçok kişi, özellikle de kadınlar tonlarca para harcayarak onlara dayatılan standartlara ulaşmaya çalışıyor. Sadece toplumun büyük çoğunluğunun değil, medyanın yönlendirme gücünün farkında olan ünlü isimler bile yaşlanma korkusuyla bu tuzağa düşebiliyor. Botox gibi uygulamaların hayli yaygın olduğu eğlence dünyasında bazen ünlüler yaşlanmamak adına yaptıklarıyla magazinde yer alıyor. Örneğin Gwyneth Paltrow, Xeomin adlı kırışıklık karşıtı iğnenin elçisi oluyor, Donatella Versace ve Madonna ise yaptırdıkları abartılı Botox ve yüz gerdirme uygulamaları nedeniyle konuşuluyor.
Yaşlanma karşıtı ürün ve hizmetler sektörü son hızla büyümeye devam etse de son yıllarda hayatımızda yerini sağlamlaştıran kapsayıcılık akımı, yaş ayrımcılığına da el atıyor. Elli yaş ve üzeri kadınların da modanın değişen trendlerine uygun giysilere erişebilmesini savunan markalar son yıllarda artıyor. Phoebe Philo’nun Celiné’i 82 yaşındaki Joan Didion’ı reklam yüzü yaparken markanın her yaştan kişiler tarafından giyilebileceğini savunuyor; tıpkı Lauren Hutton’ı iç çamaşırı modeli olarak seçen Calvin Klein gibi. İngiliz Daily Mail gazetesinin hafta sonu eki YOU dergisi ise her hafta bir sayfasını “Ageless Style”, yani “Yaşı Olmayan Stil” konusuna ayırıyor ve her yaştan kadının giyebileceği giysileri öneriyor. Bunun dışında modanın yaşı olmadığını savunan bağımsız girişimler de var. Örneğin, Londra bazlı online butik The Bias Cut, bünyesinde bulundurduğu Stella Nova gibi markalarla elli yaş ve üzerindeki kadınlara, içinde kendilerini mutlu hissedeceği trend giysiler sunuyor.
Son yıllarda 16 - 30 yaş olan standart yaş aralığının dışında kalan modelleri defilelerde ve dergilerde görmemiz, bazı şeylerin değişmeye başladığının en büyük işaretlerinden biri. Simone Rocha’nın 2017 Sonbahar/Kış defilesinde yaşları sırayla 76, 75 ve 53 olan modeller Benedetta Barzini, Jan de Villeneuve ve Cecilia Chancellor’ın yürümesi bazı şeylerin değişmeye başladığının habercisi oldu. Tasarımcı 2019 Sonbahar/Kış defilesinde de yaşları 50’nin üzerinde olan modeller Jeny Howorth ve Marie-Sophie Wilson-Carr’a yer verdiğinde moda sektöründeki yaş ayrımcılığına karşı duruşunu tekrar göstermiş oldu.
Yaş kapsayıcılığı konuşulduğunda Valentino’dan bahsetmemek olmaz. İtalyan modaevi iki yıl önce Anatomy of Couture koleksiyonunu tanıttığında elbiselerinin etkileyiciliği kadar model seçimleriyle de konuşuldu. Defilede farklı beden ölçülerinden modellere yer verildiği gibi, farklı yaş aralıklarından modeller de karşımıza çıktı. Kreatif direktörlüğe atandığından beri Valentino’yu en çok talep gören markalardan biri yapan Pierpaolo Piccioli, kapsayıcılığın en büyük savunucularından. Valentino, 2022 Sonbahar/Kış defilesinde de efsanevi model Kristen McMenamy’nin içinde bulunduğu kapsayıcı bir model kadrosu seçti.
Yıllar önce en gözde modellerden biri olan Kristen McMenamy, son yıllarda yeniden en çok aranan modellerden biri hâline geldi. Valentino defilesinin yanı sıra Gucci’nin 2021 Sonbahar/Kış Aria koleksiyonunun yüzü olan model, Vogue İngiltere’nin Ocak 2022 sayısının kapağında da yer aldı. McMenamy yükselişe geçen 50 yaş üstü tek model değil. Londra’da yaşayan 50 yaş ve üzeri modelleri bünyesinde barındıran Grey Model Agency ile çalışan Frances Dunscombe, 80 yaşında model oldu, 82 yaşında çekilen çıplak portresi Foundation New Photography Ödülü’nü aldı.
Kapsayıcılık akımında büyük rol oynayanlardan biri de sosyal medya. Sosyal medyada 50 yaş ve üzeri birçok influencer, toplumun çoğunluğunun yaşlılara karşı yargılarını yıkıyor. Instagram’da 1,1 milyon takipçisi bulunan Grece Ghanem, bikinili pozları ve renkli giysileriyle belirli yaştaki kadınların “giymesi gerekenler” konusundaki yargılara başkaldırıyor. Instagram hesabında “Stilin yaşı yoktur” diyen Ghanem, stiliyle bunu kanıtlıyor. Ekranlardan yansıyan enerjisi, renkli makyajları ve giyimiyle Helen Vanwinkle da 3,3 milyon Instagram takipçisiyle yaşının üzerindeki algıları yıkıyor. Sosyal medyada modadaki yaş ayrımcılığını kaldırmak için 50 yaş üzeri İtalyan kadınların stillerini yansıtmaya adanmış bir hesap bile var: @sciuraglam. “Kokoş kadın” anlamına gelen sciura kelimesinden yola çıkarak oluşturulan hesap, bir fenomen olmuş durumda.
Modada birer birer yıkılan birçok algı gibi, hangi yaşın neyi giyip giyemeyeceği algısı da yıkılıyor. Yıllardır kadınları yaş alma korkusuyla dolduran ve bundan milyonlar kazanan “anti-aging” sektörü, yaşlanmaktan korkmayan bir nesille karşılaşıyor. Markalar bu algıyı yıkmaya yardımcı olurken sosyal medya da bu hareketin sesi oluyor.